Avrupa'nın Enerjik Gençlerini Yetiştirecek

Çalık ve Limak’ın sahibi olduğu Kosova Elektrik Dağıtım Şirketi, işsizliğin yüzde 50’yi bulduğu Kosova’da istihdam yaratmak için KEDS Akademi’yi kurdu.

'Turuncu Damla'yla 8 Bin Çocuk Tasarrufu Öğrendi!

ING Bank, çocuklar için finansal okuryazarlık eğitimi verdi. 9 şehirde 8 binden fazla öğrenciye ulaşılan projede, çocuklara tasarruf sahipliği bilinci aşılanıyor...

Ecza Dolabı'ndan Müzik Çıktı...

Eczacıbaşı Topluluğu çalışanlarının oluşturduğu Ecza Dolabı, konserleriyle 5 bin kişiye ulaştı, bilet gelirleri ise sosyal sorumluluk projelerine katkı sağladı.

14 Yılda 500 Bin Sanatseveri Ağırladı!

Kültür ve sanat alanındaki faaliyetlerini İş Sanat çatısı altında toplayan İş Bankası, sadece geçen yıl 35 bin sanatsevere kapılarını açtı. ...

Sosyal Sorumluluk Okulu Boğaziçi Üniversitesi'nde

Sosyal Sorumluluk Okulu, bu kez Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi'nde hayata geçti. Akşam Gazetesi'nin sosyal sorumluk yazarı Dr. Aylin Löle’nin koordinatörlüğünde ...

Pazartesi

SOSYAL SORUMLULUK OKULU AÇILIYOR


Bahçeşehir Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (BÜSEM), Akşam Gazetesi ekonomi muhabiri Dr. Aylin Löle’nin Program Koordinatörlüğü’nde 17 Kasım’da ‘Sosyal Sorumluluk Okulu’ programı başlatıyor. Sosyal Sorumluluk Okulu’nda Koç Holding, Limak Holding, Turkcell, Coca-Cola İçecek, Yıldız Holding, Avea , Teknosa, TNT Ekspres, Net Holding, Novartis ve Özel Sektör Gönülülleri Derneği’nin yetkileri, A’dan Z’ye başarılı bir sosyal sorumluluk projesinin ipuçlarını interaktif bir şekilde paylaşacak. Program, pazarlama iletişiminden kurumsal iletişime kadar bu alanda deneyim elde etmek isteyenler ile sivil toplum kuruluşlarında kariyer hedefleyenler ve akademik çalışmalar yapanlara hitap edecek.

İSTEYENE TAKSİT DE VAR
17 Kasım’da başlayacak, 6 hafta sürecek program 22 Aralık’ta sona eriyor.  Her cumartesi saat 10.00-14.00 arası gerçekleşecek programın ücreti KDV dahil 400 TL olarak belirlendi. BÜSEM, programa katılmak isteyenlere isterlerse 4 taksit de yapıyor.  Sosyal sorumluluk projelerinin kamuoyu ile paylaşımı konusunda en çok desteği veren mecraların başında gelen Akşam Gazetesi’nin Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya da bu projede ders anlatacak. 

Sosyal Sorumluluk Okulu’nda kimler ders verecek?
Nihat Özdemir - Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı
Aslı Ünlü - Turkcell Kurumsal Sosyal Sorumluluklar Bölüm Müdürü
Tuba Sözeri - Novartis Türkiye Kurumsal İletişim Müdürü
Reha Arar - Net Holding İcra Kurulu Başkan Yardımcısı
Füsun Feridun - Avea Kurumsal İletişim Direktörü
Turgut Yıldız - TNT Ekspres Türkiye Genel Müdürü
Başak Güçlü - Özel Sektör Gönüllüleri Derneği Koordinatörü
Atilla D. Yerlikaya - Coca-Cola İçecek A.Ş. Kurumsal İlişkiler Direktörü
Mehmet T. Nane - Teknosa Genel Müdürü
Aslı Alemdaroğlu - Yıldız Holding Kurumsal Projeler, Reklam ve Organizasyon Direktörü
Oya Ünlü Kızıl - Koç Holding Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Direktörü
İsmail Küçükkaya - Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

SÖYLEŞİ; ZORLU ENERJİ YÖN. KUR. ÜYESİ SELEN ZORLU MELİK


Zorlu, 'Enerji'sini Çevre ve Çocuğa Yoğunlaştırdı...

Bir Kızılderili sözü, ‘Yürüdüğünüz yollar değil, bıraktığınız izler önemlidir’ der. Biz her güne, 900 çalışanımızla, ardımızda güzel izler bırakmak için uyanıyoruz” diye konuşuyor Zorlu Enerji Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Selen Zorlu Melik. Ona göre sosyal sorumluluk iş stratejilerinin bir parçası olmasının çok ötesinde; yaşadığımız dünyanın gelişimine katkıda bulunmak için gönülden emek verilen bir alan. Bu yüzden Melik, “Ülkemizde konuşulanın aksine sosyal sorumluluğun, yalnızca projeler ve yardım çalışmalarından ibaret olmadığını düşünüyoruz” diyor ve ekliyor: “Sosyal sorumluluğu, sürdürülebilir kaynak yönetimini gerçekleştirmek, toplum çıkarlarını kendi çıkarlarımızın önünde tutmak, paydaşlarımızla olan ilişkilerimizi en iyi düzeye getirmek, hesap verebilir, dürüst ve şeffaf bir yönetim anlayışı izlemek ve bu ilkeleri başarıyla içselleştirerek uygulamak olduğu inancıyla, daha geniş bir çerçevede değerlendiriyoruz.” Zorlu Enerji Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Selen Zorlu Melik, sosyal sorumluluğa bakış açılarını ve hayata geçirdikleri projeleri anlattı…

Zorlu Enerji Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Selen Zorlu Melik, sosyal sorumluluğu dünyanın gelişimine katkıda bulunmak için gönülden emek verdikleri bir alan olarak gördüklerini belirtiyor...

Sosyal sorumluluğun hangi alanları sizin için öncelikli, buradan başlayalım…

Zorlu Enerji Grubu olarak çevreyi gelecek nesillere aktarılacak bir emanet olarak görüyoruz. Bu anlayıştan yola çıkarak sosyal sorumluluk projelerimizde doğal kaynakların korunmasına ve çevre bilincinin geliştirilmesine ağırlık veriyoruz. Bu nedenle, önceliğimizin ‘çevre’ ve ‘çocuk’ başlıkları olduğunu söyleyebiliriz. Çocuklarda enerji kaynaklarının geleceği ve enerji tasarrufu konusunda farkındalık yaratmayı amaçladığımız ve 6-12 yaş ilköğretim öğrencilerini hedef alan “Enerjimiz Çocuklar İçin Projesi,” ikinci yılında 10 bin çocuğa ulaşmış olacak.

Gökçedağ Rüzgar Santrali’mizin bulunduğu bölgede bir ‘Habitat Restorasyonu Projesi’ başlattık. Bu kapsamda, 30 bini aşkın fidanı toprakla buluşturduk, milyonlarca metrekare alanda tohum ekimi ve toprak koruma uygulamalarıyla, tam bir doğa onarımı projesini hayata geçiriyoruz. Yine aynı bölgede iki yıldır sürdürdüğümüz “Eğitime Katkı Projemiz” çerçevesinde 106 üniversite öğrencisine burs veriyor, başta köy okulları olmak üzere ilçelerdeki ilköğretim okullarına sanat, teknoloji ve malzeme konularında destekler sunuyoruz. Yatırımlarımızın bulunduğu diğer bölgelerde de doğal ve kültürel çevreye yönelik koruma projeleri geliştiriyoruz. Kırsal kalkınmayı hedefleyen sosyoekonomik araştırmalar yapıyor, yerel paydaşlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla iletişimi güçlendirecek toplantılar gerçekleştiriyor ve eğitime katkıyı artırmak için çalışmalar yürtüyoruz.

5 AYDA 3 BİN 500 ÇOCUĞA ULAŞTI 
Hem bütçesel hem de içerik olarak 2010’da neler yaptığınızı merak ediyorum…
“Enerjimiz Çocuklar İçin” projesi 2010 yılının Mart ayında başlatıldı. İlk yıl çalışanlarımızın çocuklarıyla Kırklareli, Denizli, Osmaniye ve İkizdere’de uygulandı. Ardından, Rize, Erzincan, Kars ve Osmaniye gibi yatırımlarımızın bulunduğu yörelerdeki ilkokullar ziyaret edildi. Proje, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) eğitim parkları ve Lösemili Çocuklar Vakfı (LÖSEV) aracılığı ile Türkiye genelinde yaygınlaştırılarak 5 ayda 3 bin 500 çocuğa ulaşıldı. Projenin içeriğinin, eğitim materyallerinin ve programının hazırlanmasında eğitim danışmanlığı veren Söz Danışmanlık Şirketi ve onların pedagog ekibi ile işbirliği yapıldı.

6-12 yaş arası ilköğretim çocuklarını hedefleyen projede, Zorlu Enerji Grubu’nun sevimli maskotu Yeşil Ejderha; enerji kaynakları, yenilenebilir enerjiden ne anlaşılması gerektiği ve dünyamızın geleceğine katkıda bulunmak için nasıl enerji tasarrufu yapılabileceğini eğlenceli ve interaktif bir sunumla anlatıyor. “Enerjimiz Okullar İçin Projesi” ile Osmaniye ve Tunceli illerinde 3 okula teknoloji ve müzik gereçleri yardımı yapıldı.

30 BİN 500 ADET FİDAN DİKİYOR 
Bunun dışında başka projeler var mı hayata geçirdiğiniz?
Gökçedağ Habitat Restorasyonu Projesi’ne de aynı yılın Şubat ayında başlandı. İlkbahar ve sonbahar aylarında 30 bin 500 adet fidan dikimi, otlandırma ve bakım çalışmaları gerçekleştirildi. 2011 yılında da sürecek bu projeyle, yatırım yaptığımız bölgelerde yapım faaliyetlerimizin doğa üzerindeki etkilerini azaltmayı ve inşaat alanlarının yeniden doğaya kazandırılmasını sağlamayı amaçlıyoruz. Dalaman Havzası’ndaki lisans alanımızda hayata geçirilmek üzere “Dalaman Çayı’nda Biyolojik Çeşitlilik Envanteri Projesi”nin hazırlıkları ve ilk arazi araştırma çalışmaları başlatıldı. Bu proje ile, yapılması planlanan hidroelektrik santrali alanında yer alan bitki ve hayvan türlerinin varlıklarını sürdürmelerini hedefliyoruz. İklim değişikliği karşısında tüm dünyada önemli bir kurumsal sorumluluk aracı olarak kabul edilen Karbon Saydamlık Projesi’ne (CDP-Carbon Disclosure Project) Türkiye’den katılan tek enerji şirketi olduk. Sera gazı emisyonumuzda şeffaf davranmak ve iklim değişikliğiyle mücadele konusundaki politikalarımızı açıklamak, sosyal sorumluluk anlayışımızın enerji üretim süreçlerimizdeki boyutunu ortaya koyması anlamında çok önemliydi. 2010 yılı sosyal sorumluluk çalışmaları için 500 bin TL’nin üzerinde bir bütçe kullanıldı.

ZORLU GÖNÜLLÜLERİ GELİYOR 
2011’de ne gibi projeler hayata geçecek?
2011’de Enerjimiz Çocuklar İçin Projesi tüm hızıyla, geliştirilerek ve daha interaktif kılınarak sürecek. Arkadaşlarımız gerekli çalışmaları geniş bir uzman kadroyla yürütüyorlar. Projenin ikinci yılında TEGV ve LÖSEV ile de çalışmaya devam ediyoruz. Biyolojik çeşitliliğin korunması konusunda bir kaç proje hazırlığımız var. Eğitime verdiğimiz destek artarak sürdürülecek. Hedefimiz ise ‘Zorlu Enerji Grubu Gönüllüleri’ni oluşturmak 900’den fazla çalışanımızla, Kars’tan Edirne’ye, Tokat’tan Tunceli’ye, Rize’den Denizli’ye kadar Anadolu coğrafyasının tamamına yakınında toplumsal hayata katkıda bulunmak amacıyla projeler yürütmeyi hedefliyoruz. Bunları yaparken zorlandığınız noktalar oluyor mu? Tüm paydaşlarla yüz yüze görüşerek görüşlerini alıyoruz. Projenin gerçekçi hedefler içermesi, sağlam bir temel üzerine kurgulanmasını sağlamakla işe başlıyoruz. Böylece, pek çok projede yerelde vatandaşlar ve ilgili kurumlar tarafından benimsenmesi, sahiplenilmesi ve desteklenmesi konusunda yaşanan sorunları biz neredeyse hiç yaşamıyoruz.

HAYIRSEVERLİK ANLAYIŞI AZALIYOR 
Türkiye ile yurtdışındaki projeler arasında sizin gözlemlediğiniz en tipik farklar neler?
Uluslararası dev enerji şirketlerine baktığımızda, faaliyet gösterdikleri ülkelerde toplumsal hayata katkı projeleri geliştirdiklerini görüyoruz. Örneğin tarımsal faaliyetler, ağaçlandırma, eğitim; bulundukları ülkeye göre sağlık yapıları, alt yapı hizmetleri gibi temel yaşamsal faydaları iyileştirmeyi amaçlayan desteklerde bulunabiliyorlar. Yurtdışındaki örneklerle karşılaştırdığımızda, proje çeşitliliği konusunda benzerlikler taşıyoruz. Türkiye’deki enerji şirketleri de pek çok farklı alanda projeler geliştiriyor. En önemli farkımız ise; ülkemizde sosyal sorumluluk kavramının hayırseverlik anlayışından yeni yeni kurtulmaya başlaması nedeniyle sonuçları izlenebilen, ölçülebilir ve sürdürülebilir uzun soluklu projeler geliştiren şirket sayısının hala oldukça sınırlı olması. Dünyadaki çok uluslu şirketlere baktığımızda, özellikle çevre koruma alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarına ciddi para yardımları yaptıkları görülüyor.

KALİTE VE BAĞLILIK ARTIYOR 
Son olarak size göre sosyal sorumluluk kuruma ne katıyor?
“Başarılı şirketler, yalnızca ürün ya da hizmetleriyle değil, topluma yaptıkları katkılarla da farklılık yaratıyor. Çünkü toplumsal beğeni ve saygınlık kazanmak, aynı zamanda kurumun-markanın da değerini artırıyor. Sosyal sorumluluk projeleri işte tam da burada devreye giriyor. Sosyal sorumluluk konusunu ciddiye alan şirketler önemli kazanımlar elde ediyor. Şirketin marka ve dolayısıyla piyasa değeri artıyor, finansal ve sosyal itibarı güçleniyor, daha nitelikli çalışanlar elde etme şansı doğuyor, kalite ve bağlılıkta artış yaşanıyor, dünya ölçeğinde işbirliği fırsatları çoğalıyor.”

SÖYLEŞİ; YÜKSEL HOLDİNG KURUMSAL İLETİŞİM KOORDİNATÖRÜ DENİZ SAZAK


2 Milyon TL Harcadı, Dünyadan 2 Bin Genç 'Yüksel'erek Koşuyor...

Yüksel İnşaat’ın kurucu ortaklarından ve Atletizm Federasyonu Eski Başkanı Yılmaz Sazak’ın sağlığında temelini attığı Uluslararası Yaş Grupları Atletizm Yarışmaları 16’ncı yılını kutluyor. Yarışmalarda her yıl 12-17 yaş arasındaki genç atletler yarışma imkanı buluyor, her yıl yaklaşık 20 farklı ülkeden katılım oluyor. Bu yıl da aralarında İngiltere, Lüksemburg, Fransa, Ermenistan, Hırvatistan gibi ülkelerden 2 bine yakın genç ulusal ve uluslararası rekorlarını kırmak için bir araya geldi. Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar ve İletişim Fakülteleri öğrencilerinin yarışmalar esnasında çektiği fotoğraflardan oluşan Yılmaz Sazak Fotoğraf Kulvarı Sergisi ise 7 yıldır gerçekleştiriliyor. Bugün proje Yılmaz Sazak’ın kızı Deniz Sazak’a emanet. Yüksel Holding bünyesindeki Yüksel Yatçılık’ın Yönetim Kurulu Başkanı ve Holding’in Kurumsal İletişim Koordinatörü olan Deniz Sazak, sosyal sorumluluktaki yol haritalarını anlattı…

Deniz Sazak, ‘Sosyal sorumluluk projelerine yaklaşık 2 milyon liralık bütçe ayırdık’ diyor ve ekliyor: “Bu yılki bütçemiz ise 1 milyon TL. Çok yakında tüm çalışanlarımızın ‘saha’da olacağı güzel projelerin müjdesini vereceğiz.”

Sizin sosyal sorumluluktaki önceliğiniz nedir?

Yüksel için topluma fayda yarattığımız her proje önemlidir. Önceliğimizi geleceğe yatırım olan çocuklarımız ve onlara aktarmak için uğraştığımız kültürel mirasımız oluşturuyor. Bu kapsamda bugüne kadar hayata geçirdiğimiz sosyal sorumluluk projelerimizin başında ise Yılmaz Sazak Uluslararası Atletizm Yarışmaları ve Alaca Höyük kazı çalışmaları yer alıyor. Bu projelerin yanı sıra Yüksel İnşaat olarak eğitime olan inancımızla, kuruluşumuzdan bugüne yüzlerce öğrenciye burs imkanı vermenin yanı sıra, ayni ve nakdi yardımlarımızı da her dönemde hassasiyetle devam ettirdik. Okullar, sağlık ocakları yaptırmak, yolları iyileştirmek, yöre halkına istihdam yaratmak gibi yerel kalkınmaya fayda sağlayacak pek çok çalışmaya imza attık.

BABAMIN SAĞLIĞINDA BAŞLADI 
Yılmaz Sazak Uluslararası Yaş Grupları Yarışmaları nasıl başladı?
Yüksel İnşaat’ın kurucularından ve Yüksel Grup Şirketleri Yönetim Kuruluğu Üyeliği ve Başkanlığı görevlerinde bulunan babam Yılmaz Sazak, sağlığında başlattığı Yılmaz Sazak Uluslararası Yaş Grupları Yarışmaları’nın, vefat ettiği 15 Temmuz 2000 tarihine kadar öncüsü oldu. Yılmaz Sazak, yaşamı boyunca Türk atletizmini evrensel kulvarlara taşımak için yoğun çaba harcadı. Atletizmde özellikle ‘bireysel sponsorluk’ kavramına öncülük ederek; Semra Aksu, Lale Öztürk, Zeki Öztürk, Ahmet Altun, Haydar Doğan, Metin Sazak, Ali Aksu, Eşref Apak, Serap Aktaş, Gülsüm Durak, Ebru Kavaklıoğlu gibi pek çok atlete ve Artun Talay, Anatoly Bychkov, Neşe Çetin gibi antrenörlere kişisel olarak sponsorluk desteği sağladı.

Babam Türkiye’de atletizmin gelişmesi ve dünya çapında Türk atletlerinin yetiştirilmesini ilke edinerek, bunun için maddi manevi hiçbir özveriden kaçınmadı. Biz de O’nun 1996 yılında başlattığı “Yılmaz Sazak Uluslararası Yaş Grupları Atletizm Yarışmaları”nı 16 yıldır Yüksel Holding şirketleri öncülüğünde devam ettiriyoruz. Bu yarışma sayesinde Türkiye’nin dört bir yanından, yüzlerce kız, erkek genç atlet, yabancı yaşıtları ile yarışma ve kendilerini geliştirme fırsatı elde ediyor.

Bu proje 16’ncı yılında... Geldiği noktayı özetler misiniz? 
1996’da başlatılan yarışmalar, 1999 yılında komşu ülkelerden atletlerin davet edilmesiyle, uluslararası bir atletizm organizasyonu kimliğine kavuşarak, bu yaş kategorisinde Avrupa’nın ilk 3 yarışı arasına girdi. 16 yıldır büyük bir özveri ile devam ettirmekte olduğumuz bu proje kapsamında her yıl 15’i aşkın ülkeden bin 500’den fazla genç atlet katılıp, yarışma şansı buluyor.

Yarışmalarda bugüne kadar Türkiye’nin yanı sıra Moldova, Etiyopya, Slovenya, Sırbistan, Rusya, Beyaz Rusya, Bulgaristan, Azerbaycan, Ermenistan, Mısır, Kosova, Gürcistan, Hırvatistan, Makedonya, KKTC, Lübnan, Bosna-Hersek, Yunanistan, Türkmenistan, Ukrayna, Kenya, Burundi, Tacikistan, Tunus, Romanya ve Fransa olmak üzere pek çok farklı ülkeden binlerce genç atlet yarıştı. Bu yıl daha önce yarışmalara katılmayan İngiltere, Lüksemburg, Irak da yeni katılımcı ülkeler oldu. Yarışmalar kapsamında ayrıca her yıl yarışmaların ertesi günü katılan yabancı delegasyonlara dönük olarak, çocuklara sosyal bir paylaşım ortamı yaratmak ve ülkemizi tanıtmak hedefiyle bir sosyal program gerçekleştiriyor, İstanbul’un önemli kültür miraslarını gezdiriyoruz.

2 MİLYON TL BÜTÇE AYIRDI 
Peki bu projelere ne kadar bütçe ayırıyorsunuz? 
Yüksel olarak öncelikli hedefimiz projelerimizin sürdürülebilirliği,de her yıl yeni başlayan, etki alanını ölçemeyeceğimiz, küçük çaplı projelerden ziyade uzun soluklu projelerin bir parçası olmaya çalışıyoruz. Bu anlayışla 16 yıldır Yılmaz Sazak Uluslararası Yaş Grupları Atletizm Yarışmaları’nı gerçekleştiriyoruz. 2005 yılından beri de Anadolu’nun en eski uygarlığı Hititler’e ev sahipliği yapmış “Alaca Höyük”teki kazı çalışmalarını destekliyoruz.

Yılmaz Sazak Uluslararası Yaş Grupları Atletizm Yarışmaları 12 -17 yaş kategorisinde Avrupa’nın ilk üç yarışmasından biri olan, her yıl yaklaşık 20 ülkeden 1.500’ü aşkın genç atletin yarışma fırsatı bulduğu Türkiye ve Dünya’da atletizm sporu için çok önemli bir değer yaratan, dev bir organizasyon. Bugüne kadar bu proje kapsamında geliştirdiğimiz tüm alt etkinliklerle beraber yaklaşık 2 milyon TL kadar bir bütçe ayırdık. Türkiye’nin en köklü inşaat firmalarından biri olmanın sorumluluğuyla; Anadolu’nun bilinen en eski sulama barajının tekrar kullanıma açılmasına katkıda bulunduk. Hitit Uygarlığı gibi büyük bir medeniyetin kültürel mirasını gün yüzüne çıkararak dünya ve ülkemiz kültür hayatına katkıda bulunabilmek hedefiyle içerisinde yer aldığımız ve 6 yıldır destekçisi olmaya devam ettiğimiz Alaca Höyük kazı çalışmalarına bugüne kadar yaklaşık 500 bin TL bütçe ayırdık.

ÇALIŞANLAR DA ‘SAHA’DA OLACAK 
2011 için yeni bir sosyal sorumluluk projesi olacak mı?
2011 yılında hali hazırda yürütmekte olduğumuz projelerimize olan desteklerimiz yine devam edecek. 2011 için kurumsal iletişim süreçlerimizde, sosyal sorumluluk bakış açımıza yön verecek ana gündem maddelerimizden biri “çalışan gönüllülüğü” olacak. Çok yakında tüm çalışanlarımızın hep birlikte “sahada” olacağımız güzel projelerin müjdesini de vereceğiz. 2011 yılı bütçemiz yaklaşık ise 1 milyon TL.

Bu yürüttüğünüz projelerde nelere dikkat ediyorsunuz?
Yıllardır yürüttüğümüz tüm sosyal sorumluluk faaliyetlerimizde daha iyi bir dünya için kurumsal vatandaşlığının gereğini yerine getirmenin; gençlere yatırım yapmanın, onlara sahip çıkmanın önemine inandık. Bu inançtan hareketle sosyal sorumluluk projelerimizi seçerken bizler için en önemli kıstas geleceğe yatırım yapabilmek oldu… Atletizme gönül vermiş genç yeteneklere destek verirken de, dünyanın en önemli kültür miraslarından birine sahip çıkarken de ortak paydamız yarınlara kalıcı faydalar sağlayabilmek oldu.

DOKUN-KAÇ BİZE GÖRE DEĞİL 
Yaptığınız işlerde sizi en çok ne heyecanladırıyor?
Beni heyecanlandıran her zaman topluma, bu ülkenin geleceği olan gençlere bir nebze de olsa fayda sağlayabilmenin mutluluğu… Ancak elbette rahmetli babam Yılmaz Sazak’ın sağlığında başlattığı bu değerli projeyi başarı ile yürütebilmek, her yıl atletizme gönül vermiş binlerce genç atlete böylesi önemli bir imkanı sağlayabilmek hem beni hem de kardeşlerimi özel olarak gururlandırıyor…

Sizce bu tür projelerde dikkat edilmesi gerekenler neler?
Sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirirken dikkat edilmesi gereken en önemli hususun topluma “sürdürülebilir” katma değer yaratabilmek olduğu inancımızı özelikle her konuşmamda dile getirmeye gayret ediyorum. Sosyal yatırımlar yapmak kurum kültürünün bir parçası haline gelmediği takdirde, iyi niyetlerle de başlasa projelerde sorumluluk bilincinin entegre olamadığını ve “dokun kaç” dediğimiz, bir defaya mahsus olarak gerçekleştirilen hayırseverlik faaliyetlerinden öteye gitmediğini görüyoruz. Bu noktada seçimleri dikkatli yapmak, her türlü sosyal etkileri iyi değerlendirmekte büyük fayda var.


SÖYLEŞİ; YILDIZ HOLDİNG KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ ZUHAL ŞEKER


'Mutlu Çocukluk Herkesin Hakkı' Felsefesiyle Yatırım Yapıyor...

Türkiye’de belki de ‘kurumsal iletişim’ kavramıyla en çok özdeşleşen, bugüne kadar sayısız projeyi birbiri ardına hayata geçiren isimlerin başında o geliyor... Zuhal Şeker’den bahsediyoruz... Yıldız Holding Kurumsal İletişim Genel Müdürü Zuhal Şeker, bugüne kadar sadece ‘ses getiren’ sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirmekle kalmadı, yaptıklarıyla yola yeni çıkanlara da ışık tuttu. Spordan kültür sanata kadar her biri fark yaratan projelere imza atan Yıldız Holding’in, sosyal sorumluluktaki stratejisini Zuhal Şeker’le konuştuk…

Sabri Ülker’in ‘Dünyanın neresinde olursa olsun herkesin mutlu bir çocukluk geçirmeye hakkı vardır’ düsturundan hareket eden Yıldız Holding’in imza attığı spor, kültür ve sanat projelerinin kalbinde çocuklar yer alıyor...

Türkiye’de sosyal sorumluluğa ilişkin yaşanan değişimden bahseder misiniz?

Eskiden kurumlar sosyal sorumluluk olarak, daha ziyade üretim kalitesi, iş güvenliği gibi doğrudan kendi alanları ile ilgili konulara eğiliyordu. Bugün ise ekonomik ve hukuki sorumluluklarının çok ötesinde kendileriyle doğrudan ilgisi olmayan ancak toplumu derinden etkileyen meselelerle ilgili sosyal sorumluluk projeleri geliştiriyorlar. Hatta günümüzde kurumların tek taraflı ve tek seferlik sosyal sorumluluk projeleri yapmaları dahi pek anlam ifade etmiyor. Sosyal sorumluluk projeleri uzun vadeli, sürdürülebilir, yaygın ve kitleleri harekete geçirebildiği oranda etkili olabiliyor. Kalıcılık ancak kitlelerin projeyi sahiplenmesi ve aktif rol alması halinde mümkün olabiliyor. Bugün dünyada kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları, şirketlerin kurumsal itibarını destekleyecek şekilde yürütülüyor.

Oysa Türkiye’de uzun yıllar hayırseverlik şemsiyesi altında projeler üretildi. Bugün ise sürdürülebilir kalkınma için çeşitli olanaklar sağlamasının yanında, kurumsal sosyal sorumluluk özel sektörün de yararlanabileceği bir araç olarak değerlendiriliyor. Sosyal sorumluluk projeleri artık Türkiye’de sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması yolunda önemli bir araç olacak.

Çünkü sürdürülebilir kalkınma artık sadece devletlerin ya da hükümetlerin sorumluluğunda değil. İş dünyasına ve sivil toplum kuruluşlarına da önemli görevler düşüyor. Ben şuna inanıyorum. Her şirket kendi faaliyet alanı ile ilgili bir projeyi hayata geçirse sürdürülebilir kalkınmayı topyekün sağlamış oluruz. Şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluğa bu açıdan yaklaşması, kaynakların sürdürülebilirliği ve insani kalkınma için de gerekli. Bu yolda son yıllarda önemli adımlar atıldı ama dünya ölçeğine ulaşmak için hala gidecek yol olduğunu düşünüyorum. Yurtdışıyla karşılaştırdığınızda Türkiye’deki projeler arasında nasıl farklar var? Gelişmiş ülkelerdeki pek çok uluslararası şirket, uzun vadede işlerinin sürdürülebilirliği için, bulundukları şehir ya da ülkelerdeki paydaşlarla lokal çalışmalar yapıyor. Bizde ise yapılan araştırma sonuçları ve mevcut işlerin başarıları, halkın hala kurumlardan eğitim konusunda fayda sağlamasını bekliyor. Bu yüzden Türkiye’de kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları daha farklı kulvarda ama yine halka fayda sağlayarak uzun vadede ülkenin gelişimine katkıda bulunmak yönünde gerçekleşiyor.

ÖNCELİKLERİN AYNI OLMASI ÖNEMLİ 
Sosyal sorumluluk konusunda nasıl bir yol izlenmeli? 
Genç bir ülkeyiz ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de eğitim konusunda desteklenecek projelere ihtiyaç var. Bu konuda sağlanacak en küçük fayda, gelecek nesiller üzerinde büyük farklar yaratır. Geçmişte bu konuda birtakım çalışmalar yapmıştık. 2011’de yeni bir adım daha atacağımızı söyleyebilirim. Peki bu işi Türkiye’de en iyi bilen isimlerden biri olarak, sizce en çok hangi konularda sıkıntı yaşanıyor? En zor konu, aynı proje için çalıştığınız farklı kurumların önceliklerini aynı çizgiye getirmek. Bence en önemli ve en zor konu tüm proje paydaşlarının önceliklerinin aynı olmasını sağlayabilmek. Teoride öyle görünse de, pratikte aynı amaç doğrultusunda işbirliği sağlamak maalesef çok daha güç. STK, katılımcı bireyler, hizmet aldığınız farklı kurumlar aynı projeye destek verme nedenleri farklı olduğu için öncelikleri değişiyor. Bu da projenin başarısına gölge düşürme ihtimalini ortaya çıkarıyor.

MUTLU ÇOCUKLUK HERKESİN HAKKI 
Yıldız Holding’in sosyal sorumluluğa bakışını özetleyebilir misiniz?
Yıldız Holding’in sosyal sorumluluk projelerinin temelinde, gelecek nesillerin spor yapan, sağlıklı beslenen, iyi eğitimli bireylerden oluşmasına katkı sağlayacak çalışmalar yer alıyor. Yıldız Holding olarak sosyal sorumluluk projeleri geliştirirken, Türkiye coğrafyasına yayılan, erişim gücü yüksek, sürekliliği olan, çalışanlarımızın ve distribütörlerimizin de içinde yer alabileceği projelere öncelik tanıyoruz. Aynı anda pek çok noktada uygulanabilmesi; kurum, marka ve Türkiye ihtiyaçlarına uygun olması da bizim için ayırt edici kıstaslar arasında yer alıyor. Kurucumuz ve Onursal Başkanımız Sabri Ülker’in ‘Dünyanın neresinde olursa olsun herkesin mutlu bir çocukluk geçirmeye hakkı vardır’ felsefesinden hareketle biz de ‘Önce Çocuklar’ dedik. Yıldız Holding’in ana markası Ülker’in yürüttüğü Herkes için Futbol ve Ülker Çocuk Sinema Şenliği de bu ölçütler etrafında geliştirildi.

EĞİTİM ALANINDA YENİ PROJE GELECEK 
Bu yıl sizi hangi projelerle göreceğiz?
2011’de eğitim alanında bir proje üzerinde çalışıyoruz. Her yıl ayrı bir proje üzerinde çalışmaktan ziyade bir-iki proje seçip bu çalışmalara uzun süreli destek veriyoruz. 2007’de yaptığımız bir çalışmayla sosyal sorumluluk alanlarımızı yeniden tanımladık. Projelerimizin merkezine çocukları yerleştirdik. ‘Onların bedenen ve zihnen sağlıklı bireyler olabilmesine yönelik projelerde olacağız’ dedik. 3 yılda 100 bin çocuğumuzu sporla, 400 bin çocuğumuzu ise sinema ile buluşturduk. Her iki alanda da Türkiye’nin önemli eksikleri olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle projelerimiz gelecek yıllarda da devam edecek.

Hiç, ‘Keşke biz yapsaydık’ dediğiniz bir proje var mı?
Sosyal sorumluluk projelerine bir kişisel performans göstergesi olarak bakmıyorum. Bu konudaki her girişimi de beğeniyor ve canı gönülden destekliyorum. En fazla ‘keşke hepsinde de ben olsam’ diyebilirim. Kişisel olarak Birleşmiş Milletler’in bin yıl kalkınma planında yer alan tüm hedeflere ve en çok da çocuklarla ilgili olan hedeflere ulaşabilecek bir sihirli değneğe sahip olmak isterdim.

LIVE AID BENİM İÇİN UNUTULMAZDI 
Sizin için en unutulmaz sosyal sorumluluk projesi hangisiydi?
Üniversite öğrencisiydim. Bob Geldof, Live Aid projesiyle dünyayı ayağa kaldırmıştı. 13 Temmuz 1985’te İngiltere’de, 100 bin kişi Afrika’ya yardım için Wembley Stadı’nı doldurdu. U2’dan Duran Duran’a, Phil Collins’ten Queen’e kadar müziğin tüm devleri oradaydı. Dünya televizyonları bu olayı canlı yayınladı. ‘We are the world, we are the childeren’ şarkısını hatırlamayan yoktur. Dünyada sosyal sorumluluk projelerin ilk modern uygulamasıydı. Live Aid bir anlamda milat oldu. 20 yıl sonra tekrarlandığında ise artık para toplamak değil dünyanın zengin ülkelerini yönetenleri rahatsız etmek, harekete geçirmek gibi bir amaç üstlenmişti. Live Aid yıllar içinde elbette değişti, günün ihtiyaçlarına göre şekillendi. Bu projenin üstüne çıkan projeler de oldu. Ama ilk Live Aid unutulmazdı.

Son olarak, sosyal sorumluluk projeleri şirketlere ne katıyor? 
Sosyal sorumluluğu öncelikleri arasına koyan şirketlerin marka değerleri artıyor. Daha nitelikli personeli cezbetme, motive etme ve tutma imkanı doğuyor. Hassas yatırımcılara ulaşma imkanı oluştuğundan hisse değerleri artarken borçlanma maliyetleri düşüyor. Verimlilik ve kalite artışları yaşanıyor. Risk yönetimi daha etkin hale geliyor.

SÖYLEŞİ; VODAFONE İCRA KURULU BAŞKANI SERPİL TİMURAY


'Sosyal Yatırım Politikası' İzledi, 3.5 Milyon Kişinin Hayatına Dokundu...

Toplumsal yaşamda ‘dışarıda bırakılanlara ulaşma’ ilkesiyle hareket eden Vodafone, Türkiye’deki sosyal sorumluluk projelerini kurduğu vakıfla hayata geçiriyor. Yaşam kalitesinin artırılması hedefiyle başta çocuklar ve engellilere yönelik geliştirilen projelerle ‘sosyal yatırım politikası’ izleyen Vodafone Türkiye, 2007 yılından bu yana tam tamına 3.5 milyon kişinin hayatına ‘dokundu’. “Sosyal sorumluluk projelerimizin başarısını, finansal performansımızın başarısı kadar önceliklendiriyoruz; sosyal yatırımlarımızın insana ve topluma kattığı değer, ticari yatırımlarımızın finansal getirileri kadar değerli çünkü. Bu kapsamda Vodafone için sosyal sorumluluk, kurumsal kimliğimizin ayrılmaz parçası” diye konuşan Vodafone İcra Kurulu Başkanı Serpil Timuray, sorularımızı yanıtladı…

Dört yılda sosyal sorumluluk bütçesini yüzde 97 artıran Vodafone, izlediği ‘sosyal yatırım politikası’yla ‘dışarıda bırakılanlara ulaşma’yı hedefliyor. Çocuklar ve engelliler için projeler geliştiren Vodafone Türkiye, 3.5 milyon kişiye ulaştı...

Vodafone olarak sosyal sorumluluğa nasıl bakıyorsunuz? 

Şirketlerin faaliyet gösterdikleri coğrafyalarda ticari sorumluluklarının yanında, kurumsal sorumluluklarına da öncelik vermesi sürdürülebilir ekonomik ve toplumsal kalkınmanın en önemli temel taşlarından biri haline geldi. Bu farkındalıkla Vodafone Grubu da faaliyetlerini planlarken bir ‘Sosyal Yatırım Politikası’ izliyor. Vodafone Grubu sosyal yatırım politikasının temel aldığı ilkelerden biri de, toplumsal yaşamda ‘dışarıda bırakılanlara ulaşma’ ilkesi. Burada, farklı nedenler yüzünden eşit olanaklara sahip olmayan bireylerin toplumsal yaşama katılmalarına yardımcı olması hedefleniyor. Grup bu perspektifle gerçekleştirdiği projeleri faaliyette bulunduğu ülkelerde kurduğu yerel vakıflar üzerinden yürütüyor.

FİNANSAL PERFORMANS KADAR ÖNEMLİ 
Vakıf, ne kadar süredir faaliyette? 
Türkiye’ye yapmış olduğu yatırımın henüz ilk yılı olan 2007 itibarıyla kuruldu. Türkiye Vodafone Vakfı kurulduğu ilk günden bu yana tüm faaliyetlerinde sosyal veya başka bir nedenle dezavantajlı bireylerin eğitim yoluyla topluma kazandırılmasına, sosyal hayatın aktif birer üyesi olarak potansiyellerini en iyi şekilde değerlendirmelerine yardımcı olmak üzere çalışıyor. Sosyal sorumluluk projelerimizin başarısını, finansal performansımızın başarısı kadar önceliklendiriyoruz; sosyal yatırımlarımızın insana ve topluma kattığı değer, ticari yatırımlarımızın finansal getirileri kadar değerli çünkü. Bu kapsamda Vodafone için sosyal sorumluluk, kurumsal kimliğimizin ayrılmaz parçası.

Bu anlamda öncelikleriniz arasında neler var? 
Dünya genelindeki 27 Vodafone Vakfı’ndan birisi olan Türkiye Vodafone Vakfı’nı, Vodafone’un sorumluluk sahibi küresel vatandaş olma ve toplumla bütünleşme taahhüdünün sosyal hayata yansıması olarak görmek gerekiyor. Vakfımız, etkin sosyal yatırımlarla Türk toplumunun gelişmesine ve yaşam kalitesinin artmasına katkıda bulunmayı misyon edindi. Sürdürülebilir gelişme için sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlarla işbirliği yapan Türkiye Vodafone Vakfı, hayata geçirdiği tüm projeler ile Türkiye’nin eğitimli, donanımlı ve üretken bir toplum olma yolunda atacağı adımlarda katkıda bulunmayı, öncü olmayı hedefliyor.

DÜŞLER AKADEMİSİ’NDEN 620 MEZUN! 
Geçtiğimiz yılın bir özetini geçecek olursak, sosyal sorumluluk anlamında neler yaptınız? 
Türkiye için çıkarttığımız sosyal ihtiyaç haritasında, engellilik konusunda bir açık olduğunu tespit ettik. Türkiye’de engelli nüfus oranı yüzde 12 civarında. Bu oldukça yüksek orandaki nüfusun gelişmesine katkıda bulunmak için örnek bir sosyal girişimcilik modeli oluşturan Düşler Akademisi projesini hayata geçirdik. Bu projedeki öncelikli amacımız, dezavantajlı vatandaşların sosyal yaşamda engelleri aşabilmeleri ve yaşam kalitelerini ciddi ve kalıcı çözümlerle artırmak. Düşler Akademisi atölyelerinde fiziksel, zihinsel, işitme, görme engelli gençlerimize, kronik hastalık gruplarına, yoksul-yoksun gençlerimize vokal, ritim, dans, film, fotoğraf, DJ’lik, enstrüman, resim, tasarım atölyeleri ücretsiz olarak sunuluyor.

2010’da Düşler Akademisi’nin merkez binasının açılışı gerçekleştirildi. İstanbul Ataşehir’deki akademi binası ile ritim, dans, drama, film, fotoğraf, DJ, enstrüman, resim, işaret dili, kişisel gelişim, sirk sanatları eğitimlerinin verildiği atölyelerin kapasiteleri artırıldı. Bu sayede daha fazla insanımıza ulaşan Düşler Akademisi dezavantajlı gençlerin önündeki engelleri kaldırmaya devam ediyor. Görsel ve işitsel sanatlarda yeni cevherleri ve gizli kalmış yetenekleri topluma kazandıran bu proje; ‘Social Inclusion Band’ ve ‘Düşler Kumpanyası’ gibi uzun soluklu girişimlerle etkilerinin sürdürülebilir olmasını sağlıyor. 2008’den bu yana Düşler Akademisi’nde 620’yi aşkın öğrenci, kültür ve sanat eğitimlerinden ücretsiz olarak yararlanma şansına sahip oldu Düşler Akademisi’nde; dans, tiyatro, DJ, tasarım, enstrüman, film, fotoğraf, resim, ritim, Vokal/Koro, kişisel gelişim, işaret dili gibi pek çok dalda eğitim veriliyor. Başarılı, gelişime açık ve ilgilendiği sanat dalında ilerlemek isteyen öğrenciler, geliştirilen iç projeler ile eğitimlerine devam etmenin yanı sıra sanatçı kaşesi alarak istihdam da ediliyor.

53 BİN EĞİTMEN VE EBEVEYNE ULAŞTI 
Bunun dışında başka bir proje var mı?
Türkiye Vodafone Vakfı’nın Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve Habitat İçin Gençlik Derneği işbirliğiyle 2007 yılında başlattığı Bilgisayar Bilmeyen Kalmayacak projesiyle Türkiye’de e-dönüşüm sürecini hızlandırmak ve Türk gençlerinin bu sürece etkin katılımını sağlama hedefleniyor. Türkiye Vodafone Vakfı, toplumun gelişmesine ve yaşam kalitesinin artmasına katkıda bulunma hedefi doğrultusunda, Birleşmiş Milletler tarafından 2000 yılında açıklanan “Binyıl Kalkınma Hedefleri”nin temel bileşenlerinden biri olan “refahın arttırılması ve yaşam kalitesinin yükseltilmesine destek veriyor.

Bu yöndeki çalışmalar 2010 yılında da sürdü. Yine 2010 yılında, Türkiye Vodafone Vakfı’nın eğitim projelerinden biri olan İlk Adım projesi kapsamında Gaziantep, Kayseri, Antalya’da etkinlikler gerçekleştirildi. Öğretmenlere yönelik seminerler düzenlendi. Bu seminerlerin yanı sıra, Milli Eğitim Bakanı Sayın Nimet Çubukçu sınıflarımızı ziyaret ederek projemize her aşamada destek verdi. Türkiye Vodafone Vakfı, AÇEV ve MEB işbirliğiyle gerçekleştirilen İlk Adım projesi ile ülkemiz çocuklarına kaliteli bir okul öncesi eğitim olanağı sağlanması hedefleniyor. Proje kapsamında anasınıfı öğretmenleri ve yöneticiler AÇEV’in eğitimleriyle desteklenmiş, 29 ilde 414 sınıfın donanımı sağlanarak, AÇEV’in Çocuk Eğitim ve Anne Destek Programı ile 53 bin eğitmen, anne ve çocuğa ulaşıldı.

BÜTÇE 4 YILDA YÜZDE 97 ARTTI 
Türkiye Vodafone Vakfı, önümüzdeki dönemde hangi projeler üzerine yoğunlaşacak?
Vakfımız, hayata geçirdiği tüm projeler ile Türkiye’nin daha eğitimli, donanımlı ve üretken bir toplum olması sürecinde öncü olma hedefiyle çalışmalarımıza devam ediyoruz. Kurulduğumuz günden bu yana çalışmalarımızı eğitim çatısı altında yürüterek, kararlı adımlar ile ilerliyoruz. Büyük bir azim ve hassasiyetle yürüttüğümüz çalışmalarımız, önümüzdeki dönemlerde de yenilikler ve gelişmelere uygun olarak sürecek. Ülkemizi her alanda daha ileri bir noktaya taşıyacak daha nice projelerde ortaklarımızla beraber aydınlık bir gelecek kurmayı istiyoruz.

Sosyal sorumluluğa ne kadar bütçe ayırıyorsunuz? 
Türk toplumunun gelişmesine ve yaşam kalitesinin artmasına katkıda bulunmak misyonumuz doğrultusunda kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetleri için ayırdığımız bütçeleri her yıl düzenli olarak artırıyoruz. Türkiye Vodafone Vakfı ve Vodafone Group’un Türkiye için ayırdığı toplam hibe ve projelerin tanıtımında son 4 yılda yüzde 97 oranında artış oldu. Türkiye Vodafone Vakfı henüz çok yeni bir vakıf olmasına rağmen bugüne kadar 3.5 milyona yakın kişinin hayatına dokundu.

Perşembe

SÖYLEŞİ; UNİLEVER TÜRKİYE CEO'SU İZZET KARACA


Türkiye'de 1 Milyon Çocuğa Hijyeni Unilever Öğretecek...

Hijyenden gıdaya çevreden eğitime sadece Türkiye’deki değil dünyadaki 1 milyar insanın sağlık ve esenliklerini artırmak üzere kolları sıvayan Unilever, Sürdürülebilir Yaşam Planı’yla hedef büyüttü. Plan, ekonomik ve çevresel alanda 50’den fazla taahhüt içeriyor Unilever Türkiye CEO’su ve Unilever Asya, Afrika, Orta ve Doğu Avrupa Başkan Yardımcısı İzzet Karaca, “Tüm faaliyetlerimiz gibi sosyal sorumluluk projelerimizi de her gün daha iyi bir gelecek yaratabilmek hedefiyle gerçekleştiriyoruz. Dünyada 170’den fazla ülkede her gün 2 milyar insanın hayatına dokunan Unilever olarak, küçük dokunuşlarla büyük farklar yaratabileceğimizi çok iyi biliyoruz. Bu farkları yaratabilmenin en önemli yollarından biri de sosyal sorumluluk projelerinden geçiyor” diyor. Karaca, Unilever’in sosyal sorumlulukta nasıl yol aldığını anlatıyor...

‘Eğlen, Öğren, Hijyen’ projesi ile Türkiye’yi karış karış gezerek geleceğe yatırım yapacak olan Unilever, çocuklar, yakın çevreleri ve gönüllülerle birlikte yaklaşık 1 milyon kişiye dokunarak, hijyen konusunda farkındalık yaratacak...

Unilever’in sosyal sorumluluk stratejisini değerlendirir misiniz?

Unilever için sosyal sorumluluk, geniş açılımlı ve çok yönlü bir kavram. Topluma geri verme yaklaşımı, kamu yararını amaçlayan projelere destek vermenin yanı sıra kaynakların doğru kullanımıyla ilgili etkin modeller oluşturmak, üretim standartlarını sürekli geliştirerek tüketicilerin hayat kalitesini yükseltmek ve çalışanlara kendilerini geliştirebilecekleri olanaklar sunarak insan sermayesine yatırım yapmak unsurlarını da içeriyor. Vizyonumuz ‘Her gün daha iyi bir gelecek yaratmak için çalışmak’ sosyal sorumluluk anlayışımızı da net bir şekilde yansıtıyor. Tüm faaliyetlerimiz gibi sosyal sorumluluk projelerimizi de her gün daha iyi bir gelecek yaratabilmek hedefiyle gerçekleştiriyoruz. Dünyada 170’den fazla ülkede her gün 2 milyar insanın hayatına dokunan Unilever olarak, küçük dokunuşlarla büyük farklar yaratabileceğimizi çok iyi biliyoruz. Bu farkları yaratabilmenin en önemli yollarından biri de sosyal sorumluluk projelerinden geçiyor.

3 ANA HEDEF, 50’DEN FAZLA TAAHHÜT 
Peki siz sosyal sorumluluk konusunda hangi konuları ajandanızın ilk sıralarına kaydediyorsunuz?
Bu noktada size geçtiğimiz aylarda kamuoyu ile paylaştığımız Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı’ndan bahsetmek isterim. Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı sosyal sorumluluk anlayışımızla ve bu konudaki önceliklerimizle ilgili olarak çok net bir tablo ve ölçülebilir hedefler ortaya koyuyor. Planımız çerçevesinde 2020 yılına kadar ürünlerimizin çevrede bıraktığı ayak izini yarıya indirmeyi, tarımsal hammaddelerimizin yüzde 100’ünü sürdürülebilir kaynaklardan sağlamayı, bir milyar insanın sağlık ve esenliklerini artırmak için harekete geçmelerine yardımcı olmayı hedefliyoruz. Plan, bu üç ana hedefimizin yanı sıra sosyal, ekonomik ve çevresel alanda 50’den fazla taahhüt içeriyor. Sosyal sorumluluk projelerimiz ile ilgili olarak da planımızda yer alan hedeflerimiz çerçevesinde ilerliyoruz. Çevresel etkilerimizi yarıya indirmek hedefimizle ilgili olarak, Sudaki Ayak İzim, Yarının İzleri ve çöp(m)adam projelerimiz ile sağlık ve esenliği geliştirmek hedefimizle ilgili olarak ise “Okulda Hareket Var”, “Okulda Hareket Var: Ders Başlıyor”, “Kalbini Sev, Kırmızı Giy”, “Kalbini Sev, Değerini Bil” ve İyi Beslenmek, İyi Gelecek projeleri ile şimdiden onbinlerce kişiye ulaştık. Tüm bunların yanında Unilever olarak, Sürdürülebilir Yaşam Planımız’da yer alan “1 milyar insanın sağlık ve esenliklerini arttırmak üzere harekete geçmelerini sağlamak” hedefimiz doğrultusunda bizleri son günlerde oldukça heyecanlandıran yeni bir sosyal sorumluluk projesine daha imza attık.

TÜRKİYE’Yİ GEZİYOR, GELECEĞE YATIRIM YAPIYOR 
Hijyenle ilgili projeleriniz neler? 
Domestos ve Lifebuoy ile Türkiye’de hijyen seferberliği başlattık. Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ile güçlerimizi birleştirerek “Eğlen, Öğren, Hijyen” projemizin ilk adımını attık. Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 2000-2008 yılları arasında tuvaletlerde bulunan mikroplar yüzünden 366 bin 447 insan bulaşıcı hastalık kaptı. Son 10 yılda ülkemizde hijyen eksikliğinden kaynaklanan gıda zehirlenmelerinin oranı 4 katına çıktı. Bu verilerden yola çıkarak hazırladığımız “Eğlen, Öğren, Hijyen” projesi, eğitim çağındaki yüz binlerce çocuğun hijyen alışkanlıklarını geliştirmeyi hedefliyor. Geleceğimizin teminatı çocuklarımızın sağlığını tehdit eden ishal, zatürre, solunum yolu enfeksiyonları gibi vakaların doğru hijyen alışkanlıkları ile önlenebilir olduğunu öğretmeyi ve bu tip vakaların sayısını azaltmayı hedefliyoruz. Çünkü enfeksiyon riskini azaltarak toplum sağlığını arttırmanın enucuz ve kolay yolu ise düzenli hijyen alışkanlıklarını benimsetmekten geçiyor. “Eğlen, Öğren, Hijyen” projesi, Türkiye’yi karış karış gezerek geleceğe yatırım yapacak. Proje, çocuklar, yakın çevreleri ve gönüllülerle birlikte yaklaşık 1 milyon kişiye dokunarak, ülkemizde hijyen konusunda geniş bir farkındalık ağı oluşturacak.

1 MİLYON TL’YE ÇOCUKLARI ‘BESLİYOR’ 
2010’da neler yaptınız? 2011 hedefleri neler?
Sana ve TOÇEV’in hayata geçirdiği “İyi Beslenmek, İyi Gelecek” 2010 yılı Ocak ayında hayata geçirdiğimiz bir projemiz. Sana’nın 1 milyon TL’lik bir fon ayırdığı proje kapsamında maddi durumu yetersiz ailelerin okuma istekli çocuklarına bir yıl boyunca her ay peynir, süt, zeytin, bal gibi kahvaltılık besinlerin yanı sıra temel besin öğeleri içeren gıda paketleri gönderiyoruz. Kalp Yaşı ise Becel’in 2020 yılına kadar Türkiye’deki 1 milyon kişiyi kalp yaşı testi yaptırmak için teşvik etmeyi ve kalp yaşı ortalamasını 3 yaş düşürmeyi hedefleyen bir proje. Eğlen Öğren Hijyen projemiz 2011 yılı için bu anlamdaki en önemli planımız. Bununla birlikte 2011 yılında Sürdürülebilir Yaşam Planımız’da verdiğimiz sözlerle uyumlu yeni projeler hayata geçirmeye ve daha iyi bir gelecek yaratmak adına çalışmalarımıza devam ediyor olacağız. Bu planlarımız arasında, Karadeniz Bölgesi için Lipton markamızla hayata geçireceğimiz çok özel bir sosyal sorumluluk projesi de yer alıyor. Unilever’in sosyal sorumlulukta çıkış noktası nedir? Unilever olarak sosyal sorumluluk projelerini geliştirirken içerisinde bulunduğumuz toplumun dinamiklerini, sosyal ve ekonomik durumunu, ihtiyaçlarını, tüketici alışkanlıklarını gözeterek ve Sürdürülebilir Yaşam Planı’nda yer alan hedef ve taahhütlerimizi göz önüne alarak hareket ediyoruz. Hayata geçireceğimiz ve/veya destekleyeceğimiz projeleri değerlendirirken her ne kadar profesyonel bir yaklaşım benimsiyor olsak da kişisel katılım ve inanç sağlayamadığımız, kendimizi birer gönüllü gibi hissetmediğimiz bir çalışmada amaçlarımıza ulaşabileceğimizi düşünmüyoruz. Unilever çalışanlarının kişisel katkılarının sağlanmasını hedefliyoruz. Hem toplum hem de tüm dünya üzerindeki ‘insanlar’ için bir fark yaratmak istiyoruz. Sosyal sorumluluk projelerimizin ve aslında diğer tüm faaliyetlerimizin çıkış noktasının insanlar için bir şeyler yapmak...

SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM PLANI’NA ODAKLANDI 
Sizin için en heyecan verici olan hangisi peki? 
Aslına bakarsanız bu projelerin her biri beni çok heyecanlandırıyor. Çünkü bunlar ayakları yere basan, doğru hedefler yolunda ilerleyen projeler ve hepsi Unilever’in hedeflerine ulaşması için birer adım teşkil ediyor. Markalarımızın yürüttüğü projelerin dışına çıkacak olursak Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın beni ayrıca çok heyecanlandırdığını söyleyebilirim. Çünkü bu plan bugüne kadar görülmemiş boyutta iddialı hedefler sunuyor. Her açıdan sürdürülebilir bir şirket olmak amacımız doğrultusunda bir yandan büyürken, diğer yandan da dünyanın doğal kaynaklarının korunmasını sağlayacak yeni iş yapış yolları geliştirmek için çalışıyoruz ve plan, tüm bu çalışmalarımıza ışık tutuyor. Ben de Türkiye’de, planımızdaki hedeflere ulaşmak istiyorum ve bu beni gerçekten çok heyecanlandırıyor. Üstelik dünya nüfusunun üçte ikisinin yaşadığı Asya, Afrika, Orta ve Doğu Avrupa Bölgesi’nde de Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın hayata geçmesi sorumluluğunu gönüllü olarak üstlendim. Çünkü bence bu plan dünyamız için sürdürülebilirlik adına atılacak çok önemli adımları kapsıyor.

SÖYLEŞİ; TÜRK TELEKOM CEO'SU K. GÖKHAN BOZKURT


10 Yılda 28 Bin Sporcu Yetiştirdi, Gençlere 56 Madalya Kazandırdı...

Belli branşların dışındaki uluslararası spor karşılaşmalarında Türkiye’nin aldığı sonuçlar çoğu zaman şapkayı önümüze koyup düşünmemize neden oluyor. O kadar fikir teatisinin sonucunda iş gelip ‘altyapı’da kilitleniyor. Türkiye’nin ‘altyapı’ sorununa çare olmak için elini taşın altına koyan Türk Telekom, 10 yılda 28 bin gencin yetişmesine katkıda bulundu. 22 branşta 6 bine yakın sporcuyu destekleyen, 15 branşta 47 ulusal, 9 uluslararası başarının kazanılmasında Türk Telekom’un takdire şayan katkısı yadsınamaz. Sosyal sorumluluk sac ayağını eğitim, spor ve çevreye oturtan, sürdürülebilir, geniş kitlelere ulaşan ve her biri kendi alanında bir ihtiyacı çözmeye yönelik olan bu projeleri, Türk Telekom CEO’su K. Gökhan Bozkurt anlattı…

‘Türkiye’ye Değer’ çatısı altında topladığı eğitim, spor ve çevreye odaklandığı projeleri ile fark yaratan Türk Telekom’un sadece spora verdiği destekle, 15 branşta 47 ulusal, 9 uluslararası ödül kazanıldı...

Türk Telekom, sosyal sorumluluğa hangi pencereden bakıyor, değerlendirir misiniz?

Türk Telekom olarak, müşteri odaklı ve yenilikçi ürün ve hizmetlerimizle sadece müşterilerimiz için değil, tüm Türkiye için değer yaratmayı hedefliyoruz. Araştırma ve geliştirme alanında dev yatırımlarımız ve grup şirketlerimiz tarafından geliştirilen teknolojiler aracılığıyla, tüm çalışanlarımız ile birlikte toplum yaşamına değer katıyoruz. Toplumsal gelişime yaptığımız katkıyı, Türkiye’ye Değer çatı markası altında topladığımız kurumsal sosyal sorumluluk projeleriyle pekiştiriyoruz. Türk Telekom Okulları, Türk Telekom Internet Evleri, Türk Telekom Spor Kulüpleri, Çocuklara Vitamin ve E-fatura Ormanları gibi ulusal çapta yürüyen dev projelerin yanı sıra 82 il müdürlüğümüzde hayata geçirilen 100’den fazla yerel sosyal sorumluluk projesi “Türkiye’ye Değer” projesi altında birleşiyor. Türkiye çapında eğitim altyapısının geliştirilerek bilgi ve teknolojiye erişimin yaygınlaştırılması ve grubumuz tarafından geliştirilen teknolojilerle eğitimde sayısal uçurumun ortadan kaldırılmasına destek vermeyi hedefleyerek, evre ve spor alanlarında da sosyal sorumluluk çalışmaları yürütüyoruz.

EĞİTİM, SPOR VE ÇEVRE ÖNCELİĞİMİZ 
Bir öncelik sıralamanız var mı peki?
Projelerimiz Türkiye’de gelişmeye en çok ihtiyaç duyulan alanların başında gelen eğitim, spor ve çevrede yoğunlaşıyor. Bu alanlarda Türk Telekom Okulları, Türkiye’nin bütün ilçelerine yayılan ve ücretsiz internet hizmeti sunan İnternet Evleri, Türk Telekom Grup Şirketi Sebit tarafından geliştirilen Vitamin’in okullarda ücretsiz kullanımını içeren Çocuklara Vitamin, 10 yılda tüm Türkiye’de 28 bin sporcunun yetişmesine katkıda bulunan Türk Telekom Spor Kulüpleri ve Türkiye’nin her ilinde 17 farklı ağaç türü ile oluşturulan e-Fatura ormanları gibi projeler yürütüyoruz. Türk Telekom Okulları projesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı ile imzaladığımız protokol kapsamında, “Eğitime Tam Destek” kampanyası çerçevesinde inşa edilen toplam 76 adet eğitim binasını kapsıyor. Türkiye’de eğitim alanında bugüne kadar hayata geçirilen en büyük sosyal sorumluluk projelerinden biri olan Türk Telekom Okulları projesi tamamlandığında, 30 bini aşkın öğrenci modern eğitim ortamına kavuşacak. İnternet Evleri projemizi “Eğitimsiz bir gelecek, internetsiz bir eğitim düşünülemez” anlayışı ile hayata geçirdik. Bugüne kadar yurt çapında geniş bant internet erişimine sahip ortalama 20 adet tam donanımlı bilgisayar bulunan 937 Türk Telekom İnternet Evi hizmete girdi. Proje tamamlandığında 81 ilin ilçelerinde toplam 950 internet evi hizmete sunulmuş olacak.

Başka ne tür projeler var altına imza attığınız?
Grup şirketlerimizden Sebit’in geliştirdiği interaktif eğitim yazılımı Vitamin, eğitim teknolojilerinin okullarda yaygın olarak uygulanmasını destekliyor. Vitamin’i 2008-2009 öğretim yılında 33 bin kamu ilköğretim okuluna ücretsiz olarak sunmaya başladık. Halen yaklaşık 9 milyon öğrenci Vitamin eğitim setinden ücretsiz olarak yararlanıyor. Vitamin eğitim setini ayrıca www.mebvitamin.com adresi üzerinden tüm kamu ilköğretim okulu öğretmenleri de ücretsiz olarak kullanabiliyor. e-faturaya geçişi özendirmek ve çevre konusunda farkındalığı artırmak amacıyla hayata geçirdiğimiz E-Fatura Ormanları projesi aynı zamanda, kağıt fatura yerine elektronik fatura kullanan müşterilerimize teşekkür anlamı da taşıyor. Tüm ülkeye yayılan 100 bin ağaçlık “E-Fatura Ormanları”nda Türkiye’deki mevsimsel farklılıklar gözetilerek 17 farklı türde ağaç bulunuyor.

GURUR KAYNAĞI YÜZLERCE GENÇ VAR 
Tüm bu yapılanların ışığında, biraz da somut sonuçlardan bahsedelim... Özellikle spora verdiğiniz destekle gelinen nokta nedir, merak ediyorum...
Sporun, gençlerin çevreleriyle iletişim becerilerini geliştirmeleri üzerindeki etkisinden hareketle gerçekleştirdiğimiz altyapı yatırımları ile 10 yılda 28 bin genç sporcunun yetişmesini sağladık. Halen çeşitli illerdeki 41 spor kulübüyle basketboldan eskrime, atletizmden kayak ve tenise 22 branşta 6 bine yakın sporcuyu destekliyoruz. Bu sporcuların arasında milli takıma seçilme başarısını göstererek Türkiye’yi yurtdışında temsil eden ve çeşitli derecelerle gurur kaynağı olan yüzlerce genç de bulunuyor. Türk Telekom Spor Kulüpleri son üç yılda eskrim, atletizm, su altı hokeyi, judo, basket, voleybol, kayak, taekwando, bisiklet, hentbol, güreş, masa tenisi, izcilik, wu shu ve yüzme olmak üzere 15 branşta 47 ulusal, 9 uluslararası başarı kazandı. Spor kulüplerinde yetişen sporcularımızın gelecek hedefi ise 2012 olimpiyatlarında Türkiye’yi temsil etmek.

GENÇLERE YATIRIM GELECEĞE YATIRIMDIR 
Sizde bu tip projeler hangi süreçlerden geçiyor? 
Toplumda gelişmeye en çok ihtiyaç duyulan alanlarda, belli bir ihtiyacı gidermek, eksiği tamamlamak amacıyla sosyal sorumluluk projeleri hayata geçiriyoruz. Projelerimizin sonuçlarının uzun soluklu ve sürdürülebilir olmasına dikkat ediyoruz. Türk Telekom Okulları, Türk Telekom Spor Okulları, E-fatura gibi projelerimizin her birini, ülkemizin geleceği gençler ve onlara daha yeşil bir dünya bırakabilmek amacıyla hayata geçirdik. Gençlere yatırım yapmak, geleceğe yatırım yapmak demek. Her projemizle kazandırdığımız okul, internet evi gibi değerler, ülkemizin geleceği açısından önemli kazanımlar sunuyor.

Dışarıdan gelen projelere açık mısınız?
Sosyal sorumluluk projelerimizi hayata geçirirken çalışanlarımızdan, müşterilerimizden geri bildirimler de alıyoruz. En öncelikli hedefimiz, ülke çapında yürüttüğümüz projelerin, tüm çalışanlarımız tarafından benimsenmesini sağlamak. Tüm sosyal sorumluluk faaliyetlerimizin toplandığı Türkiye’ye Değer markasının sloganını, logosunu da tüm yöneticilerimizle görüş birliği içinde belirledik. Gerçekleştireceğimiz sosyal sorumluluk projeleri için müşterilerimizden, çalışanlarımızdan gelen tüm görüş ve fikirlere açığız. Bu fikirlerden, faaliyetlerimiz için ilham almaktan memnuniyet duyuyoruz.

İLETİŞİME DEĞİL PROJEYE ÖNCELİK 
Türkiye’de sizce bu konuda nasıl bir yol izlenmeli?
Ülkemizde sosyal sorumluluk projelerinin etkisini artırmak için önceliği iletişime değil, belirlenen ihtiyacın giderilmesi için yürütülecek çalışmalara vermek gerekiyor. Sosyal sorumluluk projeleri bir yandan şirketlerin iyi kurumsal vatandaş olarak kimliklerinin ve hedef kitleleri ile aralarındaki bağın güçlenmesi konusunda önemli bir rol üstleniyor ancak hedef sadece bununla sınırlı tutulmamalı.

Son olarak, yurtdışıyla karşılaştırdığınızda nasıl farklar var?
Sosyal sorumluluk projelerinin başarısı açısından proje seçimi büyük önem taşıyor. Sürdürülebilirlik de ideal bir sosyal sorumluluk projesinin temel krierlerinden biri. Bununla birlikte projenin içselleştirilmesini ve benimsenmesini sağlamak, bunun için de hedefleri etkili bir şekilde anlatabilmek de bir başka önemli nokta. Sosyal sorumluluk projeleri sadece sektörleri ya da şirketleri değil tüm toplumu içine alan geniş kapsamlı çalışmalardır.


Çarşamba

SÖYLEŞİ; TURKCELL KURUMSAL İLİŞKİLERDEN SORUMLU GEN. MDR. YRD. KORAY ÖZTÜRKLER


Kar Tanesinden Çığ Yarattı, 2011 Gündemine İstihdamı Aldı...

Kardelenler… Bir kar tanesinden, çığa dönüşen, sosyal sorumluluk denilince 7’den 70’e herkesin aklına gelen kuşkusuz en önemli proje… Altında Turkcell imzası olan bu proje belki de Türkiye’nin sosyal sorumluluk alanındaki dönüşümünün en somut göstergesi. 10. yılını dolduran Kardelenler, sürdürülebilir olmasının ötesinde Birleşmiş Milletler tarafından örnek gösterilen, NG’de belgesel olarak yayınlanan Türkiye’nin ilk sosyal sorumluluk projesi olma özelliğini taşıyor. Sadece Kardelenler’le yetinmediklerini eğitim, spor ve istihdam alanlarında birbirinden kapsamlı projeleri hayata geçirdiklerini belirten Turkcell Kurumsal İletişim ve İlişkilerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Koray Öztürkler, “Projelerimizin temelinde gençlerimize fırsat eşitliği yaratma sevdası var” diyor. 2011’in gündemine istihdam ve girişimcilik konularını aldıklarını belirten Öztürkler, sürdürülebilir bir sosyal sorumluluk projesi yaratmanın sırrını anlattı…

Turkcell Kurumsal İletişim ve İlişkilerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Koray Öztürkler, “Başlı başına bir marka haline gelmiş sosyal sorumluluk projelerimiz ile toplumun her alanına dokunuyoruz” diyor...

İlk olarak Turkcell’in sosyal sorumluluk konusuna bakışından ve mevcut stratejinden başlayalım… Neler söyleyeceksiniz?

Turkcell olarak, odak alanlarımızdan biri, içinde yaşadığımız topluma sosyal, ekonomik ve çevresel anlamda katkı sağlamak. Kendimizi “Kurumsal Vatandaş” olarak tanımlıyor ve bu tanımın gerekliliklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Özellikle gençlerin geleceğine yatırım yapacak projeler geliştiriyor ve uyguluyoruz. Bu anlamda KSS projelerimizin bizler için anlamı çok büyük. Türkiye’nin lider teknoloji ve iletişim şirketi olmanın yanı sıra sosyal sorumluluk alanında da öncü olmaya gayret ediyoruz. Başlı başına bir marka haline gelmiş sosyal sorumluluk projelerimiz ile toplumun her alanına dokunuyoruz.

İSTİHDAM VE GİRİŞİMCİLİK GÜNDEMDE 
Sosyal sorumluluğun hangi alanları Turkcell için önemli?
Tüm projelerimizin temelinde gençlerimize fırsat eşitliği yaratma sevdası var. Çocuklarımızın ve gençlerimizin büyük bir potansiyeli olduğuna inanıyor ve bu değerli potansiyeli açığa çıkarabilmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bu nedenle eğitim, spor ve istihdam alanlarında sürdürülebilir, gençlerin gelişimini destekleyen, etkileri zamana yayılan, ölçülebilir projeleri geliştirip destekleyerek bu alanlarda gençlerin geleceğine yatırım yapmayı hedefliyoruz.

2010’da gündeminizde neler vardı? 2011 için ajandanıza hangi projeleri aldınız?
Kurumsal sosyal sorumluluk projelerimizle ilgili en önemli kriterimiz sürdürülebilirlik. Kısa dönemli çalışmaların ve hedeflerin, uzun soluklu faydalar getirebileceğine inanmıyoruz. Sosyal sorumluluk projelerimizin birer marka haline gelmesinde, Türk insanı tarafından benimsenmesinde ve her şeyden önemlisi fark yaratmasında bu vizyonumuzun büyük bir etkisi var. 2010 yılında 3 sosyal sorumluluk projemiz kapsamında çok önemli çalışmalar gerçekleştirdik. 10. yılını dolduran Kardelenlerimiz için yurtiçinde ve yurtdışında etkinliklerimiz oldu. Gönül Köprüsü’nde tam 20 bin çocuğumuzun hayatına dokunduk ve bu sene gezi rotalarımıza yurtdışı seyahatlerimizi de ekledik. Geleceğe Koşanlar sporcularımız için bir Performans Geliştirme ve Değerlendirme merkezi açtık ve projemizi tüm Türkiye’yi kapsayacak şekilde geliştirdik. Söylediğim gibi var olan projelerimize odaklanarak kalıcı fark yaratmaya inanıyoruz. Ayrıca 2011 yılında, istihdam ve girişimcilik konularının da ana gündemimizde olacağını söylemek isterim.

GÜLESER’LE GÖZLERİMİZ DOLDU 
Bunların arasında sizi en çok heyecanlandıran hangisi? 
Tüm projelerimizi aynı heyecanla sürdürüyoruz tabi ki… Ancak özellikle bir örnek vermem gerekirse; 2010 Mart’ında Kardelenler New York’ta Birleşmiş Milletler tarafından Türkiye’den örnek bir sosyal sorumluluk projesi olarak seçildi ve çeşitli etkinliklerle dünyaya tanıtıldı. Bu kapsamda BM’nin önde gelen yetkililerinin de katıldığı bir panel düzenlendi. Kardelen kızlarımızdan Güleser, köyünden çıkıp New York’a uzanan hikayesini anlattığında, tüm salondakilerin gözleri doldu. Biz 10 yılda onbinlerce kızımızın hayatında fark yarattık. Bundan daha büyük gurur ve heyecan olamaz diye düşünüyorum.Geçtiğimiz ay ise Geleceğe Koşanlar projemiz ile ilgili olarak Tokat’a gittik. Orada projemizle desteklediğimiz görme engelli bisiklet dalında eğitim alan sporcularımızla tanıştık. Profesyonel eğitimciler eşliğinde yaptıkları çalışmalara katıldık. Destek verdiğimiz gençlerin dünyalarını nasıl değiştirdiğimizi görmek, önemli bir motivasyon kaynağı.

UZUN SOLUKLU VE FARK YARATMASI ÖNEMLİ 
Siz bir proje geliştirirken hangi kıstasları ele alıyorsunuz? 
2000 yılında Turkcell olarak; sosyal, ekonomik ve çevresel anlamda sorumluluklarımızı yerine getirme isteğiyle, kapsamlı bir sosyal sorumluluk projesi geliştirmek üzere çalışmalarımızı başlattık. İlk aşamada içinde akademisyenlerin, bürokratların, konu ile ilgili uzmanların bulunduğu bir grup profesyonelin de katılımıyla bir “Kurumsal Sosyal Sorumluluk” araştırması yaptırdık. Bu araştırma sonucunda toplumda öncelikli olarak eğitim alanında geliştirilecek projelerin toplumun ihtiyaçlarına paralel olarak daha işlevsel olacağı yönünde bir sonuç çıktı. Bu doğrultuda eğitim alanında daha gelişmiş bir toplum olma yolunda, ekonomik yetersizlik nedeniyle öğrenimlerine devam edemeyen kız çocuklarına eğitimde fırsat eşitliği sağlamayı öncelikli hedef olarak belirledik. Bu hedeften yola çıkarak Türkiye’nin en başarılı sosyal sorumluluk projelerinden biri olan Kardelenler’i hayata geçirdik. Geleceğe Koşanlar projemiz bireysel dallarda Türk sporunu daha ileri taşıyacak gençler yetiştirme isteğinden yola çıkılarak geliştirilmiş bir projedir. Bu alandaki eksikliği ve potansiyeli gördükten sonra Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile Geleceğe Koşanlar projesini geliştirdik. Özetlemek gerekirse, toplumda var olan bir ihtiyacı belirleyerek ve bu doğrultuda uzman görüşlerine başvurarak sürdürülebilir projelere imza atıyoruz. Aldığımız olumlu tepkiler de doğru yolda ilerlediğimizi gösteriyor ve bizleri daha büyük başarılara imza atmak için motive ediyor.

Size hazır projeler geliyor mu?
Tabii ki. Dışarıdan bize gelen her türlü fikir ve öneriye açığız. Yoğun olarak proje önerileri de alıyoruz. Ayrıca kendi bünyemizdeki ‘kurumsal sorumluluklar’ bölümüyle de sürekli fikir alışverişinde bulunarak, yeni projeler geliştiriyoruz. Dediğim gibi kısa soluklu projelerdense uzun soluklu fark yaratan projeleri tercih ediyoruz. Ama her fikir değerlidir ve ufuk açıcıdır. Gelen fikirler, var olan projelerimize eklemlenebiliyor ve katkı sağlıyorsa mutlaka değerlendiriliyor.

ŞİRKET KÜLTÜRÜ YAPTIK, BAŞARILI OLDUK 
Bir sosyal sorumluluk projesini hayata geçirirken, sizi en çok neler zorluyor?
Bir projeyi geliştirirken proje ile ilgili risk ve fırsatları, artı ve eksi yönleri içeren detaylı bir çalışma yapıyoruz. Konunun uzmanlarından ve paydaşlarımızdan görüş almaya çalışıyoruz. Eğer imza atacağınız projenin uzun soluklu ve geniş kitleler için fark yaratan bir program olmasını istiyorsanız, konuya ilişkin hizmet veren otorite ve kuruluşlarla işbirliği yapmak çok büyük önem taşıyor. Bu doğrultuda biz de Gönül Köprüsü projemizde Milli Eğitim Bakanlığı ile Geleceğe Koşanlar’da ise Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile işbirliği içindeyiz.

Turkcell ne yapıyor da sürdürülebilir, ses getiren ve fark yaratan projeleri hayata geçiriyor? İşin sırrı nedir?
Yapılan anketler gösteriyor ki, sosyal sorumluluk dendiğinde akla gelen ilk şirketlerden biri Turkcell. Projelerimiz Turkcell markasını aşıp başlı başına birer marka haline gelmiş durumdalar. Turkcell olarak ‘Toplumdan aldığımızı, topluma verme’ misyonuyla hareket ediyoruz. Bu amacımızın Türk insanı tarafından algılanıyor ve takdir ediliyor oluşu bizim için çok değerli. Turkcell’in farkı sosyal sorumluluğu çok uzun yıllardır ve istikrarlı bir biçimde sürdürüyor olmasında yatıyor. Bu artık şirket kültürümüzün bir parçası haline gelmiş durumda… Başarımızın sırrı da burada yatıyor.

SÖYLEŞİ; TNT EXPRESS GENEL MÜDÜRÜ TURGUT YILDIZ


11 Yılda Topladığı 4 Milyondan Fazla Kitabı, 2 Bin Okula Dağıttı...

4 milyon 350 bin… Bu rakam TNT Express’in tam 11 yılda topladığı ve 2 bin 20 ihtiyaç sahibi okula ulaştırdığı kitap sayısı. Ücretsiz olarak adreslerden teslim aldığı kitapları, tasnif edip, ihtiyaç sahibi okulların kütüphanesine ulaştıran TNT Express tam 11 yıldır dur durak bilmeden bu projeye devam ediyor. Başta TNT Express Genel Müdürü Turgut Yıldız olmak üzere çalışanların da gönüllü olarak çalıştığı bu projede, eldivenler takılıp depoya iniliyor ve toplanan kitapların tasnifi yapılıyor. Tasnifi yapılan kitaplar da bir hayatı değiştirmek üzere tespit edilen Türkiye’nin dört bir tarafındaki okullara ücretsiz dağıtılıyor. “Çocukların hayatına dokunacak ne yapabiliriz?” bilinciyle başladıkları için projeye de katılım her yıl çarpan etkisiyle büyüyor. Dile kolay, tam 11 yıldır süren “TNT Express Bilgi ve Kültür Taşıyor” projesini, TNT Express Genel Müdürü Turgut Yıldız ile konuştuk…

Bağışçılardan aldığı kitapları, ihtiyaç sahibi 2 bin 20 okula ulaştıran TNT Express’e yurtdışından da kitap yağıyor. Genel müdürden ofis boy’a kadar herkesin gönüllü çalıştığı proje yurtdışında da örnek gösterildi…

TNT’nin kitap toplama kampanyası 11’nci yılında… Bu 11 yılda gelinen nokta ne?

Türkiye’nin en uzun soluklu sosyal sorumluluk projesi olan Kitap Toplama Kampanyası çerçevesinde çok büyük adımlar attığımıza inanıyoruz. TNT çalışanlarının projede gönüllü çalışmaları, her yıl hızla artan kitap bağışı yapan duyarlı kişi ve kurumların projeye katılımı, her çocuğumuzun kitapla zenginleşen dünyalarına dair okullardan aldığımız geri dönüşler bu konuda atılacak daha fazla adım olduğunun göstergesi.

Toplumun geleceği çocuklarımızın yaşamlarını iyileştirmek adına 2000 yılından başlayan “TNT Express Bilgi ve Kültür Taşıyor” Kitap Toplama Kampanyası her yıl kendi rekorunu kırarak 11 yılın sonunda 4 milyon 350 bin kitabı 2020 ihtiyaç sahibi okula ulaştırmış oldu. Çocuklarımıza tüm bağışçıların desteği ile gönderdiğimiz kitaplar, bizlere binlerce öykü olarak geri döndü.

Kampanyanın ardından başlattığımız İşte Benim Öyküm projesi ile hem okumanın hem de yazmanın çocuklara farklı dünyalar açacağını göstermek ve kitap okumayı çocuklarımıza sevdirmek istedik ve 35 çocuğa burs sağladık, 8 okula bilgisayar verdik. Dokunduğumuz çocuk sayısını daha fazla arttırmak ve çocuklarımıza kitap sevgisini aşılmak için atılacak adımları tüm ekip olarak birlikte planlıyoruz. Kampanya ile hedefimiz Türkiye’nin her köşesinde çocukları kitapla buluşturmak.

ÇALIŞANLAR PROJEYİ SAHİPLENDİ 
Bu kadar uzun soluklu proje yaratmanın sırrını merak ediyorum, neler söyleyeceksiniz?
TNT Express olarak tüm çalışanlarımızla projeyi sahiplenmek ve yaratılan dönüşüme inanmak uzun soluklu bir proje yaratmanın sırrı. Hayata geçirdiğiniz proje de duyarlı kişilerin desteği de çok önemli. Yaratılan destek inancımızı daha da güçlendirdi.

Peki Türkiye’de hayata geçen bu proje TNT’nin faaliyet gösterdiği başka ülkelerde örnek gösterildi mi?
TNT Express “Kitap Toplama Kampanyası” TNT bölgeleri arasında örnek projelerden biri. Bu yaklaşım ile tüm bölgelerden kampanya için kitap bağışları geliyor.

RAPORLAR YAYINLIYORUZ 
TNT’nin sosyal sorumluluk konusuna bakışı nasıl?
TNT Express, hem tüm dünyada faaliyet gösterdiği ülkelerde hem de toplumsal sorunların yaşandığı diğer coğrafyalarda koşulların iyileştirilmesi için çaba gösteren global bir şirket. Biz, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetlerini etkileyip, çocuklarımıza daha fakir bir dünya kalmaması için bugünkü neslin ihtiyaçlarının karşılanması ve insanların kendi potansiyellerinin farkına varmaları için yardım etmeyi amaç edindik. İş ortaklarımızla birlikte bu amaca hizmet etmek için insan hakları, çalışma standartları ve çevre konuları gibi bir dizi değerleri desteklemeyi ve yasalaştırmayı kapsayan Birleşmiş Milletler Küresel İşbirliği Sözleşmesi’ni de kabul ettik. Sürekli olarak dünya çapındaki operasyonlarımızın ekonomik, sosyal ve çevresel etkilerini izliyor, eylem planlarını hayata geçiriyor ve raporlar yayınlıyoruz.

ÇOCUKLARDA DEĞİŞİM YARATIYORUZ 
Yapılan işlerin ışığında, sizin için heyecan verici olan nedir? 
11. yılına giren sosyal sorumluluk projemiz olan Kitap Toplama Kampanyası ve 5. yılına giren İşte Benim Öyküm beni en çok heyecanlandıran projeler arasında çünkü çocuklarla buluştuğumuz da onlarda yarattığımız değişimi görmek çok heyecan verici. Çocuklar gönderdiğimiz kitaplardan esinlenerek yazıp, bizlere öyküleri gönderiyorlar. Onlardan gelen öyküler arasında düzenlediğimiz yarışmada, hayal güçlerinin o kadar zengin olduğunu gördüktü bu da yaptığımız işle yarattığımız değişimi bizlere gösterdi. Yarışma kapsamında yaptığımız ödül töreninde dereceye giren öğrencilerimizi İstanbul’da ağırlıyoruz. Türkiye’nin dört bir yanından gelen ve ilk defa İstanbul’u gören çocukların heyecanına ortak olduğunuzda ne kadar güzel bir iş yaptığınızı tüm ekip olarak görüyorsunuz.

KATILIMI SAĞLAMAYA EMEK HARCIYORUZ 
Sizi zorlayan, sıkıntı yaratan noktalar olmuyor mu? 
Sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirirken yaptığımız iş ile özdeşleşecek olması bizim için kritik bir nokta. Bu noktada odaklanacağımız alanları seçmek ve gerçekleştirdiğimiz projelere tüm paydaşlarımızın ve çalışanlarımızın katılımını sağlamak en çok emek harcadığımız alanlar diyebiliriz.

Sürdürülebilir bir proje yaratmanın sırrı nedir? 
TNT olarak bireylerin, kurumların ve devletlerin bütün dünyaya, insanlığa ve gelecek nesillere karşı sorumlulukları olduğu bilinciyle hareket ediyor ve ‘Dünyaya, topluma ve çevreye nasıl bir katkı sağlayabilirim?’ felsefesi ile daha iyi bir toplum, gelecek ve çevre için sosyal sorumluluk projelerimizi hayata geçiriyoruz. Türkiye’de aynı amaç için tüm özel kurumların, devlet ve sivil toplum kuruluşlarının el ele verdiği işbirliklerinin artırılması gerekiyor. Bu tarz bir yaklaşım daha iyi bir gelecek için sorumluluğun paylaşılması ve genişletilmesini sağlayacaktır.

Gözlemlediğiniz kadarıyla en çok hangi alanlarda sosyal sorumluluk projelerine ihtiyaç var? 
Türkiye’nin temel ihtiyaçlarına bakılarak tüm kurumlar arasında bir sosyal sorumluluk haritası çıkarılarak bir önceliklendirme yapılması gerekiyor. Bugüne kadar sivil toplum kuruluşlarının ve sosyal sorumluluk kurumlarının, yönetimlerin yaptıkları çalışmalardan hareketle sağlık, eğitim konularının temel ihtiyaçlar olduğunu söyleyebilirim. Buna ek olarak, çevre konusunda önlemler alınması ve bu bilincin oluşturulması da her geçen gün ön plana çıkan bir nokta.

MARKANIN RUHU OLDUĞUNU GÖSTERİYOR 
Son olarak kuruma ne katıyor sosyal sorumluluk?
Günümüzde tüketici markalara değerler yüklüyor. Marka, hareketlerinizle, yaptıklarınızla özdeşleşiyor. Aranan bu değer için bizim kendimizle özdeşleştirdiğimiz global ve yerel olmak üzere sosyal sorumluluk projelerimiz var. Bu mesajı oluştururken tamamıyla sahiplenmek, bunu anlatmak ve kendi çalışanlarını bu sorumluluğa ortak yaparak markanın ruhunu oluşturuyorsunuz. Markanın ruhu olduğunu sadece reklam ve ürün olmadığını gösteriyor, öğretiyor ve bir misyon yükleniyorsunuz.

Markayı meydana getiren parçalardan bir tanesi sosyal sorumlulukla oluşturuyorsunuz ve bu sorumluluk ne kadar sağlam ne kadar çok kişiye ulaşıyorsa, markanızda o kadar sağlamlaşıyor. Çalışanlara ve müşterilerinize şirket ile ilgili bir mesaj veriyorsunuz. Bu konuda çalışma yapan her şirket başarılıdır ve ileride var olacaktır. Amerika’da yapılan bir araştırma, tüketicilerin yüzde 85’inin sosyal sorumluluk konularında çalışma yapan şirketlerin ürünlerini tercih ettiğini ortaya çıkardı. Bu çok büyük bir oran. Günün birinde bu tercih Türkiye’de de olacak.

Cuma

SÖYLEŞİ; TEKNOSA GENEL MÜDÜRÜ MEHMET T. NANE


"Herkes İçin Teknoloji" Dedi, 6 bin Kadına Bilgisayar Öğretti...

Kurumların ülkelerine, sektörüne, çalışanlarına, tüketicilerine ve iş ortaklarına karşı sorumlulukları var. Sosyal sorumluluk alanında da bu bilinç ile hareket etmek gerekiyor. Biz Rahmetli Hacı Ömer Sabancı’nın da dediği gibi bu topraktan aldığımızı bu toprağın insanı ile paylaşmak için faaliyetlerimize devam edeceğiz.” Bu sözler, kurumsal sosyal sorumluluğu yapılması gereken bir işin ötesinde bir anlayış olarak gören Teknosa’nın ‘Herkes için Teknoloji’ felsefesiyle yola çıktığını belirten Teknosa Genel Müdürü Mehmet T. Nane’ye ait. 2007 yılının Mayıs ayında başlattıkları “Kadın İçin Teknoloji” projesi ile 26 ilde 6 binden fazla kadını bilgisayar ve internet dünyasıyla tanıştırdıklarını vurgulayan Mehmet T. Nane’den Teknosa’nın kurumsal vatandaşlık karnesi…

Hacı Ömer Sabancı’nın dediği gibi bu topraktan aldığını yine bu toprağa verme düsturuyla hareket eden Teknosa, dört yılda Tatvan’dan Siirt’e Kars’tan Trabzon’a kadar 26 ilde 6 bin kadını bilgisayarla tanıştırdı...

‘Kadın İçin Teknoloji’ projeniz devam ediyor. Bilmeyenler için projenin içeriğini özetler misiniz?

2007 yılının Mayıs ayında başlattığımız Kadın İçin Teknoloji projesi ile çalışmalarımıza tüm hızıyla devam ediyoruz. Kadın İçin Teknoloji eğitimleri, kadınları bilgisayar ve internet dünyası ile tanıştırarak teknolojinin sağladığı olanaklardan yararlanmalarını sağlıyor.

26 İLDEKİ KADINLARA ULAŞTI 
Peki gelinen nokta ne? Kaç kadına ulaşıldı bu proje ile?
Kadın İçin Teknoloji Ücretsiz Bilgisayar Eğitimi Projesi ile bugüne kadar İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük ve teknoloji kullanımının nispeten daha yüksek olduğu illerin yanı sıra Şanlıurfa, Van, Kars, Afyon, Trabzon, Diyarbakır, Siirt, Nevşehir, Denizli, Hatay, Erzincan, Samsun, Eskişehir, Gaziantep, Aydın, Tatvan, Kütahya gibi olanakların nispeten kısıtlı olduğu illerimizde de başarı ile tamamlandı. 26 ilde 6 binden fazla kadın bu eğitimler sayesinde bilgisayar kullanmayı öğrenerek kişisel gelişimleri için önemli bir adım attı.

Ülkemizdeki kadınların yüzde 42’sinin şimdiye kadar hiç bilgisayar kullanmamış olduğunu düşünürsek ulaşmamız gereken daha çok kadın olduğunu görüyoruz. Bilgisayar eğitimlerine yönelik ilgi büyüdükçe, kadınların toplumsal hayatta daha ön planda olmaları, daha etkin rol almaları gerekliliğine daha fazla inanıyor, bu yönde atacağımız adımlardan büyük bir heyecan duyuyoruz.

TORUN NİNEYİ ODAYA SOKMUYORDU 
Bu proje kapsamında unutamadığınız bir anınız var mı?
 Kadın İçin Teknoloji’ projesine ilişkin olarak yaşadığımız bir anekdotu da sizinle paylaşmak istiyorum. Projeye 2007 yılında başladığımızda ilk gittiğimiz illerden biri Şanlıurfa’daydı. Şanlıurfa’ya Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanımız Güler Sabancı da katıldı. Yaşlı bir Urfalı teyze gelip Güler Hanım’a bu çalışma için teşekkürlerini iletti ve bize ‘Allah sizden razı olsun, sayenizde torunumla aram düzeldi’ dedi. Torunu bilgisayarı olduğu için ninesinin odasına girmesine izin vermiyormuş. Gerekçesi de ‘Sen bilmezsin, bozarsın bilgisayarımı’ diyormuş. Ancak eğitimlere katıldıktan sonra torununun odasına rahatlıkla girebildiğini hatta bilgisayarı kullanmaya başladığını da iletti. Bu durum hem Güler Sabancı, hem beni hem de Teknosa ekibimizi çok mutlu etti. Aynı şekilde Kars, Nevşehir gibi illerimizde de gerek eğitimlerle gerekse Güler Hanım’ın katıldığı sertifika törenlerinden kadınlarımızın büyük ilgisiyle karşılaştık.

‘NADİR ESERLER’İ DİJİTALE AKTARIYOR
Teknosa olarak altına imza attığınız başka sosyal sorumluluk projeleri var mı? 
Teknosa, Türkiye Futbol Federasyonu ve Türkiye Basketbol Federasyonu ile gerçekleştirdiği işbirliği sonucunda Milli Takımlar Teknoloji Tedarikçisi. Ayrıca, İstanbul Üniversitesi işbirliğiyle hayata geçirdiği Zamana Direnen Eserler projesiyle, Nadir Eserler Kütüphanesi’ndeki eserlerin dijital ortama aktarılması için teknoloji desteği sağlıyor.

BİLİNÇLİ NESİL YETİŞTİRMEYİ HEDEFLİYOR 
Bu projelerin ışığında değerlendirecek olursak, sizin sosyal sorumluluk stratejinizin odak noktasında ne yer alıyor?
Teknosa, Türkiye’nin lider teknoloji perakendecisi olmanın sorumluluğu ile sosyal sorumluluk projelerine büyük önem veriyor. Teknosa’da kurumsal sosyal sorumluluk bir anlayış olarak kuruluşuadımın bir parçası olmak Teknosa için büyük önem arz ediyor. Bu anlayışla Teknosa olarak insanların kültürel ve sosyal yaşamına katkıda bulunmak ve teknoloji konusunda daha bilinçli nesiller yetiştirmek amacıyla; eğitim, bilim, sanat ve teknoloji alanında gerçekleştirilen birçok projeye destek veriyoruz.

DOĞRU YOL HARİTASI ÇİZMEK ÇOK ÖNEMLİ 
Bir projeyi nasıl geliştiriyorsunuz? Kıstaslarınız neler? 
Herkes için Teknoloji felsefemiz ile örtüşen, faaliyet alanımıza uygun olarak “en iyisini” yapabileceğimiz projeleri gerçekleştiriyoruz. Uygulanabilir olması, sürdürülebilir olması ve topluma fayda sağlıyor olması çok önemli. Sektöre ve sektör dışında diğer markalara örnek teşkil etmek, özendirici olmak önemli.

ALTERNATİFLERİ DÜŞÜNMENİZ GEREK 
Bunları hayata geçirirken sizi en çok ne zorluyor? 
Bir kere projenin en başında doğru bir yol haritası çizmek çok önemli. Atılacak adımları doğru zamanlamayla kurgulamak gerekiyor. 2007 yılında “Kadın İçin Teknoloji” projesine başladığımızda 2011 yılında nasıl bir noktaya varacağını ön gerebiliyorduk. Diğer projelerimizde de bu durum geçerli. Doğru adımlar ve doğru planlamayı sağlamak lazım. Elbette her zaman değişimlere ve gelişmelere reaksiyon gösterebilmek için alternatifleri de düşünmeniz gerekiyor.

Yeri gelmişken soralım, sizce sürdürülebilir bir sosyal sorumluluk projesi bünyesinde hangi unsurları barındırmalı… 
Her şeyden önce projenizin sonuçlarını alabileceğinize inanmanız gerekiyor. Neticesinde bir fayda oluşmayacaksa sürdürülebilir olmasını beklemek de anlamsız olur. Bence Türk insanı zor durumlarda birbirine kenetlenerek çıkmayı o kadar iyi bilen bir toplum ki projenizi doğru anlatabilirseniz paylaşımı ve sinerjiyi sağlamak hiç de zor değil. Teknosa olarak biz dünyaya, topluma ve çevreye nasıl katkı sağlayabiliriz felsefesi ile daha iyi bir toplum, gelecek ve çevre için sosyal sorumluluk projelerimizi hayata geçiriyoruz. Türkiye’de aynı amaç için tüm özel kurumların, devlet ve sivil toplum kuruluşlarının el ele verdiği işbirliklerinin artırılması gerekiyor. Bu tarz bir yaklaşım daha iyi bir gelecek için sorumluluğun paylaşılması ve genişletilmesini sağlayacaktır.

FARKINDALIK YARATIP SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMALI 
Sizce hangi alanlarda sosyal sorumluluk projeleri yapılmalı? 
Türkiye’deki projeler genellikle çevre, eğitim, sağlık, spor, kültürel değerlerin korunması, sanat gibi alanlarda yoğunlaşıyor. Çünkü bu alanlar toplumun gelişmesine paralel olarak ortaya çıkan ihtiyaçları kapsıyor. Toplumun ihtiyaçları doğrultusunda hayata geçirilen her alan da iyileştirmelere imza atmak gerekiyor. Bu nokta da seçilen alandan çok sosyal sorumluluk projesinin sürdürülebilir olması ve farkındalık yaratması önem taşıyor.

Peki hiç ‘Keşke biz yapsaydık’ dediğiniz proje var mı?
Türkiye’ye değer katan her sosyal sorumluluk projesi bizler için değerli. Toplumda farkındalık yaratan ve fayda sağlayan bugüne kadar birçok proje hayata geçirildi. Ama bizler için geleceğin şekillenmesinde önemli rol oynayan kadınlarımızın teknoloji ile tanışmalarını sağlayan Kadın İçin Teknoloji ve Nadir Eserler Projesi çok çok değerli. Sonuçlarına baktıkça, “İyi ki bu projeleri yapmışız” diyoruz...

SÖYLEŞİ; TEKNİK YAPI YÖN. KUR. BŞK. YARDIMCISI UMUT DURBAKAYIM


Eğitim Ve Çevreyi Önceliğe Aldı, 'Ticari Amaçlı' Projeden Kaçındı...

Teknik Yapı’nın ikinci kuşak temsilcisi Umut Durbakayım, firma olarak önceliklerinin eğitim ve çevre olduğunu belirterek, “Ancak kendimizi sadece bu iki alanda sınırlandırmıyoruz. Beğendiğimiz bir proje olduğu zaman kültür sanat ve spor gibi alanlardaki faaliyetleri de destekliyoruz” diye konuşuyor. Sosyal sorumluluk projelerini kültür, sanat ve eğitim konusundaki girişimlerle sürdürüyor, proje gerçekleştirdikleri bölgelerin sosyo ekonomik kalkınmasına destek verecek şekilde yerine getirmeye çalıştıklarını belirten Durbakayım, “Sosyal sorumluluk projelerini daha geniş bir çerçevede değerlendirmek için MAG (Mahalle Afet Gönüllüleri Vakfı) gibi oluşumlarda kurucu üye olarak görev yapıyoruz” diyor. Sosyal sorumluluk konusunda özellikle inşaat şirketlerine önemli bir görev düştüğünü belirten Umut Durbakayım, bu konudaki hedeflerini anlattı…

Teknik Yapı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Umut Durbakayım, ‘Sivil Kentsel Dönüşüm’le inşaat şirketlerinin bir binayı maliyetine yenileyerek, her yıl binlerce kişinin ve konutun risk tehlikesi olmadan hayatta kalacağını söylüyor...
Teknik Yapı’nın sosyal sorumluluk karnesinde neler var? 
Eğitim alanındaki sosyal sorumluluklarımızın başında Kartal’da kendi arsamız üzerinde yaptığımız 24 derslikli bir lise ve kapalı spor salonu geliyor. İstanbul Valiliği tarafından başlatılan “Eğitime % 100 Destek” kampanyasına ilk harcı koyanlar arasında yer aldık. Belediye Başkanları ve kaymakamların desteği ile yürütülen bu kampanya çerçevesinde Uplife Park projemizin yükseldiği arsanın bir bölümünü bağışladık ve üzerine 24 derslikli lise inşa ettik. Yine Kartal bölgesinde bulunan ve tiyatroya gönül vermiş gençleri, Teknik Yapı çatısında topladık. Tiyatrosever bu gençlerimiz, yaz boyunca İstanbul’un birçok ilçesindeki kimsesiz çocuk evlerini dolaşarak çeşitli gösteriler yaparak, bakıma muhtaç çocuklara neşe kaynağı olmaya çalıştı. Kadıköy’de birçok ilköğretim okulu ve lisenin güçlendirilmesi, üniversite öğrencilerine teknik geziler düzenlemek ve kadın sığınma evinin onarım ve restorasyonu da sosyal sorumluluğumuzu bir nebze yerine getirmek için yaptığımız çalışmalardan sayılabilir. Bunlara ek olarak kültür ve sanat aktivitelerini de desteklemek amacıyla her yıl mutlaka Caddebostan Kültür Merkezi’nde bir aktivite düzenleriz. ‘SİVİL

KENTSEL DÖNÜŞÜM’E ÖNCÜLÜK EDİYOR 
Bildiğim kadarıyla ‘Sivil Kentsel Dönüşüm’ konusunda da enteresan bir çalışmanız var…
Topluma olan sosyal sorumluluğumuzu yaptığımız işlerle de örtüştürmeye gayret ediyoruz. Mesela, doğa ve yeşil dostu ürünler kullanarak, küresel ısınmayı azaltacak çözümler üretiyoruz. Devletin yapmaya çalıştığı büyük çaplı ‘kentsel dönüşüm’ hamlesine yıllardır kendi çapımızda katkıda bulunuyoruz. ‘Sivil Kentsel Dönüşüm’ şeklinde adlandırdığımız çalışma kapsamında özellikle Kadıköy bölgesinde hemen her yıl 3-4 binanın yenilenmesini gerçekleştiriyoruz ve sosyal sorumluluk çerçevesinde de bu binalardan birini kar gözetmeksizin maliyetine yeniliyoruz. TÜİK verilerine göre 200 binin üzerinde müteahhit firma var. Firmalar kendi ölçeğinde bu projeye imza atabilir. Her biri ortalama 10 dairelik bir binayı yenilerse, yaklaşık 30 kişinin hayatını güvenceye alır. Böyle bir çalışma sonunda ise her yıl binlerce kişinin ve konutun risk tehlikesi olamadan hayatta kalması sağlanır.

SADECE GÜNÜ KURTARMAK YETMEZ 
2010 sosyal sorumluluk açısından nasıl bir yıldı? Ne kadar harcama yaptınız ve hangi projeleri hayata geçirdiniz? 
Kartal’da 26 bin metrekarelik arsa üzerinde gerçekleştirilen 567 dairelik Uplife Park projesinin yaklaşık 6.200 metrekarelik kısmını Maliye Hazinesi’ne bağışladık. Arsa üzerine de 24 derslikli bir lise binası ve kapalı spor salonu inşa ettik. Yaptığımız bu çalışma, arsa bedeli dahil 11 milyon TL civarındaydı. Geçtiğimiz yıl, gerçekleştirilen ayni yardım, bina yapım ve onarımı ile sponsorluklar kapsamında yaklaşık 700 bin lira civarında bütçe harcaması gerçekleştirdik.

2011’in gündeminde neler var peki? 
Bu yıl başlayacağımız Tuzla projesinde ise okul, kreş, cami, park gibi sosyal gereksinimleri içeren her şeyi hem müşterilerimize hem de bölgeye sunacağız. Yaklaşık 5 yıla yayılacak bu projemiz kapsamındaki sosyal sorumluluk bütçemizin arsa dahil değerinin 20 milyon lira civarında olacağını öngörüyoruz.

Tüm bu projelerin odak noktasında ne var?
Bir doğal kaynağı korumak, tarihi eseri muhafaza etmek veya aç bir insanı doyurmak için yapılan çalışmalarla sosyal sorumluluk yerine getirilemez. Günü kurtaran ve kısa vadeli çözümden öteye gitmez.Yapılacak bu çalışmaların gelecek nesillere sağlayacağı katkıyı anlatacak bir çalışma ise sosyal sorumluluk çalışmasının sürdürülebilir bir şekil almasını sağlar. Bu nedenle, Teknik Yapı olarak sosyal sorumluluğumuzun büyük ağırlığını eğitim üzerine yoğunlaştırıyoruz.

YTÜ ÖDÜLÜNÜ UNUTAMIYORUM 
Sizi bugüne kadar en çok hangi projenin heyecanlandırdığını merak ediyorum…
Sosyal sorumluluk kapsamında eğitime destek vermenin bizim için anlamı çok başkadır. Gerek maddi gerekse manevi olarak eğitimin her kademesinde yer almaya özen gösteriyoruz. Bu çalışmalar içinde beni en çok heyecanlandıran ise inşaat fakültelerinde okuyan öğrencilerle birlikte yaptığımız çalışmalar oldu. Hemen hemen her yıl, yüzlerce mühendis ve mimar adayını şantiyelerimizde ağırlayarak bilgi ve deneyimlerimizi paylaşıyoruz.

Teknik Yapı olarak onardığımız veya inşa ettiği eğitim kurumlarında üretken gençler görmek bizi mutlu ediyor. Bunun değeri ölçülemez. Ancak bu çalışmalarımızdan biri olan ve bilgi ve deneyim tecrübesini aktararak eğitim desteği verdiğimiz Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü öğrencilerinin jesti hayatımın en gururlu günün yaşattı. Mühendis olarak mezun olduğum Yıldız Teknik Üniversitesi’nin verdiği ‘Yılın Eğitimi En Fazla Destekleyen Firma’ ödülünü ve ‘Sektörde Yılın Firması Ödülü’ benim için çok anlamlıydı. Eğitim aldığım hocalarımın karşısına çıkarak, çabalarının boşuna olmadığını göstermek fırsatını buldum.

Katkıda bulunmanız düşünülerek hazır projeler geliyor mu? 
Bize de sürekli sosyal sorumluk projeleri geliyor. Maalesef üzülerek söylüyorum ki, bu tekliflerin çoğunluğu ticari amaçlı. Eğitimi, sporu, sanatı çevreyi koruma kisvesi altında gerçekleştirilen projelerdeki kişisel ticari kaygılar nedeniyle seçimlerimize çok dikkat ediyoruz. Gerçekleştirilecek projenin geleceğe ışık tutmasına özen gösteriyoruz. Ele aldığımız sosyal sorumluluk projelerini de bir bakıma yatırım olarak değerlendiriyoruz. Yapacağımız yatırımın, gelecekteki nesillere katma değer sağlayacak bir getiri sağlayacağından emin olmaya çalışıyoruz. Her şeyden önemlisi sürekliliği olmayan projeleri dikkate almıyoruz.

OKUL AÇILIRSA CEZAEVLERİ KAPANIR 
Sosyal sorumlulukta izlenmesi gereken strateji ne olmalı?
Eğitime ağırlık verdiğimiz için bu soruya eğitim konusunu örnek vererek açıklamaya çalışayım. Eğitimi çağdaş seviyeye çıkarmak, sadece devletin ve eğitimcilerin gayretiyle olmaz. İhtiyaç duyulan eğitim kurumlarının hepsinin devlet eliyle yapılmasını beklememek gerekir. İmkanı olan kişi ve kurumlar da kaliteli ve çağdaş eğitime katkıda bulunmalı.

Teknik Yapı olarak üzerimize düşen sosyal sorumluluğu, her zeminde yerine getirmek için çaba gösteriyoruz. Bu okullarda yetişecek çocuklar, gelecekteki daha refah bir Türkiye’nin temellerini oluşturacak. Bu nedenle, eğitim konusunda her kişi ve kurumun destek vermesi gerekiyor. Her sanayici, bir okul açarak yüzlerce cezaevinin kapatılmasına ön ayak olmalıdır.

Peki yurtdışı rakiplerinizle bir karşılaştırma yaparsanız...
Yurtdışındaki kurumların sosyal sorumluluk anlayışı bize göre biraz daha fazla ticari. Küresel firmalar gerçekleştirdikleri sosyal sorumluluk projelerini prestij olarak görüyor. Türkiye’deki kurumlar ise önceliği insana veriyor.

Çarşamba

SÖYLEŞİ; TAV HAVALİMANLARI İCRA KUR. BŞK. BAŞKANI M. SANİ ŞENER


‘Gayri Safi Milli Mutluluk’ İçin Paydaşlarını ‘TAV’lıyor...

Sosyal sorumluluğu sadece Türkiye ile sınırlı tutmayan TAV, faaliyet gösterdiği tüm coğrafyalardaki paydaşlarına sürdürülebilir ve katmadeğer yaratan projeler sunmayı hedefliyor. Sosyal sorumluluğun odak noktasına çevre eğitim ve kültürü oturttuklarını belirten TAV Havalimanları Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve İcra Kurulu Başkanı M. Sani Şener, “Yürüttüğümüz ve planladığımız sosyal sorumluluk projelerinin en önemli yanı tek yönlü, tek seferlik, kısa vadeli katkılar olarak kalmamaları ve TAV’ın desteğinin kalıcı bir değişime yol açacak sürdürülebilir, insanların yaşamına dokunan süreçlere dönüşmesi” diye konuşuyor. Sadece geçen yıl sosyal sorumluluğa 200 bin euro bütçe ayıran TAV’ın, 2011 için uzun soluklu bir eğitim projesini hayata geçirmek için çalıştığını dile getiren Şener, yol haritalarını anlattı…

Üç kıtada 10 havalimanı işleten TAV, sadece geçen yıl sosyal sorumluluğa 200 bin euro harcadı. Çevre, eğitim ve kültüre odaklı, katma değerli projelere imza atan TAV, faaliyet gösterdiği tüm coğrafyalarda sosyal sorumluluğu gözetiyor...

TAV’ın sosyal sorumluluk konusundaki bakışını ve stratejisini değerlendirir misiniz?

Önceleri şirketlerin tek amacı ortakların hisse değerlerini yükseltmek ve ortakların karlılığını artırmaktı. Daha sonra ise müşteri mutluluğunun önemi ortaya çıktı ve şirketler müşterilerini mutlu etmeden ortakların karlılığını sağlayamayacaklarını anladılar. Daha sonraları çalışan mutluluğu öne çıktı. Çünkü çalışanı mutlu olmayan hiçbir şirketin müşterisini mutlu edemeyeceği açıktı ve mutsuz müşteri de ortakların karlılığını etkileyecekti. Şirketlerin iş modellerindeki bu gelişime en son olarak da çevresel ekonomiksel sürdürülebilirlikle birlikte sosyal sorumluluk projelerine katkıları da eklendi. Artık tüketicilerin farklı beklentileri var. Tek başına ürün ya da hizmet kalitesi yeterli değil. Tüketici, süreçlerdeki sosyal kriterleri de göz önünde bulunduruyor ve sorguluyor. Ekonomik faaliyetlerin, çevreye ve topluma duyarlı olmasını gözetiyorlar. Şirket ve kurumların faaliyetlerini modern iletişim süreçleri çerçevesinde ve medya ile şeffaf olarak duyurulmasını istiyorlar. Aynı şekilde şirket çalışanları da çevreye duyarlı eğitime ve kültürel faaliyetlere ve çalışan gelişimine, eğitimine önem veren şirketlerde çalışmak istiyorlar. Yetenek yönetiminde bu konu çok öne çıkıyor.

TAV Havalimanları olarak dünyanın önde gelen havalimanı işletmecilerinden biri olma hedefimizle, sadece ekonomik faaliyetlerimizle değil, tüm iş süreçlerimizde benimsediğimiz kurumsal sosyal sorumluluk bilinci ile çalışıyoruz. Dünyanın sınırlı kaynaklarını son derece dikkatli kullanmak, zarar vermemek ve geliştirmek zorundayız. Yarınlara bugünden daha iyi bir dünya bırakmak istiyorsak bu hepimizin çok önem vermesi gereken bir konudur. “Sürdürülebilir gelişim” konusunda üstlendiğimiz sorumluluklar ve bu konudaki destek taahhütlerimiz bizlerin kurumsal sosyal sorumluluk anlayışımızı oluşturuyor. Uluslararası bir kurum olarak kurumsal sosyal sorumluluk anlayışımız; tüketiciye sunduğumuz ürün ve hizmetler ile birlikte kanun, ahlak standartları ve insan haklarına tam anlamı ile uyumlu davranmamız, toplumsal duyarlılığımız ve faaliyetlerimizi yürüttüğümüz her yerde çevreye saygılı yaklaşımımızı kapsıyor. Bugün Türkiye’mizin gelişmişlik düzeyinin arzuladığımız ölçülerde olabilmesinin en önemli koşullarından birinin, toplumda sanat, eğitim ve çevre konusunda etkin ve yaygın duyarlılık yaratılmasına bağlı olduğuna inanıyoruz. Bu çerçevede, TAV Havalimanları olarak gelişirken faaliyet gösterdiğimiz tüm coğrafyalarda yer alan tüm paydaşlarımıza karşı sosyal sorumluluğumuzu ve onlarla birlikte hareket ederken yarattığımız katma değeri de bu topluluklarla paylaşıyoruz.

ÇEVRE, EĞİTİM VE KÜLTÜR ÖNEMLİ 
Sosyal sorumluluğun hangi alanları sizin için öncelikli?
TAV Havalimanları için öncelikli alan kesinlikle çevre, eğitim ve kültürle ilgili sosyal sorumluluk projeleridir. Havalimanlarında enerjimizi doğalgaz ile çalışan enerji santrallerinde üreterek CO2 emisyonunun düşürülmesine ciddi katkıda bulunuyoruz. Bildiğiniz gibi doğalgaz fosil yakıtlara göre yüzde 40 daha az CO2 salınımı yapıyor. Ayrıca apronda kullandığımız araçları yenilerken hybrid ve elektrikli araçları kullanmaya özen gösteriyoruz. ACI’in karbon akreditasyonuna Avrupa’da ilk katılan havalimanlarını yönetiyoruz. Üniversitelerle Kocaeli ve Anadolu Üniversitesi havacılık fakülteleri ile eğitim projeleri geliştiriyoruz. TAV Havalimanları işletmelerinde, havalimanı işletmeciliği konusunda üniversitelerde doktora yapmış 4 öğretim görevlisi oldu. Yurtdışı ve yurtiçi üniversitelerde başarılı ancak maddi durumu müsait olmayan öğrencilere burs veriyoruz. TAV Akademi’de yılda ortalama 15 bin çalışanımıza sürekli eğitim veriyoruz.

GEÇEN YIL 200 BİN EURO HARCADI 
2010’u kısaca özetlersek, hangi sosyal sorumluluk projelerine imza attınız? 
Geçen yılki projelerin ilk kısmını TAV Havalimanları’nın sponsorluk desteği vererek Türkiye’ye taşıdığı ve sektörün gelişimine katkı sunan bir dizi uluslararası havacılık etkinliği oluşturuyor. Küresel Ekonomi Sempozyumu Uluslararası Sivil Havacılık ve Havalimanları Fuarı AIREX 2010’nun yanı sıra dünya yolcu trafiğinin tamamına yakınını yöneten Uluslararası Havalimanları Konseyi (ACI) temsilcileri İstanbul’da düzenlenen Airport Exchange’de buluştu. TAV Akademi de Airport Council International’ın (ACI) küresel eğitim merkezlerinden biri oldu. Küresel ısınmayla mücadele çerçevesinde çevre alanındaki sorumluluğunu önemseyen TAV Havalimanları’nın işlettiği İstanbul Atatürk ve Ankara Esenboğa Havalimanları ACI Europe’un “Havalimanı Karbon Doğrulaması” programına kabul edildi. Program, üye kuruluşların faaliyetleri dolayısıyla ürettiği karbon salımının doğrulanmasını ve azaltılmasını öngörüyor. Son olarak 2010’da 48 milyon yolcuya hizmet veren TAV Havalimanları, Ankara, İstanbul ve İzmir’de yer alan TAV Galeri’lerde açtığı sergilerle eşine pek rastlanmayan bir kültürsanat platformu oluşturdu. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu, İstanbul Photo Contest, Geleceğimizden Kareler TAV Galeri’de açılan sergilerden sadece birkaçıydı. Dünya Basketbol Şampiyonası’na sponsor olan TAV Tunus Basketbol Milli Takımı’na da destek verdi. TAV Havalimanları çağdaş sanat platformu garajistanbul’a destek olurken iştiraklerimizden BTA Catering Kahramanmaraş Elbistan’a bağlı Kalealtı Köyü’ndeki öğrencileri sömestr tatilinde Ankara’da ağırladı. 2010’da TAV’ın kurumsal sosyal sorumluluk etkinliklerine ayırdığı bütçe 200 bin euro’yu aştı.

Bu yılın ajandasında hangi projeler var?
TAV 2011’de de çevre, eğitim ve kültür-sanat başta olmak üzere pek çok alanda kurumsal sosyal sorumluluk projeleri yürütmeye devam edecek. Bu doğrultuda özellikle eğitim alanında kapsamlı ve uzun soluklu bir projenin oluşturulması planlanıyor.

KATMA DEĞER YARATMALI 
Sosyal sorumluluk projelerinizi nasıl geliştirdiğinizi merak ediyorum… Hangi aşamalardan geçiyor, nasıl bir süreç izleniyor?
Kurumsal sosyal sorumluluk projelerini oluştururken iki ana kıstasımız var: Sürdürülebilir olması ve hedeflediği topluluklara katma değer sağlayarak kalıcı, şeffaf bir değişim sağlaması. Bu anlamda her düzeyde çalışanların ve paydaşların ihtiyaç, talep ve önerileri yönetim tarafından değerlendirilerek tüm tarafların işbirliği ve paylaşımını öngören katılımcı bir şekilde hazırlanıyor ve yürütülüyor.

Peki bunlar yapılırken, sizi zorlayan noktalar oluyor mu?
Yürüttüğümüz ve planladığımız sosyal sorumluluk projelerinin en önemli yanı tek yönlü, tek seferlik, kısa vadeli katkılar olarak kalmamaları ve TAV’ın desteğinin kalıcı bir değişime yol açacak sürdürülebilir, insanların yaşamına dokunan süreçlere dönüşmesi. Bu yaklaşım çoğu zaman kamunun, hedef toplulukların, çalışanların, şirket yönetiminin ve diğer paydaşların eşit paydaşlar olarak işbirliğine gitmesini ve üst düzeyde bir gönüllülük bilincinin varlığını öngörüyor. Türkiye’de sivil toplum faaliyetlerinin, özellikle de kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin görece yeni bir alan olmasından dolayı bu işbirliğini sağlamak tahmin edilenden daha zorlu olabilse de, şeffaf ve katılımcı bir süreçte ısrar ederek çözüm bulmakta zorlanmıyoruz.

Sizin için en heyecan verici proje hangisiydi?
Üç kıtada 10 havalimanı işleten TAV olarak, benim için en heyecan verici projelerden biri kuşkusuz TAV Galeri oldu. 2007’de İstanbul Atatürk, 2010’da da Ankara Esenboğa ve İzmir Adnan Menderes Dış Hatlar terminaline açılan galeriler, milyonlarca yolcuyu sanatla ve sanatçıyla buluşturdu ve buluşturmaya devam ediyor. Ülkelerin ve şehirlerin giriş kapısı olan, her kültürden ve arka plandan milyonlarca insanın geçiş noktası olan havalimanlarının bir kültür-sanat platformu olarak kurgulanması hem sanatçılar hem de izleyiciler için eşsiz bir olanak ortaya çıkardı. Önümüzdeki dönemde yurtdışındaki işletmelere de yaygınlaşması planlanan TAV Galeri’nin aldığı olumlu tepkiler de doğru bir proje olduğunu gösterdi.

NİCELİK OLARAK FARK VAR 
Yurtdışındaki oyuncuların projeleriyle Türkiye’dekiler arasında fark gözlemliyor musunuz?
Özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’da kurumsal sosyal sorumluluğun tarihi Türkiye’ye göre daha eskiye dayanıyor ve bu durum nicelik anlamında bir farka yol açıyor. Toplumsal gönüllülük bilincinin gelişmişlik düzeyi ve toplumsal ihtiyaçlar da projelerin nitelik açısından farklı olmasını doğuruyor. Öte yandan, Türkiye’de eğitim ve spor alanında yoğunlaşan projelerin son yıllarda yurtdışındaki trendlere benzer şekilde çevre, kültür-sanat ve diğer toplumsal alanlara da yaygınlaştığını gözlemliyoruz.

Sizce hangi alanlarda sosyal sorumluluk işleri geliştirilmeli? 
Sadece ekonomik büyüme değil sporda, sanatın her dalında, eğitimde ve kültürde gelişimi destekleyecek geniş katılımların sağlanabileceği projeler geliştirilmeli…

GAYRİ SAFİ MİLLİ MUTLULUK ÖNEMLİ! 
Atılması gereken adımlar neler? 
Birincisi ülke insanının o gün içinden geçtiği ekonomik ve sosyal ortamda ciddi olarak ihtiyaç duyduğu alanlar tespit edilmeli. Diğer taraftan da şirketin kültür ve değerlerini tespit edeceksin. Sizin kültür ve değerleriniz ile toplumun ihtiyaçlarının örtüştüğü noktalar doğru noktalardır. Türkiye, hızla kalkınan ve küresel ekonomideki durağanlığa rağmen yükselerek önemini her geçen gün artıran bir ülke. Bu ekonomik büyümenin toplumsal ve kültürel yansımalarıyla eş zamanlı olmuyor, daha uzun vadede gerçekleşiyor. Çünkü kalkınma sosyal bir olgu, büyümeyle birden paralel gelişemiyor. Büyümenin ardından ülkenin kalkınmasına katkıda bulunmak için sosyal sorumluluk projelerine ciddi destek olunmalı. GSMH (gayri safi milli hasıla) ülkelerin büyümesini gösterirse, GSMM (gayri safi milli mutluluk) da kalkınmasını gösterir. Ülke insanlarımızın mutluluğu için de çalışmalıyız diye düşünüyorum.

PR PROJESİ GİBİ ALGILANMASI YANLIŞ 
Bunları yaparken, en sık düşülen hata ne?
Türkiye’de sosyal sorumluluk projelerinin işleyişi konusunda ben pek hata yapıldığı kanaatinde değilim herkes elinden geleni yapıyor ancak bu tip projelerin bir yardım ve karşılığında da bunun duyurularak bir fayda elde edilmesi ve halkla ilişkiler projesi gibi algılanılmasını engellemek gerekiyor. Sosyal sorumluluk projeleri devlete ödenilen vergiden ayrı olarak, bizim ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunacak kendi isteğimizle geliştirdiğimiz projeler veya başkalarının geliştirip sizin maddi destek sağladığınız projeler olmalı diye düşünüyorum. Bu projelerin özünde de toplumsal fayda ve sürekliliğin olmasına dikkat edilmesi gerektiğine inananlardanım...

Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites