Avrupa'nın Enerjik Gençlerini Yetiştirecek

Çalık ve Limak’ın sahibi olduğu Kosova Elektrik Dağıtım Şirketi, işsizliğin yüzde 50’yi bulduğu Kosova’da istihdam yaratmak için KEDS Akademi’yi kurdu.

'Turuncu Damla'yla 8 Bin Çocuk Tasarrufu Öğrendi!

ING Bank, çocuklar için finansal okuryazarlık eğitimi verdi. 9 şehirde 8 binden fazla öğrenciye ulaşılan projede, çocuklara tasarruf sahipliği bilinci aşılanıyor...

Ecza Dolabı'ndan Müzik Çıktı...

Eczacıbaşı Topluluğu çalışanlarının oluşturduğu Ecza Dolabı, konserleriyle 5 bin kişiye ulaştı, bilet gelirleri ise sosyal sorumluluk projelerine katkı sağladı.

14 Yılda 500 Bin Sanatseveri Ağırladı!

Kültür ve sanat alanındaki faaliyetlerini İş Sanat çatısı altında toplayan İş Bankası, sadece geçen yıl 35 bin sanatsevere kapılarını açtı. ...

Sosyal Sorumluluk Okulu Boğaziçi Üniversitesi'nde

Sosyal Sorumluluk Okulu, bu kez Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi'nde hayata geçti. Akşam Gazetesi'nin sosyal sorumluk yazarı Dr. Aylin Löle’nin koordinatörlüğünde ...

Salı

'GÖNÜLDEN ÖDÜLLER' VERİLDİ, PEUGEOT VE KADIKÖY ŞİFA KAZANDI

Özel Sektör Gönüllüleri Derneği’nin 2007’den beri düzenlediği Gönülden Ödüller, sahiplerini buldu. En iyi proje dalında Peugeot, en yaratıcı gönüllülük çalışması dalında Kadıköy Şifa ödül kazandı... Ödülleri ‘gönül’den verdiler, şirketleri teşvik ettiler. Özel Sektör Gönüllüleri Derneği’nin (ÖSGD), Türkiye’de özel sektör çalışanlarının gönüllülük programlarının yaygınlaşmasını sağlamak ve toplumda fark yaratan iyi örnekleri ödüllendirmek amacıyla 2007 yılından bu yana düzenlediği “Gönülden Ödüller” sahiplerini buldu. En Başarılı Gönüllülük Programı dalında ödüle değer çalışma bulunamazken, En Başarılı Gönüllülük Projesi ödülünü Peugeot, En Yaratıcı Gönüllülük Projesi ödülünü ise Kadıköy Şifa kazandı. 70 ÜYESİ VAR Bugüne kadar finans, enerji, telekomünikasyon, ilaç, perakende, otomotiv, gıda gibi Türkiye'nin önemli sektörlerinde faaliyet gösteren kuruluşlar, başarılı ve yaratıcı gönüllülülük projelerine imza atarak çeşitli kategorilerde ödül sahibi oldular. Gönülden Ödüller 2013 Seçici Kurulu’nda bu yıl Pınar Ilgaz (ARGE Danışmanlık Yönetici Ortağı ve ÖSGD Yönetim Kurulu Üyesi), Aylin Gezgüç (Koç Holding Dış İlişkiler ve KSS Koordinatörü) Dr. Aylin Löle (Akşam Gazetesi Ekonomi Muhabiri), Mutlu Kutlu (Viko Stratejik Planlama ve Yönetim Sistemleri Direktörü) ve Yasemin Merih Alparslan (Doğan TV İnsan Kaynakları Grup Müdürü) yer aldı. 2013’te 10. yılını tamamlayan ÖSGD 165 bin çalışanı olan 70 üye şirketin 6 binden fazla aktif gönüllüsüyle projeler gerçekleştirdi.

Pazartesi

'BUNU DUYMALISIN'LA DÜŞLER AKADEMİSİ'NİN SESİNE KULAK VERDİ



Philips Kulaklık Grubu, 18 özel ismi özel olarak tasarlattığı ve Kemerburgaz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinin ürettiği kulaklıkları satışa sunarak elde ettiği geliri Düşler Akademisi’ne bağışladı. Proje bu yıl da devam edecek…
Dr. Aylin LÖLE

Philips Kulaklık Grubu, tasarımla sesi birleştirdi, engelliler için proje üretti.  Bengü, Bedük, Birol Namoğlu, Mabel Matiz, Hande Yener, Ali Sunal, Ferman Akgül, Pamela Spence, Gupse Özay, Doğa Rutkay ve Nilüfer’in de aralarında bulunduğu 18 ismin özel olarak tasarladığı kulaklıklar, Kemerburgaz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri tarafından üretildi. Kulaklıkların bir tanesi, kulaklığı tasarlayan sanatçıya hediye edilirken diğeri ise açık artırma usulü ile GittiGidiyor üzerinden satışa çıkarıldı.  Elde edilecek gelir de, engelli ve sosyal dezavantajlı gençlere farklı sanat dallarından atölyelerde eğitim imkanı sunan Düşler Akademisi’ne bağışlandı. Bunu Duymalısın projesinin detaylarını Philips Audio Multimedia Ortadoğu, Afrika ve Türkiye Pazarlama Müdürü Sinem Yücel, Akşam Ekonomi’ye anlattı.

Bunu Duymalısın projesinin hedef kitlesini kimler oluşturdu?

Amacımız, Philips’in benzersiz ses deneyimini işitme engellilerle de paylaşmak. Bu deneyimi bugüne kadar ürün bazlı olarak birçok farklı kanaldan paylaştık, fakat bu sefer daha farklı bir yolla daha farklı kişilere ulaşmak istedik. Bunu yaparken de alanında başarılı ve sevilen isimlerin ve onları sevenlerinin de bu projeye katkı sağlamalarının güzel olacağını düşündük ve onların projeye destek olmalarına vesile olduk.

Proje nasıl ilerledi? Detaylarını paylaşır mısınız?

Bunu Duymalısın projemiz, Philips Kulaklık Grubu olarak; Kemerburgaz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri, Düşler Akademisi ve sanat dünyasından 18 özel isim ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bir sosyal sorumluluk projesi. Bengü, Bedük, Birol Namoğlu, Mabel Matiz, Hande Yener, Ali Sunal, Ferman Akgül, Pamela Spence, Gupse Özay, Doğa Rutkay ve Nilüfer’in de aralarında bulunduğu 18 isim, bizim için kulaklık tasarladı. Üniversite öğrencileri de, bu kulaklıklardan Philips kulaklıkları kullanarak 2 adet üretti. Kulaklıkların bir tanesi, tasarlayan isme armağan edilirken, diğeri de GittiGidiyor üzerinden açık artırma usulü ile satışa sunuldu. Bu satışlardan elde edilen geliri de Düşler Akademisi’ne bağışladık.

Müzik, tasarım ve oyunculuk kariyeri olanları birleştirdik
Biz bu projede sanatın farklı dallarında faaliyet gösteren kişilerle birlikte çalışmak istedik. O sebeple hem müzik, hem tasarım, hem oyunculuk kariyeri olan farklı isimleri projemizde birleştirdik. Onların da projeye ilgisi epey yüksek oldu. Örneğin Bedük ve Hatice Gökçe, yapım aşamasında atölyede öğrencileri ziyaret etti. Pamela Spence, Yiğit Alıcı ve Derin Sarıyer de proje lansmanını yaptığımız törende bizimle birlikteydi. Hem çok özel sanatçılarımızla hem de üniversite öğrencileri ile böyle bir sosyal sorumluluk projesini hayata geçirdiğimiz için çok mutluyuz.

Bu yıl da devam etmek istiyoruz
Proje gerek iş ortaklarımız, gerek sanatçılarımız, gerekse kulaklıkların üretiminde yer alan  öğrencilerimiz tarafından çok olumlu tepkiler aldı. Yardımlarımızın Düşler Akademisi tarafından gerçekten anlamını bulan bir şekilde değerlendirilmesi hepimizi sevindirdi. O sebeple bu projenin devamını ve benzer projeleri bu yıl da gerçekleştirmek istiyoruz.

'ENGELSİZ PEDAL'A RADYO TRAFİK'TEN EĞLENCELİ DESTEK


Engelsiz Pedal Derneği tarafından düzenlenen ‘Engelsiz Pedal Festivali’ 23 Ocak Perşembe günü gerçekleşti. ‘Engelsiz hayata pedal çevirmek’ mottosuyla hazırlanan gecenin amacı; engelliler için özel olarak üretilen bisikletlerin tanıtılması ve gecenin geliriyle Avrupa’da üretilen bu bisikletlerden en az bir tanesini ülkemiz yollarıyla buluşturmaktı. BRONX Pi Sahne’de gerçekleştirilen gecenin sunuculuğunu, aynı zamanda medya sponsoru olan Radyo Trafik’in “Bisiklet Yolu” programını sunan Nur Banu Molla yaptı.

"BANA GÖZ KULAK OL" DEDİ YUNUS PARKLARI İÇİN MÜCADELE BAŞLATTI



Özge Özder, Aslı Tandoğan ve Ayça Varlıer öncülüğünde kurulan ve birçok ünlü sanatçının da üyesi olduğu Bana Göz Kulak Ol Duyarlı Yaşam Derneği (BGKO), hayvan esaretine "dur" demek için ilk farkındalık filmini çekti. Amaç özgür yunusları kurtarmak, yunus parklarına ve gösteri hayvanlarının kullanıldığı tüm oluşumlara karşı bir kampanya başlatmak.
"Benim bir dostum var’’ adlı iki dakikalık spot filmde birçok ünlü sanatçı gönüllü olarak yer aldı. BGKO Duyarlı Yaşam Derneği ilk olarak 2012 yılında düzenlediği "Yunuslara Özgürlük için 50 Sanatçıdan Islak İmza" kampanyası ile yunus parklarının perde arkasını duyurmuş, Kaş'ta açılan yunus parkının kapanmasında ve kamuoyu tepkisi yaratılmasında büyük rol oynamıştı.
BGKO ve PToT Film tarafından çekilen spot film ile "Hayvan esaretine hayır" kampanyasına başlayacak olan BGKO sanatçıları, gösteri hayvanlarının esaretini bir kez daha yunuslar üzerinden anlatmayı tercih etti. Yurtdışından uyarlama olan filmin izin ve hazırlık süreci ise bir ay sürdü. 
SÖMESTR TATİLİNE DENK GETİRİLDİ
Geçtiğimiz günlerde Japonya ve ABD arasında da ciddi diplomatik krize neden olan "Taiji Koyu yunus katliamı" gündemdeyken tamamlanan film, zamanlaması bakımından daha da anlamlı hale geldi. Film ilk olarak yunus parklarının en çok rağbet gördüğü sömestr tatili başlangıcında, yani 24 Ocak tarihinde "bana gozkulakol" Twitter hesabından filmde yer alan sanatçılar yardımıyla sosyal medyada paylaşıldı. Filmde yer alan gönüllü sanatçılar ise şöyle: "Alican Yücesoy, Aslı Tandoğan, Bennu Yıldırımlar, Binnur Kaya, Ceyda Düvenci, Demet Evgar, Kenen Ece, Levent Üzümcü, Mert Fırat, Özge Özder, Özgün, Özgür Çevik, Selim Bayraktar, Selin Demiratar, Serkan Altunorak ve Yasemin Allen.

YTONG'DAN EĞİTİME ÇEVRECİ KATKI


Yapı sektöründe çevre dostu yeşil bina tasarımı ve inşaatıyla ilgilenen profesyonelleri buluşturan LEED GREEN ASSOCIATE (Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik) eğitimi, Türk Ytong katkısıyla, geçtiğimiz hafta İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde gerçekleştirildi. LEED değerlendirme sistemine dair detaylı bilgi paylaşmak, katılımcıları LEED Green Associate sınavına hazırlamak ve LEED AP sınavına girenleri desteklemek amacıyla, Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC)’nin Türkiye Temsilcisi Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) tarafından düzenlenen eğitimin ana sponsoru Türk Ytong oldu.
Gün geçtikçe önemini ve değerini artıran; klasik binalara göre daha sağlıklı, çevreye saygılı, ekonomik ve yüksek performanslı binaları tanımlayan LEED (Leadership in Energy and Environmental Design) sertifikasyonu dünya çapında  artarak tercih edilir hale gelirken, bu alanda eğitimli profesyonellere duyulan ihtiyacın hızla arttığı tespiti ile organize edilen eğitim, sektör profesyonellerinin yoğun katılımı ile gerçekleştirildi. 
165 KİŞİYE ÜCRETSİZ EĞİTİM
Ücretsiz olarak LEED uzmanları tarafından Türkçe olarak sunulan eğitim ile katılımcılar, değerlendirme sistemi hakkında kapsamlı bir eğitim alırken, LEED Green Associate sınavına yönelik örnek sorular üzerinde de çalışma fırsatı yakaladı. Yapı sektöründe çevre dostu yeşil bina tasarımı ve inşaatıyla ilgilenen tüm profesyonelleri ve LEED Green Associate sınavına girmek isteyen 165 kişinin katılım gösterdiği eğitim ile LEED değerlendirme sistemini açıklamak ve ayrıntılı bilgi vermek, katılımcıları LEED Green Associate sınavına hazırlamak ve LEED AP sınavına girenlere destek olmak amaçlandı.

Perşembe

GENÇLER PARASINI YÖNETEBİLİYOR, BÜTÇEYE SADAKAT % 83'E ÇIKTI!


Türkiye’de gençlere finansal okuryazarlık kazandırmak amacıyla 2009 yılında Visa Europe tarafından hayata geçirilen ‘Paramı Yönetebiliyorum’ projesi dördüncü yılını tamamladı. Dört yılda 23 bin kişinin yüz yüze eğitim aldığı projenin başarısını ölçümleyebilmek amacıyla 2013 etki analizi araştırması gerçekleşti. Analize göre, gençlerin yaptıkları bütçeye sadık kalma oranı yüzde 56’dan yüzde 83’e yükselirken, enflasyon etkisini hesap edebilenlerin oranı eğitim sonrasında iki katına çıkarak yüzde 60 oldu.
Visa Europe ve 22 üye bankasının desteği ile T.C. Kalkınma Bakanlığı, UNDP ve Habitat Kalkınma ve Yönetişim Derneği ortaklığında yürütülen Paramı Yönetebiliyorum Projesi’nin 2013 Etki Analizi Sonuçları Visa Europe Bölge Genel Müdürü Berna Ülman, Visa Europe Türkiye Ülke Müdürü Merve Tezel ve Infakto Research Workshop Kurucu Ortağı Dr. Emre Erdoğan’ın katılımı ile düzenlenen toplantı ile kamuoyuna duyuruldu.
EV KİRALARINI BİRİKİMLERİYLE ÖDÜYORLAR
Eğitimin gençlere finansal konularda teorik bilgilerin yanı sıra bu bilgileri hayata geçirmeleri konusunda da yol gösterdiğini belirten Berna Ülman; “Finansal okuryazarlığın yüksek olduğu toplumlarda bireyler, devletin ekonomi politikalarını daha iyi şekilde anlamlandırıyor. Finansal okuryazar bireylerden oluşan bir toplumda ekonomi daha iyi işlerken, istikrar artıyor” dedi.
Visa Europe Türkiye Ülke Müdürü Merve Tezel ise “Dört yıldır gençler gençlere bütçe yapma ve harcamalarında daha akıllı hareket etme konusunda rehberlik ediyor. Paramı Yönetebiliyorum kapsamında eğitmen olarak yetiştirdiğimiz gençler, eğitim içeriklerini akranları ile gönüllülük esasıyla paylaşıyorlar. Eğitimler sonrasında, yaz tatili parasını biriktiren, yurt dışında dil kursuna giden, daha önce zorlanırken ev kiralarını kendi birikimleri ile ödeyebilen gençlerin hikayelerini duydukça büyük mutluluk duyuyoruz.”
FİNANSAL KONULARDA YETERLİLİK YÜZDE 85!
Infakto Research Workshop Kurucu Ortağı Dr. Emre Erdoğan tarafından açıklanan araştırma sonuçlarına göre; eğitim alan gençlerin yüzde 85’i kendisini finansal konularda yeterli buluyor. Araştırma; finansal okuryazarlığın en önemli başlıklarından birisi olan bütçe konusunda da gençlerin tutum ve davranışlarında önemli değişiklikler gösterdiğini ortaya koyuyor. Eğitimler öncesi gençlerin sadece yüzde 56’sı yaptığı bütçeye sadık kalırken, eğitim sonrası bu oran yüzde 83 olarak hesaplanıyor.
Paramı Yönetebiliyorum eğitimleri gençlerin birikim konusundaki bilinç seviyesinin de önemli derecede artmasını sağlıyor. 2013 Etki Analizi sonuçlarına göre birikim konusunda ‘Elime para geçtikçe kenara koyarım’ diyenlerin ön testte yüzde 49 olan oranı, son testte yüzde 87’ye yükselirken, hemen hemen her ay düzenli şekilde birikim yaparım diyenlerin oranı yüzde 30’dan yüzde 62’ye çıkıyor.

5 MİLYAR TL HAVAYA UÇUYOR!

Avrupa’da 4’üncü, dünyada 6’ncı büyük düzcam üreticisi olan Trakya Cam, Türkiye’de bireysel tasarrufu toplumsal kazanca dönüştürmek amacıyla başlattığı çalışmalarına ‘Trakya Cam Akademisi’ ile ivme kazandırıyor. Trakya Cam, tasarrufun önemini toplumun her kesimine anlatmak amacıyla çeşitli kentlerde etkinlikler düzenliyor. Bu amaçla, Trakya Cam ilk olarak 22 Ocak 2014 tarihinde Antalya Rixos Downtown Otel’de turizm ve inşaat sektörü temsilcileriyle bir araya geldi. Çok sayıda otel işletmecisi, satın alma temsilcileri, mimar ve mühendislerin katıldığı Trakya Cam Akademisi buluşmasında; yapılarda cam seçiminin önemi, ürün çeşitliliği ve farklı fonksiyonlarıyla projelerde sağlanacak imkanlar ve camda doğru tercihlerle elde edinebilecek kazanımlar hakkında bilgiler paylaşıldı.
ISI KAYBININ YÜZDE 30'U PENCEREDEN!
Trakya Cam olarak binalarda cam ile yalıtım ve enerji tasarrufu sağlanması konusunda toplumsal bilinci artırmayı amaçladıklarını belirten Trakya Cam Pazarlama Grup Müdürü Ebru Şapoğlu, şöyle konuştu: “İhtiyacı olan enerjinin yüzde 74’ünü ithal eden Türkiye’de, kullanılan toplam enerjinin üçte biri binalarda tüketiliyor. Binalardaki ısı kayıplarının yüzde 30’u ise pencerelerden kaynaklanıyor. Bu durum enerji tasarrufu açısından camın önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Enerji tasarrufu sağlamayan camlar nedeniyle meydana gelen enerji kaybıyla her yıl 900 okul, 300 hastane, 550 yurt veya 75 bin konut yaptırabileceğimiz 5 milyar TL havaya uçuyor.



KÖTÜ OTOMOBİL KULLANAN EBEVEYNİ, ÇOCUĞU ÖRNEK ALIYOR!


Goodyear ve Avrupa Sürücü Okulları Federasyonu (EFA) tarafından yürütülen araştırmaya göre kötü sürüş alışkanlıkları ebeveynlerden çocuklarına geçiyor. Araştırma sonuçlarına göre ebeveynlerin kötü sürüş alışkanlıkları, genç sürücülerin yol güvenliği tutumlarını olumsuz yönde etkiliyor. Bu sorun en az Polonya, İsviçre ve Çek Cumhuriyeti’nde görülürken; İtalya, Fransa, Avusturya ve İspanya’da ise oran oldukça yüksek. Rusya’da ise özel bir durum ortaya çıkıyor. Eğitmenler Rusya’da ebeveynlerin çoğunluğunun (yüzde 72) çocukları için iyi bir örnek olduğunu düşünüyor. AB ortalamasındaki rakamlar arkadaş baskısının da gençlerin pervasızca sürüş eğilimi (yüzde 51) üzerinde büyük etkisi olduğu ortaya koyuyor.
TÜRKİYE'DE ORAN % 86! 
Avrupa sürüş eğitmenleri arasında yapılan araştırma sonuçları, eğitmenlerin yaklaşık dörtte üçünün (yüzde 76) ebeveynlerin sürüş alışkanlıklarının genç sürücülerde kötü bir etkiye sahip olduğunu ortaya çıkarıyor. Sürüş eğitmenlerine göre gençlerin ebeveynlerini rol model alma oranı Türkiye’de yüzde 86. Bu oran Belçika’da yüzde 62’ye kadar düşüyor. Yol güvenliğini evde çocuklara öğretme oranı AB ortalamasına göre yüzde 32 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 41’ e ulaşıyor.

Çarşamba

ETİ'DEN, 'SUALTI'NA 3.5 MİLYON TL!




Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve ETİ’nin desteğiyle hayata geçirilen “Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ETİ Sualtı Dünyası” kapılarını açtı. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir’e büyük bir akvaryum yapma fikriyle start alan proje, ETİ’nin 3,5 milyon TL’lik katkısı ile şehre kazandırıldı. Böylelikle ETİ, doğduğu şehir olan Eskişehir’de gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projelerine bir yenisini daha eklerken, Sualtı Dünyası için yaptığı 3,5 milyon TL’lik yatırımla birlikte, Eskişehir’in gelişimine son 5 yılda 28 milyon TL’lik katkı sağlamış oldu.

İLK ÖZEL SEKTÖR KATKILI AKVARYUM

2011 yılında projelendirme çalışmalarına başlanan “Büyükşehir Belediyesi Eskişehir ETİ Sualtı Dünyası”, Türkiye’de belediye işletmesindeki ilk özel sektör katkılı akvaryum olma özelliğini taşıyor. Hayvanat Bahçesi kompleksi içerisinde yer alan ilk akvaryum olarak da nitelendirilen “Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ETİ Sualtı Dünyası”nın yapımı ise 2,5 yıl sürdü.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ETİ Sualtı Dünyası’nın 21 Ocak 2014 Salı günü düzenlenen açılış törenine Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, ETİ Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Firuzhan Kanatlı’nın yanı sıra Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna ile birçok bürokrat ve iş adamı katıldı.
84 FARKLI TÜRDE BALIK VAR
Teraryum, dokunma akvaryumu, tropikal akvaryum, amazon nehri ve mersin akvaryumu gibi bölümleri bulunan Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ETİ Sualtı Dünyası’nda 84 farklı türden toplam 2150 adet balık ziyaretçilerle buluşuyor. Misafirlerini Türk karasuları (Kuzey Ege), Atlas Okyanusu, Kızıldeniz, Güney Amerika gölleri, Amazon Nehri gibi dünyanın farklı coğrafyalarından getirilen özel balık türleri ile tanıştıran ‘Eskişehir ETİ Sualtı Dünyası’, tek seferde 400, bir günde ise 3500 ziyaretçiye ev sahipliği yapabilme kapasitesine sahip. 
ÖĞRENCİLER 2 TL'YE GEZEBİLECEK
‘Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ETİ Sualtı Dünyası’, birçok farklı aktiviteye de ev sahipliği yapacak. Çocukların gece tünelde uyku tulumları ile konaklayarak sualtı canlılarının davranışlarını inceleyebilme imkanına kavuşacağı akvaryumda aynı zamanda okullar için eğitici seminer aktiviteleri, okul gruplarına belli saatlerde sualtı belgeseli izletilmesi gibi etkinlikler düzenlenecek. Haftanın 7 günü 10.00-19.00 saatleri arasında ziyarete açık olacak ‘Eskişehir ETİ Sualtı Dünyası’nda, bilet fiyatları yetişkinler için 3, öğrencilere ise 2 TL olacak.


EKMEK İSRAFINI YÜZDE 18 AZALTTIK, YILDA 2.5 MİLYAR TL TASARRUF ETTİK

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 2013 yılı Ocak ayında başlattığı “Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası” meyvelerini toplamaya başladı. Bakanlığın açıklamasına göre bir yıl içerisinde ekmek israfında yaklaşık yüzde 18’lik azalma sağlanarak günde 1 milyon 50 bin, yılda 384 milyon ekmek israf edilmekten kurtarıldı. Çöpe atılmaktan kurtarılan ekmeğin parasal karşılığı 300 milyon TL oldu. Türk halkı da ekmek için bir yılda harcadığı paradan 2,5 milyar TL tasarruf etti. Böylece tasarrufun mali boyutu 2 milyar 800 milyon TL’ye ulaştı. İsrafın boyutlarını daha da çok azaltmanın yolu ise bilinç artışının devam etmesi ve paketli ekmek tüketiminin artırılmasından geçiyor. Çünkü ekmeğin uzun süre bayatlamadan saklanmasına imkan tanıyan paketli ekmeklerle israfı yüzde 50’ye varan oranlarda azaltmak mümkün. 
1.1 MİLYON TON BUĞDAY TASARRUFU!
Doygun Ekmek Pazarlama Müdürü Burcu Özcan, “Bakanlığın Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası ile 1 yılda 1,1 milyon ton buğday, 2,1 milyar metreküp su tasarrufu sağlandı. Böylece ülke ekonomimiz her alanda kazandı" dedi. Özcan, şöyle devam etti:" Birleşmiş Milletler verilerine göre; dünyada açlık ve yetersiz beslenme yüzünden her gün 17 bin, her yıl 6 milyon çocuk hayatını kaybediyor. 900 milyon kişi her sabah açlıktan ölme riskiyle güne başlıyor. Sadece bu rakamlar bile ekmeğimizi israf etmememiz gerektiğini net bir şekilde anlatıyor."

VİKO'NUN YARIŞMASIYLA, ENERJİ VERİMLİLİĞİNE ÇİZGİ FİLMLİ DESTEK!



VİKO, Enerji Verimliliği Haftası kapsamında da önemli bir organizasyona imza attı. Samandıra Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen; İstanbul İl Milli Eğitim Müdür Vekili, Sancaktepe mülki amirleri, eğitimciler, öğrenciler ve VİKO yöneticilerinin katıldığı organizasyonda, enerji verimliliğinin önemi izleyiciler ile paylaşılırken anlamlı mesajlar verildi. Protokol konuşmalarının ardından EVD Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Ergin KAYA tarafından gerçekleştirilen ve enerji verimliliğinin önemini konu alan sunumda, enerjinin hayatımızdaki yerine vurgular yapıldı. VİKO Karre Kids Çizgi Film Atölyesi’nin kurulmasındaki örnek çabaları nedeni ile VİKO’ya ve Animatörler Havva Kangal Erdoğan, Ezgi Çelik ile proje lideri Öğretmen Nurhayat Karakoç’a İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından birer plaket takdim edildi.
ÖRNEK ÇİZGİ FİLM
VİKO’nun Sancaktepe’de hayata geçirdiği “Işığını Paylaş Öğretmenim” yarışmasında 1. olan İbni Sina İlkokulu’na yine VİKO tarafından kazandırılan Karre Kids Çizgi Film Atölyesi’nin öğrencilerinin yaptığı “Elif ve Enerji Çocuk” filmi izleyicilerin büyük beğenisini topladı. Türkiye’deki bir devlet okulu bünyesinde ortaya çıkan ilk örnek olan ve enerji verimliliğini konu alan çizgi film, program sonunda öğrenciler tarafından İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı’na teslim edildi. Film, öncelikle bölge okullarına, daha sonra da İstanbul’daki tüm anaokullarına dağıtılarak öğrencilerin enerji verimliliği konusunda bilinçlenmesi sağlanacak. Böylelikle henüz ilkokul seviyesindeki öğrenciler, ortaya çıkardıkları bu çizgi film ile önemli bir sosyal sorumluluk projesine imza atmış olacak.  

Pazartesi

3 BİN ATIK ŞİŞE TOPLANDI, 'CAM YENİDEN CAM'A DÖNÜŞTÜRÜLDÜ


Anadolu Cam Sanayii A.Ş., geri dönüşümde farkındalığı artırmayı hedefleyen ‘Cam Yeniden Cam’ projesini Türkiye’nin her köşesine yaymak üzere çalışmalarını hızla sürdürüyor. Anadolu Cam’ın Cam Yeniden Cam Projesi kapsamında gerçekleştirdiği ‘Takas Evi’ etkinliği son olarak İstanbul’un Kartal ilçesinde gerçekleştirildi.
ATIK CAM GETİRENE SARELLE!
Kartal Belediyesi’ne ait Ekolojik Çadır’da 16 Ocak Perşembe günü gerçekleştirilen etkinlikte,  cam geri dönüşümünün ülke ekonomisine ve enerji tasarrufuna sağladığı katkılar maskotlar, müzik, dans ve çeşitli animasyonlar eşliğinde tüketicilerle paylaşıldı. ‘Cam Yeniden Cam’ projesi kapsamında, eğlenceli ve bilgilendirici aktivitesi ile camın geri dönüşümü hakkında toplumsal bilincin artırılmasını amaçlayan Anadolu Cam’ın standına atık cam şişe getirenlere Sarelle marka cam kavanozda krem çikolata hediye edilirken, yaklaşık 3 bin adet cam şişe atığı geri dönüşüme kazandırıldı.


İŞ BANKASI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NE 'VERY GOOD'LUK SERTİFİKA!

Türkiye İş Bankası’nın İstanbul Levent’teki genel müdürlük binası, Bina Araştırma Kuruluşu  (BRE) tarafından verilen ve tüm dünyada çevre dostu binaları belgeleyen Çevresel Değerlendirme Metodu’ nun (BREEAM), mevcut (işletimde) binalar için verilen “BREEAM In-Use” sertifikasını “Çok İyi” (VERY GOOD) dereceyle almaya hak kazandı. İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Levent Korba, bu değerlendirme ile İş Bankası’nın “Yeşil Bina” sertifikası alan ilk Türk bankası olduğunu belirterek, “Yeşil Bina tanımı, yapı sektöründe doğaya saygılı, ekolojik, konforlu ve enerji tüketimini azaltan binaları tanımlamak için kullanılıyor. Türkiye’de bu sertifikayı alan ilk banka olmaktan büyük gurur duyuyoruz” dedi.
ÇALIŞMALAR 2013 YILINDA BAŞLADI
İş Bankası, Avrupa'da sürdürülebilirlik konusunda saygın bir kuruluş olan İngiltere merkezli BRE tarafından yetkilendirilmiş olan BREEAM In Use Denetçisi’nin yaptığı değerlendirme ve denetim sonucunda yapılan çalışmalarla, sertifikayı almaya hak kazandı. Sertifika sürecinde, ‘Bina’ ve ‘Bina Yönetimi’ olmak üzere iki ayrı başlık altında performans tespiti yapılıyor. Enerji, su, malzeme, atıklar, kirlilik, ulaşım, arazi kullanımı, bina yönetimi ve sağlık başlıklarında yapılan değerlendirmelerle verilen ‘BREEAM In-Use’ sertifikası, yeşil bina ve çevre uyumu konusunda uluslararası bir standart kabul ediliyor.

İş Bankası “Yeşil Bina” sertifikası için çalışmalara 2013 yılında başladı. Binada mevcut durum incelenerek iyileştirilebilecek alanlar tespit edildi. Eğitim, uyarı etiketleri, atık takibi, konfor anketi gibi çalışmaların yanı sıra ekolojik rapor ve sel riski raporu hazırlandı. Süreç sonunda bir yıldan kısa bir sürede İş Bankası, hem “Bina” hem de “Bina Yönetimi” alanlarında “Çok İyi” (VERY GOOD)” derece ile sertifika aldı.

Pazar

HSBC TÜRKİYE'DEN, 2 YILDA 810 ÇOCUĞA EĞİTİM!

Eğitimde bölgesel eşitsizliği azaltmak için AÇEV’le Yaz Anaokulları ve Aile Destek Projesi’nde yer alan HSBC Türkiye, çocukların yanı sıra annelerine de eğitim vererek fırsat sunuyor. Projeyle 2 yılda 810 çocuk ve anneye ulaşılacak.
Dr. Aylin LÖLE
HSBC Türkiye AÇEV’le elele verdi, Yaz Anaokulları ve Aile Destek Projesi’ne hayat verdi. Sosyo-ekonomik durumu sınırlı ve daha önce okul öncesi eğitim almamış olan 5-6 yaş grubu çocukları ve annelerini hedefleyen Yaz Anaokulları ve Aile Destek programı, Diyarbakır ve Mardin’de anasınıflarına devam eden çocukları bilişsel, sosyal ve dilbilgisi açısından okula hazırlamayı ve onlara okula başlarken eşit bir fırsat sunmayı amaçlıyor. “AÇEV aracılığıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde okul öncesi eğitim ve anne eğitimleri konusunda en ihtiyaç sahibi kesimlere ulaşarak, eğitimde bölgesel eşitsizlikleri azaltma konusunda destek olmayı hedefliyoruz” diyen HSBC Türkiye Stratejik Planlama ve Kurumsal İletişim Grup Başkanı Evren Altıok, projenin detaylarını Akşam Ekonomi’ye anlattı...
Projenin içeriğini kısaca özetler misiniz?
Proje kapsamında çocuklar anasınıflarında Okul Öncesi Eğitim Programı’na katılıyor, anneleri ise AÇEV’in Anne Destek Programı eğitimini alıyor. Çocuklara verilen eğitim öz bakım becerileri gelişimi, sosyal ve duygusal gelişim, el becerilerinin gelişimi, bilişsel gelişim, dil gelişimi gibi başlıklardan oluşuyor. Anne Destek Programı ise  anneleri çocuk gelişimi ve eğitimi konularında desteklemeyi hedefliyor ve özellikle aile çocuk ilişkisi, beslenme, okula hazırlık ve önleyici sağlık konularını ele alıyor.10 hafta süren anne programı her hafta 2,5 saatlik grup toplantıları ile uygulanıyor.
Nasıl yol aldınız? Rakamlarla değerlendirir misiniz?
Proje geçtiğimiz Temmuz ayında Mardin ve Diyarbakır’da eş zamanlı olarak başladı ve 10 hafta sürdü. 2013 yaz döneminde proje kapsamında, çocukları ve anneleri eğitmek amacıyla Diyarbakır ve Mardin’de AÇEV tarafından 39 öğretmen ve 14 süpervizör yetiştirildi. 10 hafta boyunca toplam 403 çocuğa ve 390 anneye ulaştık. Aynı şekilde 2014 yaz döneminde de 10 haftalık eğitim programı gerçekleştirilecek. Proje dahilinde 2 yıl sonunda toplam 810 çocuk ve 810 anneye ulaşmış olacağız. Ancak, annelerin de programa katılımını gözönüne aldığımızda dolaylı yoldan olumlu yönde etkilenecek olan evin diğer çocuklarını da unutmamak gerekiyor. Her evde ortalama 3 çocuk daha bulunduğu gerçeğine dayanarak  toplamda 2.500’e yakın çocuğun programdan doğrudan ve dolaylı olarak fayda sağlayacağını öngörüyoruz. Program çerçevesinde babalarla da iki toplantı yapılması, böylece iki yılda 810 babaya da ulaşılması hedefleniyor. İki yıl devam edecek projenin toplam bütçesi 463 bin dolar.
HSBC gönüllüleri de katkı sağlayacak
Yaz Anaokulları ve Aile Destek programının ikinci yılında yine AÇEV işbirliğiyle, yılın ilk aylarından itibaren bir hazırlık sürecine başlayacağız. Sınıfların donanımının tamamlanması, ihtiyaç sahibi çocukların belirlenmesi ve programa kabul edilmesi, eğiticilerin ve supervizörlerin eğitimi gibi Haziran’a kadar süren yoğun bir tempo olacak. Temmuz ve Ağustos aylarında da sahadaki eğitimlere başlanacak. 10 hafta sonunda çocuklarımıza ve annelerine katılım sertifikaları verdiğimiz bir tören düzenleyeceğiz. Geçen yıldan farklı olarak bu sene gönüllü HSBC çalışanlarını da projeye dahil etmeyi hedefliyoruz. Bu yönde farklı uygulamalarımız olacak.
Zamanla yarışıyor, hem okulu
hazırlıyor hem öğrenci buluyor
Projede AÇEV ile çok yakın çalışıyoruz ve sık sık projeyle ilgili geri bildirimlerini alıyoruz. Ekibin en fazla zorlandığı nokta zamanla yarışıyor olmak. Mayıs ayı içinde eğitim verilecek öğretmenlere yönelik AÇEV eğitimcileri tarafından seminerler düzenleniyor. Daha sonra Milli Eğitim Bakanlığı okullarının Haziran’da kapandığı tarihle, Eylül’de açıldığı tarihler arasındaki yalnızca 2,5 aylık süreçte projenin uygulanacağı okulların sınıfları ana sınıfı olarak hazırlanıyor. Bu kadar kısa bir süre içerisinde sınıflar, ekip tarafından boşaltılıyor ve temizleniyor, tüm yeni anasınıfı malzemeleri (oyuncaklar, kırtasiye malzemeleri, çocuk boyu mobilyalar) yerleştirilmek üzere Diyarbakır ve Mardin’deki bu okullara gönderiliyor. Sınıflar yerleştirilip ana sınıfı haline getirildikten sonra  okulların bahçelerine çocukların oynayacağı kum havuzları inşa ediliyor. Bu esnada eğitimci kadromuz ise, yaz okullarına katılacak 405 çocuk ve anneyi evlerini kapı kapı dolaşarak programa kaydediyor.  Kısa süreye sıkıştırılmış bu yoğun hazırlığın hemen ardından okullarımız açılıyor. 


Perşembe

SANOFI TÜRKİYE, 'AR-GE ÇAĞRISI' YAPTI, BİLİMSEL FİKİR AVINA ÇIKTI

Sanofi Türkiye, bilim insanlarını “Ar-Ge Çağrısı” ile işbirliğine davet ediyor. İlaç Ar-Ge’si ve keşfi konusunda insan kaynağı yetiştirme hedefiyle Sanofi Türkiye ekibi tarafından tasarlanan AkademiKA® Programı kapsamında hayata geçirilen  “Ar-Ge Çağrısı” ile karşılanmamış tıbbi ihtiyaçlara cevap verebilecek yeni fikirleri olan bilim insanlarıyla birlikte ürün geliştirerek insanlığın hizmetine sunulması hedefleniyor.
Sanofi Grubu’nun uzman olduğu temel tedavi alanlarında Türkiye’de geliştirilen yüksek potansiyelli Ar-Ge projelerinin keşfedilmesinin amaçlandığı “Ar-Ge Çağrısı”, başta Üniversitelerin Tıp ve Eczacılık Fakülteleri, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümlerindeki araştırmacılar olmak üzere tüm bilim insanlarına açık. 

BAŞVURULAR 31 MAYIS'A KADAR ALINACAK
31 Mayıs 2014 tarihine kadar başvuruların alınacağı “Ar-Ge Çağrısı”nda projeler, özgünlük, yapılabilirlik, yaygın etki ve hukuki anlamda fikri mülkiyet oluşturma niteliğine sahip olmak gibi temel kriterlere göre değerlendirilecek. Fikirlerinin yaşamları değiştirebilecek buluş olduğunu düşünenlerin “Ar-Ge Çağrısı”na katılabilmesi için, www.sanofi.com.tr <http://www.sanofi.com.tr>  veya www.akademika.org/Arge-Cagri-Projesi <http://www.akademika.org/Arge-Cagri-Projesi>  adresi üzerinden başvuru formunu doldurmaları yeterli.

DÜNYANIN 2014 YILI EN BÜYÜK RİSKİ AÇIKLANDI: 'MAL VARLIĞI UÇURUMU'


Marsh & McLennan Companies, Swiss Re, Zurich Insurance Group, the Oxford Martin School (Oxford Üniversitesi), the National University of Singapore, Wharton Risk Management ve Decision Processes Center (Pennsylvania Üniversitesi) uzmanlarının işbirliği ile hazırlananan ve bugün yayınlanan Dünya Ekonomi Forumu Global Riskler 2014 raporuna katkıda bulunan 700’ün üzerinde global uzmana göre önümüzdeki 10 yılda ciddi küresel hasara neden olacak en olası risk olarak; zengin ve yoksul vatandaşlar arasındaki gelir farkı görülüyor.
10 yıllık bir görünümü baz alan rapor, doğası gereği küresel olan ve gerçekleşmeleri dahilinde tüm ülke ve sektörlerde önemli olumsuz etkilere neden olma potansiyeline sahip 31 riski değerlendiriyor. Riskler ekonomik, çevresel, jeopolitik, toplumsal ve teknolojik olmak üzere 5 sınıf altında gruplandırıldı. Ayrıca gerçekleşme olasılıkları ile potansiyel etkilerine göre değerlendirildi.
OLASILIĞI YÜKSEK GLOBAL RİSKLER
Uzmanlar gelir eşitsizliğinden sonra küresel ölçekte sistemik şoka neden olabilecek en olası riskin, olağanüstü hava durumundaki olaylar olabileceğini söylüyorlar. Bunu işsizlik ve eksik istihdam (kalifiye işçilerin, kendi seviyelerinde bir iş bulamadıkları için kualifikasyonlarının altında bir işte çalışması), iklim değişikliği ile siber saldırılar izliyor. 
POTANSİYEL ETKİSİ EN YÜKSEK GLOBAL RİSKLER
Uzmanlara göre global risk yaratabilecek mali krizler, önümüzdeki 10 yıl boyunca sistemler ve ülkeler üzerinde en büyük etkiyi yaratma potansiyeline sahip olan risklerdir. Ekonomik riski, iklim değişikliği ve su sorunu olmak üzere 2 çevresel risk takip ediyor. Ardından işsizlik ve eksik istihdam ile teknolojik bir risk olan 5. sıradaki bilgi altyapısında çöküşler geliyor. 




Çarşamba

COCA-COLA'NIN GLOBAL LİDERLİK GELİŞTİRME PROGRAMI BAŞLIYOR





Boğaziçi Üniversitesi, 150. yılını kutlarken Coca-Cola'nın katkıları ile Türkiye’nin son dönemde ön plana çıkan liderlik pozisyonunu güçlendirecek ve bölgesel liderlik rolüne vurgu yapacak bir programa imza atıyor. Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi (BÜYEM) tarafından düzenlenen “Global Liderlik Geliştirme Programı” çerçevesinde, Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinde kariyerlerinde bir adım öne çıkmış özel sektör, kamu, sivil toplum yöneticileri ve gazeteciler İstanbul’da buluşacak.


BÖLGESEL LİDERLİK AĞI
Türkiye’nin lider konumda olduğu Orta Asya ve Ortadoğu bölgelerinde, Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi aracılığıyla ve Coca-Cola’nın stratejik işbirliğiyle, bölgedeki lider adaylarını İstanbul’da bir araya getirmek amacıyla hazırlanan program, ortak bir kültür yaratma hedefiyle, bölgemizde güçlü bir liderlik ağı oluşturacak. Türkiye’nin toplumsal, ekonomik ve sosyolojik geleceğine yapılan bu vizyoner katkı sayesinde, Türkiye merkezli bir liderlik ağı ve işbirliği kültürü oluşturulacak. Global Liderlik Geliştirme Programı kapsamında, kariyerlerinde belirli bir mesafe kat etmiş, 10 ülkeden 15 lider adayı Türkiye’de bir hafta geçirecek. Katılımcılar, liderlik, bölgesel işbirliği fırsatları, inovasyon, iletişim ve müzakere becerilerini geliştiren akademik programların yanı sıra, kapsamlı bir sosyal program çerçevesinde de Türkiye’nin basın, siyaset ve iş dünyasının önemli isimleriyle bir araya gelecek. Program dahilinde katılımcılar, İstanbul ve Ankara’da yapılacak üst düzey görüşmelerin yanı sıra, Boğaziçi Üniversitesi’nde özel olarak tasarlanmış dersler alacaklar.
LİDERLİK MİRASI BIRAKACAK
Coca-Cola Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Bölümü Başkanı Galya Frayman Molinas, Boğaziçi Üniversitesi ile yapılan işbirliği hakkında “Türkiye bugün, çokuluslu şirketler için bölgesel bir yönetim merkezi konumunda. Bunun yanı sıra, iş dünyasında da bölgenin önemli bir yetenek havuzu konumuna geldi, Türkiye'de deneyim kazanan yöneticiler büyük kuruluşlar tarafından dünyaya ihraç ediliyor ve tecrübelerini diğer bölgelerde de uygulamaları bekleniyor. Coca-Cola da bu yaklaşımla Avrasya ve Afrika Bölgesinde yer alan 85 ülkeyi Türkiye’den yönetiyor. Bu sebeple, Global Liderlik Geliştirme Programı’nın geleceğe çok önemli liderlik mirası bırakacağına inanıyorum” dedi.

8 ADIMDA KURUMSAL İTİBARIN SIRRI!


Ünlü Amerikalı uzman Dr. Leslie Gaines-Ross, 2014 yılı itibar trendlerini açıkladı. “Şirketlerin itibarlı isimlerinin utanca dönüşmesinin neredeyse 15 dakikalık bir sürede gerçekleştiği günümüzde, gelecek itibar trendlerinin farkında olmak oldukça önemli” diyen Dr. Gaines-Ross, yeni yılın itibar trendlerini Huffington Post haber sitesinde yayınlanan yazısında 8 ana başlık altında topladı. Global halkla ilişkiler şirketi Weber Shandwick’te itibar stratejisti olarak görev yapan Dr. Gaines-Ross’un, “Corporate Reputation” (Kurumsal İtibar) ve “CEO Capital” (CEO Sermayesi) adlı iki kitabı bu alandaki en önemli kaynaklardan sayılıyor. Gainess-Ross,  dünyanın dört bir yanındaki CEO ve şirketlere kurumsal itibarı korumanın yollarını anlatıyor. 


1. İtibar Yönetimi Ama Nasıl?Birçok araştırma, uzun dönemli rekabet avantajı sağlamak için şirketlere nele ryapmaları gerektiğini anlatıyor. İnsanlara; ürüne, inovasyona, yurttaşlığa, şirketlerin karlılığına, tüketicilere ve daha fazlasına odaklanmaları gerektiğini belirtiyor. Bu, kötü bir tavsiye de değil esasında. Peki iş dünyası böylesine karmaşık, bilgi paylaşımı saniyeler içinde iş modelleri ise anında taklit edilebilirken şirketler nasıl tek ağızdan konuşabilir? Elbette, kalabalıklar arasında göze çarpmak için çok daha fazlası gerekiyor. CEO’lara ve devlet başkanlarına danışmanlık hizmeti veren LRN şirketinin kurucusu ve CEO’su Dov Seidman, sadece ne yaptığınıza değil aynı zamanda nası lyaptığınıza odaklanan, tekrar etmeye değebilecek bir çözüm öneriyor: “Sadece performansınızla değil tavırlarınızla da üstün gelin”. Seidman bu konuda haklı görünüyor; çünkü yüksek itibar sahibi şirketler sadece performans konusunda değil, markalarını ve şirket kültürlerini nasıl inşa edecekleri konusunda da son derece bilinçliler. Bunu kopyalamak ise neredeyse imkansız.
2. Athena’nın Adımlarını Takip Etmek2014’te, CEO ya da direktör fark etmeksizin kadınların kurumsal yönetimlerde en tepelere ulaşmaları için itibarlarını nasıl inşa ettiklerine daha fazla dikkat çekilecek. Yunanistan’ın en güzel şehirlerinden biri olan Atina’nın tanrıçası Athena’nın alamet-ifarikası “sert” ve “yumuşak” gücü harmanlama sanatıdır. Athena zeka, yetenek, strateji, ilham, bilgelik, sanat ve edebiyat tanrıçasıdır. Mary Barra ise günümüzün Athena’sı sayılabilir. Barra, General Motors’ta dizginleri eline alarak Fortune 500’de 7’nci sıraya yükseldi ve GM, bir kadın tarafından yönetilen en büyük şirket seçildi. Mary Barra’nın ünü biraz da, Global Ürün Geliştirme Başkan Yardımcılığını görevinden önce İnsan Kaynakları’nın başında olmasından kaynaklanıyor. Bu aslında bir CEO için alışılagelmiş bir sıçrama tahtası sayılmaz. Mary Barra anlaşılan doğru insanların doğru pozisyonda yer almasının kurumsal güçlülük ve verimlilik kazandırdığını çözmüş ve böylesi bir özgeçmiş sayesinde ‘yumuşak güçler’in (itibar, güven, kültür, iletişim) kar-zarar sonuçlarına ve yepyeni bir General Motors’a önemli ölçüde katkıda bulunduğunu anlamış.
3. İtibar Fısıltılarına Kulak VermekHarvard Bussiness School’un seçkin profesörlerinden Clayton Christensen “Bilgi ağırdır ve bir kurum içinde yukarı değil aşağıya doğru gitmek ister. Problemler hakkındaki önemli bilgiler kıdemli yöneticilerin görme ve duyma duyularının dışında kalarak aşağıya çöker” diyor. Büyük itibar riskleri en tepeye ulaştıklarında ise bunlar artık sadece fısıltı olmaktan çıkar. Liderler gözle görünen problemlerin uzman kişilere yönlendirilmesi ve itibar güvenliğinin sağlanması için problemlere hızlıca dikkat çekebilecek ve bunun yanı sıra seslerini güçlendirebilecek bir sisteme ihtiyaç duyarlar. Üst düzey yönetim itibar komitelerinde artışa gitmek de bu tür kızışmalarda direktörlerin duyarlı olmasını sağlayan bir yoldur.
4. İtibarı Canlı Olarak ŞekillendirmekPazarlama iletişimi döngüsü, marka ve markanın itibarını medya aracılığıyla oluşturma (tanıtım yoluyla), ücretli medya (reklam yoluyla) ve medya sahipliğiyle (markalaşmış içerik ve bloglar) sıklıkla tartışılır. İtibarın şekillenmesinde oldukça etkili olan ve daha az tartışılan içerik üretiminin diğer bir türü de‘canlı medya’dır. Canlı medya –konferanslar, zirve toplantıları, forumlar-itibarın daha hızlı kazanılmasını sağlar. Ayrıca medya şirketleri reklam zararlarını karşılamak için canlı medyaişlerini artırırlar. Örneğin; The Atlantic’in yayıncısı Atlantic Medya, diğer markalar arasında bir yılda 200’ün üzerinde etkinlik düzenledi. New York Times 2014 yılı için 16 etkinlik planladı. Arrianna Huffington’un Third Metric konferansları önümüzdeki yıl üç kez gerçekleşecek. Böylece CEO’lar ve üst düzey yöneticiler, öncelikle yeniliğe açık izleyici/dinleyicilerden video, blog ve diğer sosyal medya vasıtasıylayeniden tasarlanmış içeriklere etkili olarak mesajlarını iletmekte. Yaptığımız sosyal CEO araştırması sonucunda videolarda, şirketlerin websitelerinde ya da Youtube kanallarında CEO’ların görünmesi iki yılda yüzde 18 oranından yüzde 40 oranına yükseldi. Canlı medya CEO’ların itibar oluşumunda öncelik haline gelebilir.
 5. Online Alanlarda İtibar Yargısının Gelişmesi
Sosyal medya şirketin, ülkenin ya da bireyin uygunsuz hareketi sonucunda anlık olarak tepkilerini veren hoşnutsuz üyeler oluşturuyor. Geçtiğimiz yıl birçok ülkede de görüldüğü gibi toplumsal hareketler ve protestolar Twitter ve Facebook üzerinden düzenleniyor. Protestolar sonucunda siyasi liderler ve ülkelerin itibarları zarar görürken iş yatırımları ve turizm sektörü de bundan etkilenir. Meydanlarda gerçekleşen birçok protesto güçlü sosyal boyutlara dönüşüyor, dolayısıyla dünya çapında itibar konusu önemli hale geldi. Güncel bir protesto A&E’in Duck Dynasty sunucusu Phil Robertson’un bir dergi röportajında eşcinsellik karşıtı sözleri ile ilgili oldu. “Sanal isyan için internet sitesiolan Change.org’da bir imza kampanyası başlatıldı ve Robertson’un işine son verilmesi için 250 bin imza toplandı. A&E de böylesi bir tepki karşısında Robertson’un görevine son verdi. Nitekim, Change.org sitesi 196 ülkede 45 milyondan fazla kullanıcısı mevcut ve bu sayı katlanarak artıyor.
6. Çalışanlar Bir Sonraki İtibar SağlayıcılarınızdırKurumsal itibarı şirketin çalışanlarından daha iyi kim savunabilir? Bildiğimiz gibi çalışanların şikayetleri kurumsal itibara tarifsiz zararlar verebilir. Peki, kendi işlerinden memnun ve mutlu çalışanlar ile ilgili şirket itibarı nasıl etkilenir? Mutlu çalışanlar da itibar kurucusu olabilirler; aynı zamanda işverenin adına kendi hizmetlerini anlatmakta da oldukça isteklidirler. Örneğin; CEO ile birlikte çalışan bir şirket yetkilisi, negatif yayınların süresinin hızla azalması için savaşıyor. Yayınların başlamasının ardından,e-posta kutusunda birçok çalışan şirketadına sosyal medyada şirketin dürüstlüğüne inançlarını paylaşıyor. Mashable şirketinin kurucusu ve CEO’su olan Pete Cashmore, çalışanların yüksek değere sahip ve inandırıcı itibar öğeleri olarak daha az yer aldıklarını kabul ediyor. Cashmore, çalışanların göz önünde bulundurulması gereken “markaların piyade eri” olduklarını öneriyor.
 7. Sosyal CEO’lar“En sosyal CEO kim?“ sorusu itibar sahibi olmanın yeni anahtarı oldu. İş dünyası, teknoloji şirketleri, hastaneler, yardım kuruluşları ve hükümetler arasında dünya çapında en sosyal CEO listeleri sıralanıyor. En iyi 30, 60 ya da ilk 100 sosyal CEO listeleri mevcut. Yapılan araştırmalara göre, global yöneticilerin yüzde 76’sı, CEO’ların sosyal medyada aktif olmalarının iyi bir fikir olduğunu düşünüyor. Çalışanlar da sosyal CEO’larının kendilerini yaratıcı hissetmesini sağladıklarına değinerek, teknolojik olarak yetkin olmalarından dolayı da gurur duyduklarını ifade ediyor. Global yöneticilerin yüzde 78’inden fazlası sosyal bir CEO’ya sahip olmanın en büyük yararının itibar üzerindeki olumlu etki olduğunu söylüyor. 2014’te hem kendilerinin hem de kurumlarının geleceğe hazırlıklı olduklarını göstermek için CEO’ların sosyal medyaya akın edeceklerini düşünüyoruz.
8. Tek bir madde, tek bir öneriSon dönemde itibar danışmanlarından tüm itibarı tek bir maddede toplamalarını isteyen şirketler duyuyorum. Tek bir madde, tekbir öneri! Ve bu öneri her şirketin başlıca paydaşları arasında itibarı için gerekli olan her şeyi kapsayacak! Bu aslında çok da iyi bir fikir sayılmaz. İtibar; tek bir maddeye indirgenemeyecek ve genelleştirilemeyecek kadar önemli ve karmaşıktır. Tek madde konusunda beni endişelendiren ise bu önerinin içeriğininne kadarının algılandığı. Tek bir öneri gerekli içgörüleri sağlamaz. Aynızamanda bilgi yetersizliği sonucunda problemlerin nerede olduğunu anlamayı ve onları ortaya çıkarmayı zorlaştırır. Örneğin: Ne ölçüde müşteri memnuniyetsizliği ve kaybı yaşandığı, sosyal medyada ne söylendiği, görünenin ötesinde hangi mitlerin ve söylentilerin olduğunu, hangi problemlerin meydana geldiği gibi...



ÇİLEK'TEN AİLE REHBERLİK HATTI




Çilek, ailelerin çocuklarıyla daha sağlıklı bir iletişim kurabilmesi için Ücretsiz Aile Rehberlik Hattı'nı devreye soktu. Ebeveynler, ‘Ücretsiz Çilek Aile Rehberlik Hattı’nda uzman Klinik Psikolog Yeşim Yaşa Görgülü’den çocuklarıyla ilgili sorularına cevap buluyor. Yeşim Yaşa Görgülü, ailelerin en çok okul sorunları ile ilgili aradıklarını, daha sonra yeme içme alışkanlıkları, kıskançlık ve uyku düzeni ile ilgili soruların yöneltildiğini belirtiyor. Sırasıyla en çok sorulan diğer konuları ise şöyle sıralıyor; yaramazlık, konuşma ve dil gelişimleri, içe kapanıklılık, tırnak yeme, alt ıslatma, arkadaşlık ilişkileri, anne babaya aşırı bağımlılık, hareketlilik, geçirilen kronik hastalıklar, hırçınlık, inatçılık, korku ve kaygılar… Çilek’in Ücretsiz Aile Rehberlik Hattı hizmetinden yararlanmak isteyen ebeveynler Pazartesi ve Çarşamba günleri 17.00 – 19.00 saatleri arasında 444 27 91 numaralı telefondan veya istedikleri her an ailerehberi@cilek.com.tr <mailto:ailerehberi@cilek.com.tr> adresinden Klinik Psikolog Yeşim Yaşa Görgülü’ye ulaşabiliyorlar.

İDO'NUN, 'ENGELSİZ DENİZLER' PROJESİNE ÖDÜL GELDİ!


İşitme engelli yolcularına daha iyi hizmet verebilmek amacıyla, bilhassa yolcularla doğrudan temas halinde olan personelinin işaret dili eğitimleri almasını sağlayan, ayrıca terminallerinde engelli yolcuların rahatlıkla terminale ulaşabilecekleri yenilenmeler yapan  İDO, “Engelsiz Denizler” sloganıyla yürüttüğü bu çalışmalar çerçevesinde, İşitme Engelliler Federasyonu (İEF) tarafından ödüllendirildi. Ödülü, İDO adına İnsan Kaynakları ve Yönetim Sistemleri Koordinatörü Murat Orhan aldı.
ENGELLİ DOSTU LİMAN
Federasyon’un bu yıl ikincisini düzenlediği “İşitme Engelliler İçin Türkiye’nin İlkleri Ödül Töreni”nde ödüle uzanan İDO, personeline verdiği işaret dili eğitimlerin yanı sıra, gemi ve iskelelerinde gerçekleştirdiği yenilenmelerde de engelli vatandaşlarımızın hayatını ve seyahatlerini kolaylaştıracak adımlar atıyor. “Engelli Dostu Liman” projesi kapsamında İDO’nun Yenikapı Terminali’nde engelli yolcuların rahatlıkla terminale ulaşabilecekleri mimari yönlendirmelerle ekipmanların kurulumu da geçtiğimiz günlerde sağlandı. İDO ayrıca, görme engelli vatandaşlarımızı düşünerek, tarifelerini Braille alfabesinde de hazırlatıyor.
İDO, “Engelsiz Denizler” sloganıyla yürüttüğü bu faaliyetler kapsamında, hem personelinin işaret dili öğrenmesi amaçlı eğitimleri hem de terminallerindeki yenilenme çalışmalarını devam ettirecek.

YEŞİLAY ŞİMDİ DE TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞINA KARŞI SAVAŞ AÇTI


Türkiye Yeşilay Cemiyeti, Ağustos ayında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığı (BTK) ile imzaladığı işbirliği protokolü kapsamında “Bilinçli İnternet Kullanımı ve Teknoloji Bağımlılığı Çalıştayı” düzenliyor. 17–19 Ocak tarihleri arasında Abant’ta düzenlenecek çalıştayda, teknoloji bağımlılığıyla mücadele için ulusal ve uluslararası araştırmalarla belirtilen sorunların çözümüne yönelik inovatif yöntemler geliştirilecek. Abant’ta gerçekleşecek çalıştay için dört çalışma grubu belirlendi. Yeşilay ve BTK moderatörlüğünde yapılacak olan çalışma gruplarının ana başlıklarını “Teknoloji bağımlılığı bilinçlendirme ve farkındalık oluşturma”, “Teknoloji bağımlılığını önleme”, “Dijital okur-yazarlık” ve “Dijital hak & sorumluluklar” oluşturuyor. Çalışma grupları konularıyla ilgili literatür taraması yaparak çalışma sonunda pratik çözüme dönük, uygulanabilir, etkin, somut ve ölçülebilir göstergelere dayalı 1 yıllık eylem planı hazırlayacak. Çalışma gruplarının odaklanacağı hedef kitle çocuk ve ergenler, anne-babalar, yetişkin bireyler, eğitimciler, psikolog, psikolojik danışman, psikiyatrist ve doktorlar, sivil toplum kuruluşları ve ilgili devlet kurumları olacak.

Salı

TTNET'E AMERİKA'DAN SOSYAL SORUMLULUK ÖDÜLÜ GELDİ!


TTNET, Amerikan İletişim Profesyonelleri Ligi LACP tarafından düzenlenen Magellan İletişim Ödülleri tarafından yedi ödüle layık görüldü. TTNET, dünyanın en başarılı iletişim projelerini ödüllendirmek amacıyla gerçekleştirilen ödül programında dijital ürün ve platformları “TTNET Müzik”, “TTNET Webim” ve “TTNET Çarşı”, sosyal sorumluluk projesi “İnternetle Hayat Kolay”, iç iletişim projeleri “İyi ki TTNETliyim Kısa Film Yarışması” ve “TTNET'in Gülen Yüzleri” ve 2013 yılı Kurumsal İletişim çalışmalarıyla ödül kazandı. İnternetle Hayat Kolay”, bu yıl on birincisi düzenlenen LACP Magellan İletişim Ödülleri'nde TTNET’in başarı kazanan ilk projesi oldu. TTNET’in sosyal sorumluluk projesi, LACP Magellan’ın Toplum İlişkileri kategorisinden Gümüş ödül alarak Uluslararası ödüllerine bir yenisini ekledi. Proje, bugüne kadar internet ile temas etmemiş 4000’e yakın kadın, erkek ve çocuğa internet okuryazarlığı eğitimi vererek onları dijital bilgi dünyası ile tanıştırdı.

WEB TABANLI KSS PLATFORMU

2007 yılında Belçika’dan gelerek Türkiye’de yaşamaya başlayan Sandrine Ramboux, iş dünyası profesyonellerinin hangi sivil toplum kuruluşlarının hangi projelerine ne şekilde katkıda bulunabileceklerine kendilerinin karar verebileceği www.4C@rma.com adında web tabanlı bir platform kurdu. Kurumsal yapılara sosyal sorumluluk ve iç iletişim anlamında bir platform sunduklarının altını çizen Ramboux, “Türkiye’de bir ilk olan C@rma’da ilk yılda olabildiğince fazla üye edinerek, onların ilk izlenimlerini, bu platformdan yararlanmak için neye ihtiyaçlarının olduğunu görmek istiyoruz” diyor.

7 BÖLGEDEN 7 ÇOCUĞUN HAYALİ DOĞTAŞ İLE GERÇEK OLDU

Doğtaş tarafından 2009 yılından beri çocukların resme olan ilgilerini artırmak amacıyla düzenlenen “Hayalindeki Odayı Çiz” isimli resim yarışması yedi çocuğun daha hayalindeki odayı gerçeğe dönüştürdü. Doğtaş Çocuk Resim Yarışması ödül töreni ve sergi açılışı Doğtaş Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Davut Doğan, Jüri Başkanı Mehmet Güreli ve jüri üyelerinin katılımıyla 11 Ocak’ta Vialand Alışveriş Merkezi’nde gerçekleşti. 
Sergi açılışı öncesi Vialand Doğtaş mağazası önünde gerçekleştirilen ödül töreninde yedi bölgeden yedi çocuğa Doğtaş’tan dilediği yeni nesil yatak odası hediye edildi. Yarışmanın Akdeniz Bölge Birincisi Antalya’dan Maxim Chelnokov, Doğu Anadolu Bölge Birincisi Muş’tan Hatice Sezgin, Ege Bölge Birincisi İzmir’den Onat Cevhertaş,Güneydoğu Anadolu Bölge Birincisi Diyarbakır’dan Ela Özdilekli, Karadeniz Bölge Birincisi Samsun’dan Aysima Yazıcı, İç Anadolu Bölge Birincisi Eskişehir’den Eray Ersezer ve Marmara Bölge Birincisi Sakarya’dan Ali Kemal Hocalar oldu. 

ERA TEKNİK KOLEJİ'NDEN KAN BAĞIŞI


Türkiye’nin ilk teknik koleji olarak eğitim veren ERA Teknik Koleji Kartal kampüsü olarak geçtiğimiz Pazar günü kan bağışı organizasyonu gerçekleştirdi. ERA Teknik Koleji Psikolojik ve Rehberlik Danışmanı Medine Karadağ, projeyle ilgili şu bilgileri verdi: “Kızılay’ın kan bağışı gönüllü kampanyasına kolejimiz öğretmenleri, velileri ve çalışanlarımızla katıldık. Biz biliyoruz ki bir kişiden bağışlanan kandan üç kişi yararlanıyor. Bu sosyal sorumluluk bilinciyle biz de okul olarak katkıda bulunduk. Kartal kampüsümüzde gerçekleşen kan bağışı kampanyasını, önümüzdeki günlerde Beylikdüzü kampüsünde de tekrarlayacağız. Bu kampanya dahilinde kan veren kişiler, Kızılay'ın sisteminde özel olarak yer alacak; ileride kana ihtiyaç duymaları durumunda kendilerine öncelik tanınacak.”

Pazartesi

GLOBAL COMPACT'E 'DEFACTO' İMZA!


İş güvenliği, insan sağlığı ve çevre konularında çalışmalarını sürdüren DeFacto, sürdürülebilir ve kapsamlı küresel ekonomi vizyonunu benimseyen Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni (Global Compact) imzaladığını açıkladı. DeFacto Perakende Grup Başkanı İhsan Ateş; “DeFacto olarak kurulduğumuz günden bu yana müşterilerimiz, tedarikçilerimiz ve çalışanlarımızın refah düzeyini artırmak, ülkemize fayda sağlamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Faaliyetlerimizi, toplumun hayat standardını ve yaşam kalitesini yükseltecek, ekonomik gelişimi sağlayacak şekilde icra etmeye özen gösteriyoruz.  Bu hedef doğrultusunda atmamız gereken en büyük adımlardan biri de Birleşmiş Milletler tarafından, iş dünyasına ortak bir kalkınma kültürü oluşturmak ve evrensel ilkeler üzerinden ilerlemek adına hazırlanan Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni (http://www.globalcompactturkiye.org/ ) imzalamak oldu” şeklinde konuştu. İhsan Ateş, DeFacto’nun her zaman toplumsal sorumluluklarının bilince olduğunu ve gerekli tüm adımlarını bu doğrultuda attığını vurguladı.

Pazar

23 BİN GENCE FİNANSAL OKURYAZARLIK ÖĞRETTİ

 Visa Europe, ‘Paramı Yönetebiliyorum’ projesi ile 5 yılda 23 bin gence doğrudan finansal okuryazarlık eğitimi verdi. UNDP’nin öngördüğü çarpan etkisine proje 230 bin genci etkiledi. ‘Paramı Yönetibiliyorum’, Romanya’ya bile ihraç edildi.


DR. AYLİN LÖLE
Visa Europe, 2005 yılından bu yana Türkiye’de, finansal okuryazarlık alanında tüketicilerin bilinçlendirilmesi ile ilgili çalışmalar yürütüyor, farklı paydaşları bir araya getirerek, fikir alışverişine imkan sağlayan ortak platformlar yaratıyor. 2009 yılından bu yana ise bu alanda yapılan çalışmaların odak noktasını “Paramı Yönetebiliyorum” projesi oluşturuyor. Visa Europe üye bankaların desteğiyle T.C. Kalkınma Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Habitat Kalkınma ve Yönetişim Derneği işbirliği ile hayata geçrilen “Paramı Yönetebiliyorum” projesi, finansal okuryazarlık alanında kamu, özel sektör ve sivil toplum ortaklığı ile gerçekleştirilen ilk proje olma özelliğini taşıyor. Paramı Yönetebiliyorum aynı zamanda Visa üyesi 22 bankanın ortak seferberliği sonucu hayata geçmiş ve 4 yıldır uyumla yürüyen örnek bir sektörel proje olma özelliğini de taşıyor. Visa Europe Bölge Genel Müdürü Berna Ülman, projenin detaylarını Akşam Ekonomi’ye anlattı...Aylin LÖLE

Projenin amacını kısaca öztler misiniz?
Gençlere yönelik bir finansal okuryazarlık ve bütçe yönetimi projesi olan Paramı Yönetebiliyorum, gençler arasında finansal bilinci geliştirerek sürdürülebilir kalkınma sürecine katkıda bulunmayı hedefliyor.  Proje kapsamında akran eğitimi modeli ile, 15-30 yaş arasındaki gençlere kişisel mali kaynaklarını bütçelemelerine ve finansal hizmetlerini doğru kullanmalarına destek olacak ücretsiz eğitim olanağı sunuluyor. Kısa zaman önce, Paramı Yönetebiliyorum web sitesinde (www.paramiyonetebiliyorum.net) hayata geçirdiğimiz online eğitim modülü ile bu  eğitimden faydalanan gençlerimizin sayısının katlanarak artmasını hedefliyoruz.

Proje 5’nci yılına girdi... Sonuçlarını paylaşır mısınız?
Ülke genelinde gençlerimize finansal okuryazarlık ve bütçe yönetimi becerilerini ücretsiz eğitimlerle kazandırmayı hedefleyen projemiz, ilk yılında 57 gönüllü eğitmenimizle 17 ilde, 6 bin katılımcıya ulaşmak hedefiyle yola çıktı. Bugün geldiğimiz noktada, toplam 357 gönüllü eğitmenimizle, 65 ilde Paramı Yönetebiliyorum eğitimleri veriliyor. Bu eğitimlerle 23 bin gence birebir ulaştık. UNDP’nin öngördüğü çarpan etkisi ile Paramı Yönetebiliyorum 230 bin kişinin hayatını olumlu yönde etkiledi.  Paramı Yönetebiliyorum eğitimlerinin en önemli başarısı finansal konularda gençlerde tutum değişikliği yaratması oldu. Projenin etki analizi sonuçlarına göre, aylık harcamalarını takip eden gençlerin oranı 8 puan artarken, her zaman bütçe yaptığını belirten gençlerin oranı eğitime katıldıktan sonra 10 puan yükseliyor. Yaptıkları bütçeye sadık kalan gençlerin oranın da ise 16 puanlık bir artış görülüyor. Bu sonuçlar, eğitime katılan gençlerin, bütçe yapma ve kontrollü harcama alışkanlığı kazandığını ortaya koyuyor.

Proje Romanya’ya da ihraç edildi
Paramı Yönetebiliyorum projesinin modelini, eğitim içeriklerini, yönetim şeklini proje ortaklarımız ile birlikte Türkiye’de geliştirdik. Projemiz, eğitim içeriği, başarılı sonuçları ve tüm bankaları kapsayan katılımcı modeliyle Visa Europe’taki diğer ülkeler için de önemli bir örnek oldu. Bir anlamda, ödeme sistemlerinde uzun süredir teknolojik yenilik ihraç eden ülkemiz, finansal okuryazarlık alanında da kurumsal sorumluluk projesi ihraç eder konuma geldi. Paramı Yönetebiliyorum projesini 2012 yılında Romanya’ya ihraç ettik. BaniIQ yani ParaIQ adını alan proje Visa Romanya ile Romanya Tüketiciyi Koruma Kurumu, Eğitim Bakanlığı, Junior Achievement ve UNDP işbirliğiyle faaliyet gösteriyor. İsrail’de de uygulanan projemizin gelecek dönemde farklı ülkelerde de hayata geçmesini bekliyoruz.

OECD ve BM de yakından takip ediyor
Projemiz, OECD ve Birleşmiş Milletler (BM) gibi uluslararası kuruluş ve platformlar tarafından da ilgiyle karşılanıyor. 3 Ekim 2013 tarihinde, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Yardımcısı Sigrid Kaag ile Visa Europe olarak İstanbul’da bir araya geldik.  Buluşmamızda, genel anlamda finansal okuryazarlık konusunu ele almanın ötesinde, “Paramı Yönetebiliyorum” projesinde gelinen noktayı da değerlendirme fırsatı yakaladık. Finansal okuryazarlık alanında işbirliği olanaklarını görüştük. 31 Ekim 2013 tarihinde ise OECD’nin davetlisi olarak OECD/INFE/GFLEC Finansal Okuryazarlığın Geliştirilmesi için Küresel Politika Araştırma Sempozyumu’nda Paramı Yönetebiliyorum projesini, yenilikçi yönleriyle sunduk. OECD’nin Paris’teki genel merkezinde, OECD Genel Sekreter Yardımcısı Rintaro Tamaki ve Fransa Merkez Bankası Başkanı Christian Noyer ortak evsahipliğinde gerçekleşen sempozyumda, projemizi tüm dünyadan kamu temsilcileri, sivil toplum ve akademisyenlere anlatma fırsatı yakaladık.

‘En iyinin En iyisi’ ödülünü bile aldı
Paramı Yönetebiliyorum bugüne kadar çok sayıda ödül aldı. 2010’da KSS Pazar Yeri Etkinliğinde en iyi beş kurumsal sosyal sorumluluk projesi arasına girdi. 2011 yılında Avrupa genelinde yüzlerce bankanın katılımı ile gerçekleşen “Insights” Konferansı’nda jüri tarafından En İyi Kurumsal Sosyal Sorumluluk projesi seçildik. Aynı konferansta Avrupa’nın 36 ülkesinden katılan bini aşkın banka temsilcisinin katıldığı SMS oylamasıyla da ‘Best of the Best’ (En İyinin En İyisi) ödülüne layık görüldü. 9 Ekim 2013 tarihinde düzenlenen 11. Altın Örümcek Web Ödülleri’nde jüri değerlendirmesi sonucunda ise Sivil Toplum Organizasyonları / Sosyal Sorumluluk kategorisinde en iyi 2’nci web sitesi ödülünü almaya hak kazandı.




Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites