Pazartesi

SÖYLEŞİ; GARANTİ BANKASI GENEL MÜDÜRÜ ERGUN ÖZEN


Bir Sınıfı Yönetmek Banka Yönetmekten Daha Zormuş...

Türk bankacılık sistemi denilince kuşkusuz ilk akla gelen isimlerden biri Ergun Özen. Yoğun temposu içinde Garanti Bankası’nın sosyal sorumluluk konusundaki projeleriyle ilgili bir araya geldiğimiz Özen’le Öğretmen Akademisi Vakfı’nı (ÖRAV) ve Öğretmenin Sınırı Yok projesini konuştuk. “Eğitimin sonunda anladım ki bir sınıfı yönetmek, bir bankayı yönetmekten daha zor! Bence gelecek nesillerin yetiştirilmesinde, öğretmenlerden daha önemli bir meslek grubu yok. Ne bankacı, ne ekonomist, ne de siyasetçi…” diyen Özen’e, öğretmen bir annenin kızı olarak hak vermemek elde değil. İşte Garanti Bankası’nın Öğretmenin Sınırı Yok projesi ve ÖRAV’ın hedefleri…

“Gelecek nesillerin yetiştirilmesinde, öğretmenlerden daha önemli bir meslek grubu yok. Ne bankacı, ne ekonomist, ne de siyasetçi” diyen Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, 100 bin öğretmene yüzyüze eğitim vermeyi hedeflediklerini belirtiyor...

Öğretmenin Sınırı Yok projesinin detaylarını merak ediyorum ama öncelikle ne zaman ve nasıl doğdu, buradan konuşmaya başlayalım...
Bankamızın kuruluşunun 62. yılı olan 2007’de, sürdürülebilir bir sosyal sorumluluk projesini daha hayata geçirmek üzere çalışmaya başladık. Türkiye’nin eğitimle ilgili ihtiyaçlarını incelemeye aldık. Yapılan araştırmalar, ülkemizde kişi ve kurumların çabalarını, ağırlıklı olarak eğitime yönlendirdiğini gösteriyor. Ancak eğitimi desteklemeye yönelik projelerin odağında genellikle okullar ve öğrenciler bulunuyor. Mevcut çalışmaların burs, bağış, ekipman desteği, okul yaptırılması gibi ağırlıklı olarak eğitimin altyapısal sorunlarına eğildiği dikkat çekiyor. Diğer yandan, eğitimin kalitesinin yükselmesinde birincil öneme sahip öğretmenlere yönelik herhangi bir çalışmanın olmadığı görülüyor. Öğretmenlere yönelik projelerin kurumsal bir çatı altında gerçekleştirilebilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla Öğretmen Akademisi Vakfı’nı kurduk. Peki burada amaç neydi? Ülkemizde düşünen, sorgulayan ve araştıran bir eğitim modelinin uygulanmasına katkıda bulunmak amacıyla, eğitimde kalitenin anahtarı olan öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimini destekleyecek bir proje tasarladık ve “Öğretmenin Sınırı Yok” adını verdik.

15 MİLYON TL’LİK KAYNAK AYRILDI 
Bu projenin içeriğinden bahseder misiniz? 
“Öğretmenin Sınırı Yok” projesi kapsamında, öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimine yönelik eğitim faaliyetleri düzenlemek üzere Milli Eğitim Bakanlığı’yla 5 yıllık bir protokol imzalandık. Toplam 15 milyon TL’lik kaynak ayırdığımız projenin pilot çalışmaları, Nisan- Mayıs 2009 döneminde yapıldı. Saha eğitimlerine, 2009-2010 eğitim yılıyla birlikte başlandı. Eğitimlerin kapsamında neler var? Eğitimler, “İletişim Becerileri”, “Sınıf Yönetimi” ve “Ölçme- Değerlendirme” olmak üzere 3 modülden oluşuyor. Öğretmenlere, etkili iletişim, dirençle baş etme, karar verme, takım oluşturma, sorun davranışların yönetimi, olumlu davranışların pekiştirilmesi ve değerlendirme teknikleri gibi konularda eğitimler veriliyor.

61 İLDE 24 BİN 341 ÖĞRETMENE ULAŞILDI 
Bugüne kadar nasıl yol aldınız peki? 
Türkiye’de ilköğretim düzeyinde görevli 100 bin öğretmene yüz yüze hizmetiçi eğitim verilmesini hedefleyen proje kapsamında bugüne kadar; Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Amasya, Ankara, Antalya, Artvin, Aydın, Balıkesir, Bayburt, Bilecik, Bingöl, Bolu, Burdur, Bartın, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kırklareli, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Mardin, Manisa, Mersin, Muğla, Muş, Nevşehir, Rize, Sakarya, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Van, Yalova, Yozgat ve Zonguldak olmak üzere 61 ildeki 24 bin 341 öğretmene yüz yüze eğitim verildi.

HERKESİN DESTEĞİ ÖNEMLİ 
ÖRAV’la neyi hedeflediniz peki? 
ÖRAV’ı kurarken hedefimiz, öğretmenlere yönelik projelerin kurumsal bir çatı altında geliştirilmesine ve sürdürülebilir kılınmasına olanak sağlamaktı. Öğretmenin Sınırı Yok, vakfın ilk projesi olarak hayatageçiriliyor. İlk etapta amacımız, yüz yüze eğitimleri 100 bin öğretmene ulaştırmak, projeyi sürdürülebilir kılmak için oluşturulan e-öğrenme portalı eKampüs’ü, öğretmenler için büyük bir kaynak ve iletişim platformuna dönüştürmek. Uzun vadede koyduğunuz bir hedef var mı? Uzun vadede hedefimiz ise ÖRAV’ın, öğretmenlerin gelişimine katkıda bulunacak sayısız projeyi hayata geçirmesi. Bunu da yalnız Garanti Bankası’nın değil, eğitime gönül veren tüm kişi ve kuruluşların desteğiyle yapması… Asıl önemsediğimiz hedefimiz ise ÖRAV’ın öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimi alanında Türkiye’nin en etkin ve üretken sivil toplum kuruluşu haline gelmesi. Bu girişim o zaman misyonunu yerine getirmiş olacak.

FARK YARATANLAR KİTAP OLACAK 
Yanılmıyorsam, projenin bir uzantısı da Öğretmenini Anlat... 
ÖRAV’ın, 2010 yılının 24 Kasım’ında yani öğretmenler gününde başlattığı çok keyifli bir projesi var. “Öğretmenini Anlat”, bireylerin hayatında önemli bir yere sahip öğretmenlerin hikâyelerini derlemeyi amaçlıyor. Projeye katılanlar, www.ogretmeninianlat.com sitesi aracılığıyla, öğrencilik yıllarında hayatlarını etkileyen öğretmenleri anma ve tüm Türkiye’yle paylaşma fırsatını elde ediyor. ÖRAV, Türkiye’nin fark yaratan öğretmenlerinin hikâyelerini, kitap haline getirerek yayımlamayı planlıyor.

AVRUPA’DAN ÖDÜL ALDIK 
Tüm bu projeyi düşünecek olursak, söz konusu süreçte sizi şaşırtan neler oldu?
Proje ilerledikçe uluslararası arenada da değer bulmaya başladı, bu kapsamda uluslararası bir ödül programı olan The Stevie Business Awards’da Avrupa’da Yılın Kurumsal Sosyal Sorumluluk kategorisinde ikincilik ödülüne layık görüldük.

İLETİŞİM AMAÇ DEĞİL ARAÇ 
Son olarak, sosyal sorumluluk projelerinde şirketler ne tür hatalara düşüyor, sizin bu konuda ne gibi gözlemleriniz var? 
Şirketler, çalışanlarından müşterilerine, tedarikçilerinden topluma kadar pek çok paydaşına karşı yerine getirmesi gereken asli sorumluluklara sahip. Öncelikle bu kurumsal sorumlulukların yerine getirilmesi, yapılan işin iyi yapılması, gelir paylaşımının adilâne gerçekleşmesi gerekir. Oysa sosyal sorumluluk projesi yürüten bazı şirketler, kurumsal sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirmiyor. Diğer yandan, içinde yaşadığınız toplumun sosyal gelişmişlik düzeyi, sizin düzeyinizi belirler. Bir kurumun tek başına çok verimli, çok kârlı, çok başarılı olması onu toplumun düzeyinden pek de yukarı taşımaz. Bilakis… Dolayısıyla içinde yaşadığınız toplumla sahip olduğunuz nitelik ve becerileri paylaşmadığınız, maddi-manevi birikiminizden bu topyekün kalkınmışlığa pay ayırmadığınız zaman, bir huzur toplumu, bir refah toplumu oluşturamazsınız. Konuya bu yönden yaklaşılması gerektiği inancındayım. Ayrıca, sosyal sorumluluk projeleri çoğu zaman bir sorumluluğun gereği değil, “iletişim faaliyeti” olarak görülüyor. Elbette bu projelerin iletişimi de yapılmalı ancak bu amaç değil sonuç olmalı. “Küçük olsun, bizim olsun” yaklaşımının da yanlış olduğunu düşünüyorum. Önemli olan bir projeyi kimin yaptığından çok, hangi faydanın sağlandığı ve bunun ne kadar sürdürülebilir olduğudur. Bu yaklaşım bizi, yalnızca öğretmenlere yönelik bir proje tasarlamakla sınırlı kalmayıp ÖRAV’ı kurmaya itti. ÖRAV, her kişi ve kurumun desteğine açık. Biz de Garanti Bankası olarak herkesle eşit mesafede durmaya hazırız.

0 yorum:

Yorum Gönder

Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites