Avrupa'nın Enerjik Gençlerini Yetiştirecek

Çalık ve Limak’ın sahibi olduğu Kosova Elektrik Dağıtım Şirketi, işsizliğin yüzde 50’yi bulduğu Kosova’da istihdam yaratmak için KEDS Akademi’yi kurdu.

'Turuncu Damla'yla 8 Bin Çocuk Tasarrufu Öğrendi!

ING Bank, çocuklar için finansal okuryazarlık eğitimi verdi. 9 şehirde 8 binden fazla öğrenciye ulaşılan projede, çocuklara tasarruf sahipliği bilinci aşılanıyor...

Ecza Dolabı'ndan Müzik Çıktı...

Eczacıbaşı Topluluğu çalışanlarının oluşturduğu Ecza Dolabı, konserleriyle 5 bin kişiye ulaştı, bilet gelirleri ise sosyal sorumluluk projelerine katkı sağladı.

14 Yılda 500 Bin Sanatseveri Ağırladı!

Kültür ve sanat alanındaki faaliyetlerini İş Sanat çatısı altında toplayan İş Bankası, sadece geçen yıl 35 bin sanatsevere kapılarını açtı. ...

Sosyal Sorumluluk Okulu Boğaziçi Üniversitesi'nde

Sosyal Sorumluluk Okulu, bu kez Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi'nde hayata geçti. Akşam Gazetesi'nin sosyal sorumluk yazarı Dr. Aylin Löle’nin koordinatörlüğünde ...

Salı

BP DESTEK VERDİ, ÖDÜLLE DÖNDÜLER


Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu  tarafından geleneksel olarak düzenlenen yılın “En”leri ödüllerinin ikincisi, “2011’in En Onbiri” ödülleri sahiplerini buldu. 26 Mart 2012’de  İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde düzenlenen törende kazanan sporcular ödüllerini Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın elinden aldılar. Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu’nca oluşturulan bir komisyon tarafından belirlenen 2011 yılının en  başarılı 11 sporcu ve takımı yanında 3 takım ve 1 sporcu da özel ödül almaya hak kazandı. Londra 2012 Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’na BP’nin desteği ile hazırlanan 5 milli sporcu; Beytullah EROĞLU (Yüzme), Semih DENİZ (Atletizm), Göksu ÜÇTAŞ (Jimnastik), Rıza KAYAALP (Güreş) ve Mete BİNAY (Halter) “2011’in En Onbiri” ödüllerini alan sporcular arasında yer aldı.

VAKFA 100 MİLYON DOLAR YATIRDI



Zurich Financial Services Group (Zurich), ekonomiye, sosyal hayata ve çevreye olumlu etki yaratmak için uzun vadedeki kararlılığının bir göstergesi olarak, Z Zurich Vakfı’na 100 milyon dolarlık yatırım yaptı
Z Zurich Vakfı, gelişmekte olan pazarlarda, özellikle sürdürülebilir doğal afet yönetimi ve ekonomik büyüme gibi temel toplumsal sorunların çözüm odaklarını saptayarak, uzun vadeli stratejik ortaklıklara yatırım yapıyor. Mevcut ortaklıklar arasında; Uluslararası Kızılay ve Kızılhaç Dernekleri Federasyonu, Pratik Eylem (Practical Action) ve Yağmur Ormanları Birliği (Rainforest Alliance) yer alıyor. 

Pazartesi

SÖYLEŞİ; LİMAK HOLDİNG YÖNETİM KURULU ÜYESİ EBRU ÖZDEMİR


Limak, Sosyal Sorumluluğu "Vakıf"la Yerine Getirecek...
Bu topraklardan aldığını yine bu topraklara geri vermek... İşte bu cümle, Türkiye ekonomisine yön veren ve istihdam yaratan en önemli gruplarından Limak’ın ana felsefesinin bir izdüşümü... Bu izdüşüm aslında Limak’ın altına imzasını attığı sosyal sorumluluk projelerinin de ana çerçevesini belirliyor. Eğitimden spora çevreden kültür-sanata bugüne kadar sayısız projeyi hayata geçiren Limak Holding, daha çok kişinin hayatına dokunmak için vakıf kurma yoluna gidiyor. Tüm sosyal sorumluluk projelerini bu yıl kuracakları Limak Vakfı çatısı altında toplayacaklarını belirten Limak Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Özdemir, “Sosyal sorumluluk projesi yapmak için illa büyük şirketlere ve büyük bütçelere gerek yok. İyi fikirlerle ve küçük bütçelerle herkes bir proje yapabilir” diyor...

Bu topraklardan aldığını yine bu topraklara vermek anlayışından yola çıkan Limak, eğitim, spor, çevre, kültür ve sanat alanlarında hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projelerini daha kurumsal hale getirmek için vakıf kuruyor...
Öncelikle Limak Grubu’nun sosyal sorumluluk stratejisinden başlayalım... Bu konudaki ana stratejiniz nedir?
Biz grup olarak bu topraktan aldığımızı yine bu topraklara vermemiz gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla ana mottomuz bu olduğu için yaptığımız sosyal sorumluluk projeleri de bu anlayış çerçevesinde şekilleniyor. Limak Şirketler Grubu olarak sosyal sorumluluk projelerine, verdiğimiz desteğin gerçekten bir ihtiyaca cevap verdiğini görmek şartıyla ve elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz. Bizim için verilen desteğin yerini bulması çok önemli. Genelde, eğitim, spor, çevre, kültür, sanat ve sosyal alanlarda çalışıyoruz. Bugüne kadar birçok sosyal sorumluluk projesinde yer aldık. Eğitim projeleri, okul inşaatları, öğrenci bursları, dernek ve vakıf yararına eğitim katkıları, kültürel ve sanatsal aktiviteler, birçok spor etkinliği, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konserleri gibi sıralamak mümkün bunları. Limak için hepsi öncelikli, yeter ki proje hedefine ulaşsın...

VAKIF KURUP, YENİ PROJELER YAPACAĞIZ 
Gelelim yakın geçmişte imza attığınız sosyal sorumluluk projelerine... 2010’da neler yaptınız?
2010 yılında özellikle Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konserlerine ağırlık verdik. Ayrıca bir de Afyon-Şuhut’ta Kız Meslek Lisesi inşaatını tamamlayarak eğitime açtık. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali açılış törenine ve Demokrasi’de Kadın İzleri paneline destek verdik. Tabii ki Pakistan sel felaketi ve diğer bazı dernek ve vakıflara vermiş olduğumuz destekler de mevcut. 2011 yılı ajandanızda neler var sosyal sorumluluk adına hayata geçirmeyi planladığınız? 2011’de öncelikle tüm bu projelerimizi kuracağımız Limak Vakfı altında toplamak istiyoruz. Yine öncelikli konularımız arasında; eğitim, kültür-sanat ve çevre olacak. Bu konuda şimdilik detay vermek istemiyorum ama yeni projelerimiz var; inşallah hepsini gerçekleştireceğiz...

ÖĞRENCİLERDİ, ‘BELLETMEN’ OLDULAR 
Kızların okumasını çok önemsediğinizi biliyorum. Limak olarak bu konuda da hayata geçirdiğiniz bir proje var... 
Limak’ın beş yıl önce Kurtalan’da hayata geçirdiği öğrenci yurdunun özellikle kız öğrencilere yönelik olması konusunda ısrarlı olduk. Şu anda orada 100 kadar kız ortaokul ve lise eğitimi alıyor. Zamanında orada okuyan öğrenciler şimdi ‘belletmen’ sıfatıyla etüt derslerine girip, diğer öğrencilere yardımcı oluyor. Kızların okuması konusunda bir misyon edindik. Bunu her yıl yeni projelerle sürdürülebilir hale getirmek istiyoruz. Sizi en çok heyecanlandıran proje bu muydu peki? Siirt Kurtalan’da yaptığımız kız yurdu beni çok mutlu ediyor. O bölgedeki kızlarımızın okumasında desteğimiz olduğunu bilmek çok güzel. Yine benzer şekilde bu yıl eğitime açtığımız Afyon-Şuhut’taki kız meslek lisesi de çok önemli. O okuldaki tüm kızlarımıza bir meslek edindirmiş oluyoruz.

Duyduğunuz daha ilk anda sizi kalpten yakalayan, ‘Mutlaka içinde yer almalıyız’ diye düşündüğünüz projelerin ortak paydasında ne var?
Kız çocuklarının eğitimi bizim üzerinde özellikle durduğumuz alanlardan biri. Dolayısıyla bu konudaki tüm projelere önem veriyoruz ve ilk sırada değerlendiriyoruz.Sonuç keyif verici ama bir projeyi hayata geçirirken zorlandığınız noktalar oluyor mu? Biz, her sosyal projemize dört elle sarılıyoruz. Dolayısıyla bazen vakit sıkıntımız oluyor. Limak Grubu’nda çalışan arkadaşlarımız profesyonel görevlerinin yanı sıra bu işleri de gönüllülük esasına göre yapıyor. Şimdi tüm bu projeleri kurumsal olarak yapmayı istiyoruz. En büyük hedefimiz bu...

ÇALIŞANLARIMIZ GÖNÜLLÜ OLUYOR 
Limak’ta bir sosyal sorumluluk projesi nasıl gerçekleşiyor? Bu sürecin detaylarını merak ediyorum. 
Bir ekibimiz var. Şirketimizde çeşitli departmanlarda çalışan arkadaşlarımızdan oluşuyor bu ekip ve bu işi gönüllü yapıyor. Bazen kendimiz bir proje geliştiriyoruz, bazen de dışarıdan öneriler geliyor. Ama söylediğim gibi öncelikli hedefimiz önce Limak Vakfı’nı kurmak, onun ardından yeni projelerimizi hızla ve organize şekilde hayata geçirmek... Bir proje gerçekleştirirken bürokrasi, paydaşlar, yerel yönetimler kanadında zorlandığınız oluyor mu? Biz projelerimizde hiç zorlanmadık. Hem yerel yönetimler hem bürokrasi hem de paydaşlar gönülden desteklediler, sahip çıktılar. Bu nedenle kendilerine de ayrıca teşekkür ediyoruz. Zaten bu ilgi, alaka ve destek bizleri sürekli yeni proje yapmak konusunda motive ediyor.

Size destek olmanız amacıyla hazır gelen sosyal sorumluluk projelerine yaklaşımınız nasıl? 
Birincisi bizim önem verdiğimiz alanlardan birinde olmalı. İkincisi ise gerçekten yararlı olabileceğine dair bir kanaatimizin oluşması, bir fark yaratabileceğini görmemiz, uzun vadede devam ettirebileceğimiz projeleri seçiyoruz. Eğer projeyi destekleyen diğer paydaşlar varsa ve işbirliği yapabiliyorsak, tabii bu da bizim için önemli.

PAYDAŞ ARTTIKÇA BAŞARI BÜYÜYOR 
Yurtdışındaki projelerle Türkiye’dekileri kıyasladığınızda ortaya nasıl bir tablo çıkıyor? 
Özellikle Amerika’da sosyal sorumluluk projelerinin boyutları çok büyük. Warren Buffett ve Bill Gates varlıklarının yarısını bağışladılar ve kısa bir zaman içinde de ‘Forbes 400’ listesinde yer alan 38 işadamını da bağış yapmak üzere ikna ettiler. Sosyal sorumluluk projelerinde bir araya gelip, ortak projeler üretmek önemli. Çünkü ne kadar büyük ölçekte yapılabilir, ne kadar çok paydaş dahil edilebilirse o kadar başarılı oluyor projeler. Biz aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi mezunları olarak da biraraya geldik, Ağrı’da okullar yapıyoruz. Sosyal projelerde ortak çabayı ve ortak aklı çok önemsiyorum. Dolayısıyla Bill Gates’in ve Warren Buffet’ın geliştirdiği ortak projeleri büyük bir merakla takip ediyorum.

Gözlemlerinizden yola çıkacak olursak, sizce Türkiye’de daha çok hangi alanlarda sosyal sorumluluk projeleri geliştirilmeli?
Türkiye’de her alanda projelere ihtiyaç var. Küçük, büyük diye ayırmamak lazım. Ama ne kadar çok paydaş biraraya gelip ne kadar çok etkisi olan fazla projeler üretebilirse- etki o kadar büyük olur diye düşünüyorum. Sosyal sorumluluk projesi yapmak için illa büyük şirketlere gerek yok, iyi fikirlerle küçük bütçelerle herkes bir proje yapabilir. Aynı zamanda önemli olan sosyal sorumluluk ruhunu okullara da taşımak. Bunu ilkokuldan itibaren projelerle çocuklara öğretmek ki, hayatı o açıdan da görebilsinler...

SÖYLEŞİ; GARANTİ BANKASI GENEL MÜDÜRÜ ERGUN ÖZEN


Bir Sınıfı Yönetmek Banka Yönetmekten Daha Zormuş...

Türk bankacılık sistemi denilince kuşkusuz ilk akla gelen isimlerden biri Ergun Özen. Yoğun temposu içinde Garanti Bankası’nın sosyal sorumluluk konusundaki projeleriyle ilgili bir araya geldiğimiz Özen’le Öğretmen Akademisi Vakfı’nı (ÖRAV) ve Öğretmenin Sınırı Yok projesini konuştuk. “Eğitimin sonunda anladım ki bir sınıfı yönetmek, bir bankayı yönetmekten daha zor! Bence gelecek nesillerin yetiştirilmesinde, öğretmenlerden daha önemli bir meslek grubu yok. Ne bankacı, ne ekonomist, ne de siyasetçi…” diyen Özen’e, öğretmen bir annenin kızı olarak hak vermemek elde değil. İşte Garanti Bankası’nın Öğretmenin Sınırı Yok projesi ve ÖRAV’ın hedefleri…

“Gelecek nesillerin yetiştirilmesinde, öğretmenlerden daha önemli bir meslek grubu yok. Ne bankacı, ne ekonomist, ne de siyasetçi” diyen Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, 100 bin öğretmene yüzyüze eğitim vermeyi hedeflediklerini belirtiyor...

Öğretmenin Sınırı Yok projesinin detaylarını merak ediyorum ama öncelikle ne zaman ve nasıl doğdu, buradan konuşmaya başlayalım...
Bankamızın kuruluşunun 62. yılı olan 2007’de, sürdürülebilir bir sosyal sorumluluk projesini daha hayata geçirmek üzere çalışmaya başladık. Türkiye’nin eğitimle ilgili ihtiyaçlarını incelemeye aldık. Yapılan araştırmalar, ülkemizde kişi ve kurumların çabalarını, ağırlıklı olarak eğitime yönlendirdiğini gösteriyor. Ancak eğitimi desteklemeye yönelik projelerin odağında genellikle okullar ve öğrenciler bulunuyor. Mevcut çalışmaların burs, bağış, ekipman desteği, okul yaptırılması gibi ağırlıklı olarak eğitimin altyapısal sorunlarına eğildiği dikkat çekiyor. Diğer yandan, eğitimin kalitesinin yükselmesinde birincil öneme sahip öğretmenlere yönelik herhangi bir çalışmanın olmadığı görülüyor. Öğretmenlere yönelik projelerin kurumsal bir çatı altında gerçekleştirilebilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla Öğretmen Akademisi Vakfı’nı kurduk. Peki burada amaç neydi? Ülkemizde düşünen, sorgulayan ve araştıran bir eğitim modelinin uygulanmasına katkıda bulunmak amacıyla, eğitimde kalitenin anahtarı olan öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimini destekleyecek bir proje tasarladık ve “Öğretmenin Sınırı Yok” adını verdik.

15 MİLYON TL’LİK KAYNAK AYRILDI 
Bu projenin içeriğinden bahseder misiniz? 
“Öğretmenin Sınırı Yok” projesi kapsamında, öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimine yönelik eğitim faaliyetleri düzenlemek üzere Milli Eğitim Bakanlığı’yla 5 yıllık bir protokol imzalandık. Toplam 15 milyon TL’lik kaynak ayırdığımız projenin pilot çalışmaları, Nisan- Mayıs 2009 döneminde yapıldı. Saha eğitimlerine, 2009-2010 eğitim yılıyla birlikte başlandı. Eğitimlerin kapsamında neler var? Eğitimler, “İletişim Becerileri”, “Sınıf Yönetimi” ve “Ölçme- Değerlendirme” olmak üzere 3 modülden oluşuyor. Öğretmenlere, etkili iletişim, dirençle baş etme, karar verme, takım oluşturma, sorun davranışların yönetimi, olumlu davranışların pekiştirilmesi ve değerlendirme teknikleri gibi konularda eğitimler veriliyor.

61 İLDE 24 BİN 341 ÖĞRETMENE ULAŞILDI 
Bugüne kadar nasıl yol aldınız peki? 
Türkiye’de ilköğretim düzeyinde görevli 100 bin öğretmene yüz yüze hizmetiçi eğitim verilmesini hedefleyen proje kapsamında bugüne kadar; Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Amasya, Ankara, Antalya, Artvin, Aydın, Balıkesir, Bayburt, Bilecik, Bingöl, Bolu, Burdur, Bartın, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kırklareli, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Mardin, Manisa, Mersin, Muğla, Muş, Nevşehir, Rize, Sakarya, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Van, Yalova, Yozgat ve Zonguldak olmak üzere 61 ildeki 24 bin 341 öğretmene yüz yüze eğitim verildi.

HERKESİN DESTEĞİ ÖNEMLİ 
ÖRAV’la neyi hedeflediniz peki? 
ÖRAV’ı kurarken hedefimiz, öğretmenlere yönelik projelerin kurumsal bir çatı altında geliştirilmesine ve sürdürülebilir kılınmasına olanak sağlamaktı. Öğretmenin Sınırı Yok, vakfın ilk projesi olarak hayatageçiriliyor. İlk etapta amacımız, yüz yüze eğitimleri 100 bin öğretmene ulaştırmak, projeyi sürdürülebilir kılmak için oluşturulan e-öğrenme portalı eKampüs’ü, öğretmenler için büyük bir kaynak ve iletişim platformuna dönüştürmek. Uzun vadede koyduğunuz bir hedef var mı? Uzun vadede hedefimiz ise ÖRAV’ın, öğretmenlerin gelişimine katkıda bulunacak sayısız projeyi hayata geçirmesi. Bunu da yalnız Garanti Bankası’nın değil, eğitime gönül veren tüm kişi ve kuruluşların desteğiyle yapması… Asıl önemsediğimiz hedefimiz ise ÖRAV’ın öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimi alanında Türkiye’nin en etkin ve üretken sivil toplum kuruluşu haline gelmesi. Bu girişim o zaman misyonunu yerine getirmiş olacak.

FARK YARATANLAR KİTAP OLACAK 
Yanılmıyorsam, projenin bir uzantısı da Öğretmenini Anlat... 
ÖRAV’ın, 2010 yılının 24 Kasım’ında yani öğretmenler gününde başlattığı çok keyifli bir projesi var. “Öğretmenini Anlat”, bireylerin hayatında önemli bir yere sahip öğretmenlerin hikâyelerini derlemeyi amaçlıyor. Projeye katılanlar, www.ogretmeninianlat.com sitesi aracılığıyla, öğrencilik yıllarında hayatlarını etkileyen öğretmenleri anma ve tüm Türkiye’yle paylaşma fırsatını elde ediyor. ÖRAV, Türkiye’nin fark yaratan öğretmenlerinin hikâyelerini, kitap haline getirerek yayımlamayı planlıyor.

AVRUPA’DAN ÖDÜL ALDIK 
Tüm bu projeyi düşünecek olursak, söz konusu süreçte sizi şaşırtan neler oldu?
Proje ilerledikçe uluslararası arenada da değer bulmaya başladı, bu kapsamda uluslararası bir ödül programı olan The Stevie Business Awards’da Avrupa’da Yılın Kurumsal Sosyal Sorumluluk kategorisinde ikincilik ödülüne layık görüldük.

İLETİŞİM AMAÇ DEĞİL ARAÇ 
Son olarak, sosyal sorumluluk projelerinde şirketler ne tür hatalara düşüyor, sizin bu konuda ne gibi gözlemleriniz var? 
Şirketler, çalışanlarından müşterilerine, tedarikçilerinden topluma kadar pek çok paydaşına karşı yerine getirmesi gereken asli sorumluluklara sahip. Öncelikle bu kurumsal sorumlulukların yerine getirilmesi, yapılan işin iyi yapılması, gelir paylaşımının adilâne gerçekleşmesi gerekir. Oysa sosyal sorumluluk projesi yürüten bazı şirketler, kurumsal sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirmiyor. Diğer yandan, içinde yaşadığınız toplumun sosyal gelişmişlik düzeyi, sizin düzeyinizi belirler. Bir kurumun tek başına çok verimli, çok kârlı, çok başarılı olması onu toplumun düzeyinden pek de yukarı taşımaz. Bilakis… Dolayısıyla içinde yaşadığınız toplumla sahip olduğunuz nitelik ve becerileri paylaşmadığınız, maddi-manevi birikiminizden bu topyekün kalkınmışlığa pay ayırmadığınız zaman, bir huzur toplumu, bir refah toplumu oluşturamazsınız. Konuya bu yönden yaklaşılması gerektiği inancındayım. Ayrıca, sosyal sorumluluk projeleri çoğu zaman bir sorumluluğun gereği değil, “iletişim faaliyeti” olarak görülüyor. Elbette bu projelerin iletişimi de yapılmalı ancak bu amaç değil sonuç olmalı. “Küçük olsun, bizim olsun” yaklaşımının da yanlış olduğunu düşünüyorum. Önemli olan bir projeyi kimin yaptığından çok, hangi faydanın sağlandığı ve bunun ne kadar sürdürülebilir olduğudur. Bu yaklaşım bizi, yalnızca öğretmenlere yönelik bir proje tasarlamakla sınırlı kalmayıp ÖRAV’ı kurmaya itti. ÖRAV, her kişi ve kurumun desteğine açık. Biz de Garanti Bankası olarak herkesle eşit mesafede durmaya hazırız.

"FİKRİM ARTIK İŞİM" DİYEN 3 KADINA 150 BİN TL DESTEK!

İstanbul Ticaret Odası (İTO), Türkiye Odalar veBorsalar Birliği (TOBB) İstanbul Kadın Girişimciler Kurulu ve Coca-Cola ortaklığı ile yürütülen “Fikrim Artık İşim” programıyla, girişimci adayı kadınlara fikirlerini işe dönüştürmeye yönelik eğitim veriliyor ve başarılı iş fikirlerine maddi destek sağlanıyor. Proje kapsamında, ön elemeyi geçen kadınlar önce KOSGEB işbirliği ile düzenlenen kadın girişimcilere yönelik KOSGEB Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi'ne katılmaya hak kazanıyor. Eğitim sonrası belirlenen proje sahibi kadınlar bir haftalık atölye çalışmalarına katılıyorlar. Atölye çalışmaları sonrası yapılan değerlendirmede en başarılı 3 iş fikri sahibi kadın girişimciye Coca-Cola tarafından toplam 150 bin liralık maddi destek veriliyor. İş fikirlerinin hayata geçmesiyle birlikte Coca-Cola Türkiye çalışanları kadın girişimcilere 1 yıl boyunca koçluk desteği veriyor. 

SÖYLEŞİ; CORENDON GROUP YÖNETİM KURULU BAŞKANI YILDIRAY KARAER


Uçakların Karbondioksit Salınımına Karşı 1 Milyon Ağaçlık Orman Kuruyor...
Amsterdam-Antalya uçuşumuz süresince atmosfere saldığımız karbondioksitin zararı yalnızca iki ağaçla telafi edilebiliyor... 1 milyon ağaçlık ormanımız dünyaya bir armağan olacak…” Bu sözler Hollanda merkezli Corendon Group’un Yönetim Kurulu Başkanı Yıldıray Karaer’e ait… “Çevre en kıymetli mirasımız; bir kere kaybettiğiniz anda bir daha bulamayacağımız, gelecek nesillere bulduğumuz gibi teslim etmemiz gereken bir emanet” düşüncesiyle TEMA Vakfı ile birlikte Antalya ve Denizli’ye toplamda 1 milyon ağaçtan oluşan devasa bir orman kurmak için yola çıktıklarını belirten Karaer, “Kar getiren bir işletme kurabilirsiniz ama çevre ve insan odaklı çalıştığınız zaman fark ediliyorsunuz; marka bilinirliğiniz inanırlığınızla birleşerek ortaya müthiş bir sentez çıkarıyor” diyerek, sosyal sorumlulukta nasıl bir yol izlediklerinin ipuçlarını paylaştı…

Corendon, Amsterdam-Antalya uçuşlarında atmosfere bırakılan karbondioksit salınımını telafi edebilmek için TEMA’yla ortak Antalya ve Denizli’ye orman kuruyor. 1 milyon ağaçtan oluşan bu dev ormanın maliyeti 2.5 milyon euro olacak...

Atilay Uslu ile kurduğunuz Corendon, havayollarından otelciliğe kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteriyor. Grubun sosyal sorumluluk stratejisinin özünde neler var?

Sosyal sorumluluk konusundaki stratejimizi, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmamız gerektiği düşüncesinden hareketle biçimlendirmekteyiz. Son yıllarda bu konuyla ilgili olarak; hükümetler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları doğal dengesi gün geçtikçe daha da bozulan dünyamız için daha dişe dokunur eylem planlarını hayata geçirdiler. Corendon Group olarak bizler de bu topyekün mücadelede üzerimize düşeni yapmaya gayret gösteriyoruz.

ÖNCELİĞİNDE ÇEVRE VE İNSAN VAR 
Sosyal sorumluluğun hangi alanları sizin için öncelikli? 
Ağırlıklı olarak çevre ve insan odaklı sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirmeye çalışıyoruz. Çevre en kıymetli mirasımız; bir kere kaybettiğiniz anda bir daha bulamayacağımız, gelecek nesillere bulduğumuz gibi teslim etmemiz gereken bir emanet. Çevre çok geniş bir kavram bunun içinde hava, orman, göl, nehir, dağ, kısacası yaşanılabilir bir alan var. Çevrenin üzerinde ihtiyatla durmamız gerekiyor. Türkiye’de eksikliğini hissettiğimiz bir diğer sosyal sorumluluk alanının hayvan hakları olduğuna inanıyoruz. Özellikle sokak hayvanları için özel olarak düşünülmüş, dizayn edilmiş yaşama alanlarının artırılması gerektiğine inanıyoruz. Gelecek dönemde hayvan hakları, sokak hayvanlarının yaşama standartları üzerine yeni çalışmalarımız olacak.

Bir sosyal sorumluluk projesini geliştirirken hangi kıstasları dikkate alıyorsunuz, merak ediyorum...
Sosyal sorumluluk projelerimizin başında Sürdürülebilir Turizm Koordinatörümüz Hank Curfs var. Hem Hollanda’yı hem de Türkiye’yi çok iyi tanıyan biri. Türk ve Hollandalı yetkililerle yapılan görüşmeler sonunda ortak projeler üretiliyor. Özellikle çevre, insan ve hayvan odaklı çalışmalar Hank Curfs’un ilgi alanında.

SOKAK HAYVANLARINI GÖZETİYOR 
Bugüne kadar yaptığınız sosyal sorumluluk odaklı işlerden bahsedecek olursak, neler var?
Corendon Group olarak Hollandalı ve Belçikalı hayvan severlerle birlikte yürüttüğümüz çalışmalarla Türkiye’deki sokak hayvanlarının tedavi ve bakımına destek oluyoruz. Yılın belirli dönemlerinde İstanbul Kemerburgaz’daki hayvan barınağına ziyaretler düzenleyerek Hollanda’da faaliyet gösteren Actie Zwerfhonden Derneği’nce organize edilen yardım maddelerini ve hayvanseverleri barınakla buluşturmaktayız. Ayrıca, bu hayvanseverlerin Belçika ve Hollanda’ya götürerek bakıma aldığı hayvanları herhangi bir ücret almadan taşıyoruz. Ayrıca Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık bölümü öğrencilerinin kendi uçak tasarımları ile yarıştıkları Amerika Birleşik Devletleri’nin Arizona Eyaleti’nde yapılan Cessna Design Build Fly Yarışması’nda sponsor olduk. A.Ü ekibi onlarca üniversite arasından 30’ncu olarak teknik eğitim anlamında önde gelen birçok üniversite ve fakülteyi geride bıraktı.

15 BİN FİDANLIK ORMAN KURDU 
Son projenize gelecek olursak, TEMA’yla ortak bir orman kurmayı hedefliyorsunuz bildiğim kadarıyla…
2010 yılındaki en önemli projelerimizden biri TEMA Vakfı ile ortak Antalya’da 15 bin ağaçlık ormandı. Andız, kızılçam, mavi seki, boynuz, defne gibi ağaçlardan oluşan Corendon Ormanı, geçtiğimiz sene ekilen 15 bin fidanla hayata geçirildi. Orman, aradan geçen bir yıllık süre içerisinde kayda değer bir gelişim kaydetti. Pek çok farklı ağaç türünden oluşan ormanda kimi fidanlar insan boyuyla yarışır bir seviyede; kimi türler ise daha şimdiden 30 cm’yi geçmiş durumda. Ama yapılan katkılarla ekilen fidanlar, geleceğin gür ormanının sinyallerini şimdiden veriyor.

PROJENİN MALİYETİ 2.5 MİLYON EURO 
Bu yıl söz konusu projedeki hedefinizi revize mi ettiniz? 
2011 yılındaki en büyük sosyal sorumluluk projemiz ülkemizde 1 milyon ağaç dikmek. TEMA Vakfı ile ortak yürütülen projede 1 milyon ağacın yarısı Antalya, diğer yarısı da Pamukkale bölgesine dikilecek. Bunun toplam maliyeti ise 2.5 milyon euro olacak. Corendon’la tatile giden her turiste 2.5 euro karşılığında ağaç satarak bu parayı karşılamayı düşünüyoruz. Rezervasyon yaptıran herkese bunu soruyoruz. Bizim isteğimiz tüm bütçenin yolcular tarafından karşılanması ve doğanın rejenerasyonuna onların da bir katkılarının olması. Maddi anlamda eksik kalan kısmını kendimiz tamamlayacağız. Hollanda’nın en büyük ormanının beş misli büyüklüğünde ağaç dikmek istiyoruz. Bu büyük bir hayal...

Sizi bu tür projelerde en çok ne zorluyor?
Burada en son yaptığımız 1 milyon ağaç projesini anlatacağım. Projeye başlamadan önce müşterilerimize; “Böyle bir kampanya yapacağız ne dersiniz” dedik ve yolcularımızın büyük bir çoğunluğundan destek aldık. Ancak proje başlayınca desteğin beklenenden çok daha düşük düzeyde olduğunu gördük. Daha sonra yaptığımız çalışmalarla da projeyi sağlam bir temele oturttuk. Şu anda önümüzdeki üç yılı kapsayacak bir “1 milyon Ağaç” projemiz var. Filomuzdaki uçaklarımızın karbon salınımlarını bertaraf edebilmek en temel gayemiz. Bu orman bu gaz salınımının karşısında bir alternatif olarak temiz hava üretecek. Somut bir örnekle açıklamak gerekirse; Amsterdam-Antalya uçuşumuz süresince atmosfere saldığımız karbondioksitin zararı yalnızca iki ağaçla telafi edilebiliyor... 1 milyon ağaçlık ormanımız dünyaya bir armağan olacak.

YOLCUYA ‘YEŞİL YEMİN’ ETTİRİYOR 
Rakiplerinizin projeleriyle karşılaştırma yaparsanız, fark ne?
Bugüne kadar hiçbir havayolu şirketi bizim yaptığımız karbonmonoksite karşı ağaç projesini işlemedi ve biz bunu gönüllü olarak müşterilerimizden 2.5 euro alarak yapıyoruz . Para vermek istemeyenler de “Yeşil yemin” ederek yine çevreye destek olacaklarına söz veriyorlar. Corendon’un merkezi Hollanda’da... Projelerde Hollanda mı yoksa Türkiye mi öncelikli? Yaptığımız bütün projelerde iki ülkeyi ortak kullanmaya çalışıyoruz. 1 milyon ağaç projesinde kişi başına 2.5 euro’yu Hollandalılar ve Belçikalılar ödeyecekler ama 1 milyon ağaç Denizli ve Antalya’ya dikilecek. Sonuçta dünya 1 milyon ağaç kazanacak. Sosyal sorumluluk size göre şirkete ne katıyor? Sosyal sorumluluk projeleri ile kurum oluyorsunuz. Kar getiren bir işletme kurabilirsiniz ama çevre ve insan odaklı çalıştığınız zaman fark ediliyorsunuz; marka bilinirliğiniz inanırlığınızla birleşerek ortaya müthiş bir sentez çıkarıyor. Geceleri daha rahat uyuyorsunuz projeler peş peşe hayata geçtikçe.

YETENEĞE DESTEK YARATICI EKONOMİYE DESTEK ADANA'DAYDI


TTNET’in “Yeteneğe Destek Yaratıcı Ekonomiye Destek” adlı kurumsal sosyal sorumluluk projesinin İzmir’de başlatılan 2012 yılı programının ikinci durağı Adana oldu. Projenin 16 Mart’ta yapılan Adana açılışına, TTNET Kurumsal İletişim Direktörü
 Lebin Ebru Çokişler, Çukurova Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Süleyman Güngör ve gençler katıldı. 

RENAULT'YA '41' KERE MAŞALLAH!


Çocukların yollarda daha güvenli olmasını hedefleyen Sokakta İlk Adımlar yol güvenliği eğitim projesi, bu yıl Ordu ilinde de uygulanacak ve eğitim yılı sonunda toplamda 41 ilde 1 milyon 200 bin öğrenciye ulaşmış olacak. Türkiye’nin en uzun soluklu yol güvenliği eğitim projesi olan Sokakta İlk Adımlar, Ordu ilini de uygulama alanına aldı... Renault’nun 2002’de başlattığı, Total ve Türkiye Trafik Kazalarını Önleme Derneği’nin de destek verdiği proje, bu yıl 10 yaşına basmış ve bir önceki yıla göre yüzde 30 oranında büyümüştü. Projeden Ordu’daki 21 okulun, 76 şubesinde, 2 bin 126 öğrenci yararlanacak.

YEŞİL SEKTÖR GÜNLERİ BAŞLIYOR


Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Kulübü 28-29 Mart 2012’de ”Yeşil Sektör” isimli seminer düzenliyor. Yeşil Sektör Günleri,  çevre ve enerji verimliliği konusundaki önemli çalışmaları, alternatif yaklaşımları otomotiv, inşaat, beyaz eşya ve enerji sektöründeki isimleri öğrencilerle buluşturacak. Çevreci uygulamalarıyla Türkiye’nin önde gelen firmalarının konuşmacı olarak katılacağı Yeşil Sektör Semineri, Davutpaşa Kampüsü İnşaat Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleşecek.

ACIBADEM MOBİL SAĞLIK'TAN HUZUREVİ ZİYARETİ


Medikal Koçluk, Acil Sağlık Hizmetleri, Teletıp Uzaktan Sağlık Yönetimi, İşyerinde ve Evde Check-up, Evde Bakım gibi hayatı kolaylaştıran çözüm paketleri bulunan Acıbadem Mobil Sağlık, 18-24 Mart Yaşlılar Haftası’nda Cuma günü Kartal Elele Huzurevi sakinlerini ziyaret etti.

Cuma

SÖYLEŞİ; COCA COLA TÜRKİYE BÖLGE BAŞKANI BURAK BAŞARIR


Reklam Tek Başına Sizi Sevdirmez, Sosyal Sorumluluk Aidiyeti Artırır...

Şirketlerin artık sadece kar ve cirolarının sorgulanmadığına dikkat çeken Coca-Cola İçecek Türkiye Bölge Başkanı Burak Başarır, “Sosyal sorumluluk projeleri, bireylerin sizi benimsemesine, size sempati duymasına ve sizi yararlı bir toplumsal unsur olarak algılamasına neden olur. Çalışanlar da sizin sadece kar-ciro güdüsüyle hareket eden bir firma olmadığınızı düşünerek size karşı farklı bir sadakat ve aidiyet hissederler” diye konuşuyor. Türkiye’de sosyal sorumluluk alanındaki farkındalığın giderek arttığını belirten Başarır, Coca-Cola İçeçek’in bu konudaki yol haritasını anlattı:

Coca-Cola İçecek Türkiye Bölge Başkanı Burak Başarır, “Gıda güvenliği, su kaynaklarının korunması, enerji tasarrufu gibi alanlara odaklanıyor ve bu alanlarda fark yaratabileceğimizi düşünüyoruz” diyor...
Bir sosyal sorumluluk projesi, kuruma ne gibi artı değerler katıyor, önce bunu yorumlayarak başlayalım... Kısa süre öncesine kadar şirketlerin performansları, finansal verilerle sorgulanırdı. Oysa artık şirketlerin sadece ne kadar kar ettiği ya da ne kadar ciro yaptığı sorgulanmıyor. Reklam vererek bilinirlik sağlayabilirsiniz ama reklam tek başına sizi topluma sevdirmez, benimsenmenizi sağlamaz. KSS projeleri, bireylerin sizi benimsemesine, size sempati duymasına ve sizi yararlı bir toplumsal unsur olarak algılamasına neden olur. Çalışanlar da sizin sadece kar-ciro güdüsüyle hareket eden bir firma olmadığınızı düşünerek size karşı farklı bir sadakat ve aidiyet hissederler. KSS projelerinin faydalarını kısa dönemli ölçümlemek sağlıklı olmaz. Ancak uzun vadede KSS projelerinin başarınıza etkisi tartışmasız.

İŞ DÜNYASI ÖĞRENME AŞAMASINDA 
Yurt dışındaki sosyal sorumluluk projeleriyle Türkiye’dekileri karşılaştırmanızı istersem, ortaya çıkan tabloyu nasıl değerlendirirsiniz?
Bu alandaki farkındalık giderek artıyor, herkes kendi prensipleri doğrultusunda stratejiler belirleyip bazı projeler gerçekleştiriyor. Bunların bir kısmı çok değerli ve faydalı, bir kısmının belki de içi boş. Fakat bu doğal bir süreç, henüz iş dünyası öğrenme aşamasında. Uzun dönemde iyi ve sürdürülebilir projeler ayakta kalacak. Global bir şirket olmanın sosyal sorumluluk projelerine artı veya eksileri var mıdır? Buradaki en önemli nokta kuşkusuz küresel değerlerin, yerel gereksinimlerin ve bizim kapasitemizin uyumlu olması. Biz sistem olarak en iyi bildiğimiz alanlara odaklanmak istiyoruz. Örneğin, baktığınız zaman kanser de çok ciddi bir toplumsal sorundur fakat bizim uzmanlık alanımızın dışındadır dolayısıyla kanserle ilgili toplumsal projeleri o alanı en iyi bilenlere bırakıyoruz. Biz gıda güvenliği, su kaynaklarının korunması, enerji tasarrufu gibi alanlara odaklanıyor ve en büyük faydayı bu alanlarda yaratabileceğimizi düşünüyoruz.

HAREKET NOKTAMIZ: YAŞAMA DEĞER KATMAK 
Peki Coca-Cola İçecek’in bu konuya bakışı nasıl?
Şirketlerin uzun dönemdeki başarısı çevrenin ve toplumun sürdürülebilirliği ile bağlantılıdır. Hem şirketlerin, hem toplumun hem de çevrenin kazandığı bir geleceğin yolu da, yenilikçi ve çevreci bir iş modelinin kurulmasından geçiyor. Yenilikçi ve çevreci iş modelimiz Coca-Cola İçecek’in (CCİ) tüm operasyonlarının temelinde yer alıyor. Tüm çalışanlarımızla “yaşama değer katmak” noktasından hareket ediyoruz. Daha çok üretirken daha az tüketmek; çevresel etkileri en aza indirerek sürdürülebilir bir üretim süreci yakalamak temel prensiplerimiz arasında… Küresel Coca-Cola sisteminin bir parçası olarak sistemin ve yaşadığımız toplumun değerlerine uygun projeleri yaşama geçiriyoruz. Şeffaflık ve hesap verilebilirlik bizim için çok önemli. Artık şirketlerden sadece finansal performanslarını değil, faaliyetlerinden kaynaklanan tüm çevresel ve toplumsal etkilerini de şeffaf bir şekilde açıklamaları bekleniyor.

Sosyal sorumluluğun odağında ne var?
Bizim sosyal sorumluluk stratejimizin odağındaki prensip sürdürülebilirlik. Yani gerçekleştireceğimiz proje, sürdürülebilirlik kavramını desteklemek durumunda. Öncelikle bir sosyal sorumluluk projesinin sürdürülebilirliği, taraflara fayda sağlamasıyla mümkündür. Sadece tek taraflı fayda sağlayan projelerin sürdürülebilirliği yoktur. Proje, değişen gündelik koşulları dikkate almak ve toplumsal dinamiklere uyum sağlamak zorundadır. Projenin, hedef kitlesi, yani toplum tarafından benimsenmesi de sürdürülebilir olmasını sağlar.

TÜRKİYE’DE BİR İLKİZ 
Nelere imza attınız, biraz da onlardan bahsedelim...
Bu kapsamda biz Türkiye’de bir ilke imza atarak Sürdürülebilirlik raporlamasının altın standardı olarak kabul edilen GRI (Global Reporting Initiative) ilkelerine göre Türkiye’nin ilk KSS raporunu hazırladık. Bununla, AccountAbility 2008 Değerlendirmesi’nde Türkiye’nin hesap verilebilirlikte bir numaralı şirketi olduk. Geçtiğimiz sene sürdürülebilirlik raporlaması alandaki çalışmalarımızın çıtasını yükselterek, yine ülkemizde bir ilke imza attık; raporlama seviyemizi B sınıfına yükselttik, yanı sıra Ürdün ve Kazakistan’daki faaliyetlerimizi de rapor kapsamına dahil ettik. Coca-Cola İçecek’te kurumsal sosyal sorumluluk stratejimizi kilit paydaşlarının beklentileri ve kaygıları doğrultusunda oluşturuyoruz. Bu kapsamda kurumsal sosyal sorumluluk stratejimizi 4 ana alana odaklıyoruz; ürün sorumluluğu ve sorumlu pazarlama, adil ve güvenli işyeri, çevreci operasyonlar ve topluma katkı.

ÇALIŞANLARIMIZIN ÖNERİSİ KIYMETLİ 
Mucit Yarışması da buradan hareketle mi doğdu?
CCİ Mucit Yarışması diye bir uygulamamız var. Her CCİ çalışanının önerisi bizim için kıymetli. Onlardan gelen önerilerle ve geliştirdikleri projelerle bugün Coca-Cola’yı en çevreci şekilde üreten ülke Türkiye. Mucit Yarışması için çalışanlarımızın 2009 yılında oluşturduğu 211 inovasyon ve replikasyon projesiyle toplamda 4 milyon TL yıllık kazanç ve yaklaşık 750.000 KW enerji tasarrufu sağlandık. Böylece 270 evin 1 yıllık elektrik ihtiyacı kadar enerji tasarrufu elde ettik. Türkiye’deki üretim tesislerinin karbon salınım oranlarını açıklayan ilk firma olarak su, enerji kullanımı ve katı atık oranlarını dünya ortalamasının altına çektik. Hayata geçirdiğimiz projelerle enerji tüketimimizi de ürün başına 0,233 Mj/L’ye çektik. Coca-Cola Sistemi ortalaması bu rakamın iki katı olan 0,45 Mj/L seviyelerinde... PET şişirme operasyonunda tüm dünyada ortalama 35-40 bar basınç uygulanırken İzmir Kemalpaşa fabrikasında bu rakamı 17 bara kadar düşürerek dünya çapında bir başarıya imza attık. PET şişirme makinesinin üreticisi bile bu rakama şaşırdı. Çevre ve doğal kaynak kullanımı konusunda yaptığımız ciddi yatırımlar bir yandan da maliyetlerimizi düşürdü. Tüm bunlar CCİ’nin sürdürülebilirlik ve verimlilik anlamındaki çalışmalarının ne kadar önemli ve anlamlı olduğunu bir kez daha ortaya koydu.

KARIN YÜZDE 3’ÜNÜ AYIRIYOR 
2010 yılı karnenizde neler var? 2011 için neler planlıyorsunuz?
2010 yılında öncelikle KSS Raporlama seviyemizi GRI B düzeyine çıkarttık ve rapor kapsamımızı Ürdün ve Kazakistan’ı da içerecek şekilde genişlettik. Türkiye’de elde ettiğimiz en iyi uygulamaları uluslararası operasyonlarımızdaki 9 ülkeye de taşıdık. Daha az su ve enerji tüketerek, daha çok üretmek için 2010 yılı boyunca çalışmalarımıza devam ettik. Şirket ana sözleşmemizde belirlendiği gibi her sene vergi öncesi karımızın yüzde 3’ünü Anadolu Vakfı ve Coca-Cola Hayata Artı Vakfı’na bağışlıyoruz. Yıldan yıla değişmekle beraber bu çok ciddi bir rakam. 2009 yılında 4,5 milyon TL tutarında bağış yaptık. Selden büyük zarar gören Pakistan’a, iş yatırımlarımızı sürdürmenin yanı sıra, Coca-Cola Sistemi olarak 1 milyon doların üzerinde yardımda bulunduk. Kızılay aracılığıyla hem personelimiz hem de Coca-Cola İçecek şirketi olarak yardım kampanyası düzenledik. CCİ olarak faaliyetlerimizden kaynaklanan çevreye etkimizi daha da azaltacak projelerimize odaklanıyoruz. Su ve enerji kullanım oranlarını daha da aşağı çekip, geri dönüşüm oranımızı yükseltmeyi hedefliyoruz. Bunun yanında, 2011 yılında en büyük odak noktamız yeni soğutucu alımlarımızın tamamını yeni nesil ve daha çevreci soğutuculardan yapmak. Bu yeni soğutucular (HFC-free) Hidroflorokarbon içermiyor. Ayrıca mevcut soğutuculara enerji tasarrufu sağlayan aparatların takılmasıyla bunların karbon ayak izi de ciddi şekilde azalacak.

ÇEVRE VE GENÇLER ÖN PLANDA 
Coca-Cola’nın yurtdışında hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projeleriyle Türkiye’deki uyguladıkları arasında ne gibi farklılıklar ve benzerlikler var?
Coca-Cola İçecek, büyük bir sistemin en büyük parçalarından biri. Dolayısıyla, çevre, insan hakları, çalışma koşulları gibi konularda büyük benzerlikler var. Ancak her coğrafyanın kendi önceliklerinden kaynaklanan bazı konular öne çıkıyor. Türkiye’de su ve enerji kaynaklarının sınırlı olması sonucunda biz bu alanlara çok yatırım yaptık. Genç ve potansiyelli nüfusumuz nedeniyle gençlerin önünü açan projeler de bizim için öncelikli. Coca-Cola Hayata Artı Vakfı da bu kapsamda gençlerin çevreyle ilgili projelerine destek oluyor. Sizi en çok heyecanlandıran proje hangisi? Mucit yarışmamız beni gerçekten heyecanlandırıyor. Zira birden çok fayda yaratıyor ve toplamda hem şirket, hem çalışan, hem ülke ekonomisi, hem toplum, hem de çevre kazanıyor. Fabrikalarımızda çalışan işçilerimiz bu proje sayesinde üretim sürecinde tek taraflı yönlendirilen bir araç olmaktan çıkıyor, üretim sürecini sorguluyor, fikir geliştiriyor, daha iyisini sorguluyor… Sonuçta daha az su ya da enerji tüketerek daha çok üretebiliyoruz. Maliyetlerimiz biraz daha düşüyor. Şirket olarak daha verimli oluyoruz ki bundan da en çok yatırımcılarımız mutlu oluyor. Verimlilik ülke ekonomisine yatırım, istihdam ve vergi olarak geri dönüyor. Daha nitelikli çalışma ortamı insan kalitemizi daha da arttırıyor. Bu projeyi geliştiren işçimiz kendisi de gelişiyor. Son noktada doğal kaynakları daha az tüketerek daha çok ürettiğimiz için dünyamız kazanıyor.

YARATICI VE DOĞRU İŞLER YAPILIYOR 
Türkiye’de hayata geçirilen projeleri nasıl buluyorsunuz?
Türkiye’de çok yaratıcı ve doğru projeler üretildiğini düşünüyorum. Çok genç bir nüfusumuz var, bunun avantajını kullanmak için, gençlere destek olan ama aynı zamanda onları özgür bırakan projelere ihtiyacımız var. Coca-Cola Hayata Artı projeleri bunun güzel örnekleri. Coğrafyamızın doğal kaynaklarını daha verimli kullanılmasını destekleyen projelere ihtiyaç var, gelir dağılımının bozukluğunun getirdiği ihtiyaçlar var. Kadınların toplumda ve iş dünyasında daha aktif rol almalarını destekleyen daha çok projelere ihtiyaç var. Bütün bunları yapabilmek için de özel sektör, kamu ve sivil toplumun daha çok bir araya gelmesine ve daha çok proje üretmesine ihtiyaç var. Son olarak… Bugüne kadar yurtiçinde veya yurtdışında ‘keşke biz yapsaydık’ dediğiniz bir sosyal sorumluluk projesi oldu mu? Kim yaparsa yapsın sosyal sorumluluk projelerine sempati ile bakıyorum. İyi projeleri keşke biz yapsaydık diye değil, ne öğrenebiliriz diye gözlemliyoruz. İyi tasarlanmış bir sosyal sorumluluk projesinin kaybedeni yoktur. Bu anlamda bizim de iş dünyasına çok katkılarımızın olduğuna inanıyoruz.

SÖYLEŞİ; LİMAK YATIRIM PROJELER SORUMLUSU REŞİT YILDIZ


İmece Holding Kurdular, Dev Şirketlerden Destek Aldılar...

Borusan, Eczacıbaşı, Boyner, Yapı Merkezi, Marsh, Limak, Peppers and Rogers gibi Türkiye’nin önde gelen şirketlerinde çalışanların yanı sıra girişimcilerin de destek verdiği Boğaziçi Okul Yapıyor projesi, bu yıl üçüncü yılına girdi. Boğaziçi 82 mezunlarının başlattığı ardından katılımın Boğaziçi’yle sınırlı kalmayıp başka üniversitelerden mezunların da destek verdiği proje her geçen gün biraz daha büyüyor. İşin ilginci şu an Amerika ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan Boğaziçi mezunları da ‘Bu işte biz de varız’ diyor. Boğaziçi Okul Yapıyor projesinin ‘Kurumsal Vatandaş’a konuk olmasının sebebi ise çok açık. Her biri Türkiye ekonomisine yön veren şirketlerde yönetici konumunda olan bu ‘beyaz yakalılar’ın, kendi çalıştıkları şirketlerin sosyal sorumluluk projeleriyle yetinmeyip, ‘kıyıya vurmuş bir denizyıldızını daha okyanusa kavuşturma’ telaşıyla güçbirliğine gitmeleri… Onların bu çabası kurumsal firmalar tarafından da destek görüyor. Bugüne kadar 4 okulu tamamlayan ve beşinci okul için start verilen projenin detaylarını Limak Yatırım Projeler Sorumlusu Reşit Yıldız’la konuştuk…

Türkiye’nin önde gelen şirketlerinde yönetici olarak çalışan Boğaziçililer’in oluşturduğu ‘girişim’ 5’inci okulunu yapıyor. Boyner, Borusan, Eczacıbaşı, Limak gibi devlerin yanı sıra ünlü müzisyen Anjelika Akbar da konserleriyle destek veriyor...
Nasıl oldu da Boğaziçi mezunları bir araya gelerek, bu proje doğdu?
Boğaziçi Üniversitesi 82 mezunlarının 2009 yılında Ağrı’nın Oğlaklı Köyü’nde okul yaptırması ile doğdu. Diğer mezunların da bu girişimi sahiplenmesi ile süreklilik arz eden bir okul yaptırma seferberliğine dönüştü. O sene Ağrı Milli Eğitim İl Müdürlüğü’nün sunduğu alternatifler içerisinde Oğlaklı’yı seçmişler. Ancak köylerine okul yapılmasını çok isteyen Ağrı’daki bir başka köy olan, Güvendik’e okul yapamamaları da içlerine sinmemiş. Biz Boğaziçi Üniversitesi 95 mezunları bu durumdan haberdar olunca, 2010’da Güvendik Köyü’ne ilkokul yaptırdık. 82 ve 95 mezunlarının girişimini duyan 77 senesi mezunları da aynı yıl içerisinde Güvendik ile aynı bölgede bulunan Çatalipaşa’ya bir ilkokul yaptı. Bizim Ağrı’da yaptırdığımız okullardan bağımsız olarak da, Boğaziçi Yapı Kulübü de 2010 yılında Düzce’de okul yaptırmış.

SIRADA TEZEREN VAR 
Bugüne kadar dört okul yapıldı öyle mi?
Evet, bugüne kadar toplam 4 okul yapıldı ve eğitime açıldı. İlk proje Ağrı’nın Oğlaklı Köyü’nde 4 derslikli bir ilkokul idi. Yine Ağrı’da olmak üzere Güvendik ve Çatalipaşa Köylerinde birer okul yaptırdık. Güvendik Köyü’nde yapılan okulda 3 dersliğin dışında, öğretmenlerin konaklaması için mükemmel bir lojman da yapıldı. Çatalipaşa’daki okulda ise 4 dersliğin yanı sıra ana sınıfı da var. Eski okul binası ise yenilenerek öğretmen lojmanına dönüştürüldü. Yapı Kulübü’nün Düzce’de yaptırdığı okul ise 4 derslikli.

Şimdi sırada hangi okul var?
Tezeren’de ortaokul yapacağız. Onu yaptıktan sonra, sırada o köyün ilkokulunun yapılması var. Mevcut okulları çok eski ve kötü durumda. Aynı zamanda, Tezeren Köyü’ne öğrencilerin sosyal aktivitelerde bulunması için civar köy öğrencilerine de hitap edecek büyüklükte bir tiyatro salonu yaptırmak, ardından kışın spor yapmalarına olanak tanıyacak bir kapalı spor salonu da yapmak istiyoruz. Bize tahsis edilen araziye bitişik uygun araziler var. Aynı bölgede bulunan Sarıca Köyü’nün bir mezrasında eğitim verilemiyor. Oraya da okul yapılması lazım. Aslında her sene farklı bir bölgeye de yardım edebiliriz. Ancak, belirli bir süre bir bölgeyi iyi tanıyarak, projeleri bir bütünün parçaları olarak ortaya koyduğumuz zaman ortaya ilave katma değer çıkıyor. Örneğin, bu sene Tezeren’deki ortaokulu inşa edince daha önce okul yaptırdığımız iki köy de dahil olmak üzere 10 köyde fiili eğitim 8 seneye çıkacak. Ortaokulu okuyan bir öğrencinin yatılı olarak eğitimine devam etmesi daha kolay olduğu için mezunlarımızın birçoğu lise ve hatta üniversiteye kadar eğitimlerine devam edebilecekler. Tezeren’e bu ortaokulu yapmasak, Güvendik ve Çatalipaşa’da çocuklar 5’inci sınıftan sonra tekrar eğitimsiz bir hayata geri dönecekler.

GEÇEN YIL 200 KİŞİ BAĞIŞ YAPTI 
Kartopu etkisiyle büyüyor anladığım kadarıyla… Peki ne kadar katılımcınız var? 
Yüzlerce katılımcı var. Sadece geçen sene Güvendik Köyü’ne yaptığımız okulda 200’e yakın kişinin katılımı oldu. Çatalipaşa’daki katılımcı sayısı da benzer mertebede. Boğaziçi Okul Yaptırıyor Projesi’nde esas amaç geniş bir tabana yayılarak, katılımcı sayısını fazla tutmak. Üç beş varlıklı kişiden ve büyük firmalardan yüklü miktarda bağış toplayarak okul yaptırmak değil. Büyük firmaların kendi sosyal sorumluluk projeleri var. Bizim onlardan büyük katkı beklememiz yerindeolmaz. Ancak, kişilerin maddi katkılarının dışında, firmalardan da makul ölçülerde malzeme bağışı talep ediyoruz.

ÇİVİ 250 TL, TUĞLA BİN TL! Bağış için bir limitiniz var mı?
Bağış için herhangi bir alt veya üst limitimiz yok. Genelde katkıda bulunanlar 500 TL ile bin 500 TL arasında veriyorlar. Geçen sene okul için ‘çivi’ye 250 TL, ‘tuğla’ için bin TL demiştik. Sadece bireysel desteklerle sınırlı kalmadı bu proje. Kurumsal şirketlerin de desteğini aldınız diye biliyorum... Bizim projelerimize birçok kurum ve kuruluş destek oldu ve olmaya devam ediyor. Marsh Sigorta Güvendik Köyü’nün bilgisayarlarını bağışladı. Borusan Lojistik geçen sene Çatalipaşa’da yapılan okulun malzemelerinin nakliyesini ve depolamasını bila bedel sağladı. Aynı şekilde Eczacıbaşı vitrifiye ve seramik bağışladı. Koçtaş muhtelif inşaat malzemesi ve kapıları sağlayarak katkıda bulundu. Boyner ise çocuklarımızın polar montlarını tedarik etti. Gayrettepe Rotary Kulübü Eşleri Güvendik Köyü’ndeki çocuklarımızın atkı ve berelerini aldı. Stride Rite ayakkabı bağışladı. Bu sene Limak Grubu da Tezeren projemize destek verecek.

AKBAR DA KONSERLERİYLE DESTEK OLDU 
Bağış toplamak için konserler de yapılıyor değil mi?
Ünlü sanatçı Anjelika Akbar da bu projeye omuz veren isimlerden biri. Aslında Boğaziçi Üniversitesi mezunu olmayan Akbar’ın, katılım hikayesi ise oldukça ilginç. Şöyle ki; Akbar yaklaşık 20 yıldır Tibet’e düzenli olarak ziyaretlerde bulunuyor. Bu gezilerinden birinde Himalayalar’daki bir dağ köyündeki çocuklardan çok etkileniyor ve konser düzenleyerek okullarının tadilatı için yardımcı olmak istiyor. Bu olayı bilen Sakaoğlu İnşaat Pazarlama Müdürü Rengin Sakaoğlu, Ağrı’da çektikleri fotoğrafları Anjelika Akbar’a gösteriyor. ‘O fotoğrafları gördüğüm an ben de oradaydım’ diyen Akbar, Boğaziçi mezunu olmamasına rağmen geçen yıl ilk yardım konserini düzenledi. Bu yıl ‘Best of Flowers, Sounds and Friends’ adıyla düzenlenen konsere ise Anjelika Akbar’ın yanı sıra Erkan Oğur, İsmail Hakkı Demircioğlu, Rahşan Apay, Mehmet Akatay ve Mehduh Akatay da katıldı.

AYAKKABININ ETRAFINDA DÖNEREK AĞLIYORDU 
Bu proje kapsamında hafızanızda yer eden ne var?
Çatalipaşa’da okul yapan 77 senesi, büyükler için okuma-yazma kursu düzenledi. Kursu başarılı ile bitiren köylülere ödül dağıtmaya gittik. Onları tahtaya çağırdık, sınav yaptık, isimlerini yazmalarını istedik. 50 yaşından sonra eline kalem alan köylü büyüklerimizin çabası inanılmazdı. Yaşlı teyzelerimiz pür dikkat sınavlarını vermeye çalıştılar. Dışarıdan bakılınca heybetli görülen amcalar, sınavda heyecanlandılar, ufak birer öğrenciden farksız oldular. Güvendik Köyü’nde Stride Rite firmasının bağışladığı ayakkabıları çocuklara veriyorduk. Hepsi birbirinden farklı, renkli, çocuklara özel tasarlanmış ayakkabılar. Daha denetirken ayağına küçük geldiğini anladıklarımızı uyardık. Yine de çocuklar en beğendiklerini almak istiyorlardı. Tabii yarım saat sonra tutuk adımlarla yanımıza gelerek ayaklarının acıdığını söylediler. Biz de ayakkabılarını değiştirdik. Köyde 3 yaşında bir çocuğa giydirmesi için babasına bir çift ayakkabı verdik. Çocuk çok beğenmiş ancak ayakkabı ufak gelmiş. Babası çağırdı. Gittik baktık, çocuk ayakkabıyı halının üzerine koymuş, etrafında dönerek ağlıyor. Benim için unutulmaz bir görüntüydü…

SÖYLEŞİ; AVON TÜRKİYE GENEL MÜDÜRÜ RON GRIFFITHS


Meme Kanserinde Savaş Açtı, 15 Yılda 15 Bin Kadın Hedefledi...
Meme kanseri, Türkiye’de en yaygın kanser türü ve bu hastalık çok büyük oranda kadınlarımızı tehdit ediyor. Ama bir gerçek daha var; meme kanseri erken teşhis edilmesi durumunda çok ciddi oranda iyileştirilebilir bir hastalık. İşte bu gerçekten hareketle Avon dünyada 1992’de başlattığı ‘Meme Kanseri ile Mücadele Projesi’ni 1996 yılından bu yana Türkiye’de de başarıyla sürdürüyor. Bugüne kadar 23 ilde 10 binin üzerinde kadına ücretsiz mamografi taraması ve taramalar arasında şüpheli görülen bin 200 kişiye ek teşhis sağlayan Avon, 14 ilde 17 ‘Meme Kanseri Bilinçlendirme Söyleşisi’ gerçekleştirdi, 5 hastaneye mamografi cihazı bağışladı. Meme Kanseri ile Mücadele Ürünleri’nin satışı ve bağışlarla 2 milyon TL’ye yakın bağış toplayan Avon, sadece kadınları güzelleştirmekle kalmıyor, bu ‘çirkin hastalık’la mücadele konusunda da 15 yıldır örnek bir projeye imza atıyor. Avon Türkiye Genel Müdürü Ron Griffiths ile hem 15’inci yılında olan bu sosyal sorumluluk projesini hem de Avon’un sosyal sorumluluğa bakışını konuştuk.

Kadınları sadece güzelleştirmekle kalmayan Avon, Türkiye’de 15 yıldır meme kanseriyle de mücadele ediyor. Avon Türkiye Genel Müdürü Ron Griffiths’e göre projenin başarısında kadınların bu işe sahip çıkması yatıyor...

Avon, sosyal sorumluluğa nasıl bakıyor? Daha da önemlisi bu konudaki stratejiniz ne?

Tüm dünyada 6 kıtada, 100 ülkede, 6 milyonun üzerinde satış temsilcisi ile kadınları güzelleştiren ürünler sunan bir kuruluş olarak, sosyal sorumlulukla ilgili proje alanımızı yine kadınları çok ilgilendiren konu olan meme kanseri ile mücadele olarak belirlemiş durumdayız. Avon olarak ‘Dünyadan meme kanserini yok etme ve kadınları ekonomik bağımsızlıklarını elde etmeleri için yetkilendirme konusundaki insani çabalarımız ile dünyanın kadın sağlığı ve refahı için çalışan en büyük kuruluşu olma’ hedefimizi kurumsal bir misyon olarak belirlemiş durumdayız.

ÖNCELİĞİ KADINLAR VE KADIN SAĞLIĞI 
Peki sizin bu konudaki öncelikleriniz neler?
Toplumun temel direği olan kadınlar için ürün sunan, onların hayatını güzelleştirmek iddiasında olan bir kuruluş olarak öncelikli alanımızı kadın ve kadın sağlığı olarak belirlemiş durumdayız. Avon Türkiye ailesinin önemli bir bölümünü sahadaki kadın satış temsilcilerimiz oluşturuyor. Ürünlerimizin tamamı kadın çalışanlarımız tarafından yine kadınlara ulaştırılıyor. Dolayısıyla biz kadınlarla iç içe, onların günlük hayatlarına dokunabilme imkanına sahip bir kurumuz. Her ülkenin toplumsal yapısı, toplumsal ihtiyaçlardaki öncelikleri farklılaştırsa da temel başlıklar genellikle sağlık, eğitim ve çevre olmak üzere üç ana başlıkta toplanıyor. Biz bu alanlardan kadın sağlığını ve kadınların hayatını en çok tehdit eden kanser türü olan meme kanserine karşı mücadeleye odaklandık. Avon’un dünyada 1992’de başlattığı ‘Meme Kanseri ile Mücadele Projesi’ni 1996 yılından bu yana, yani tam 15 yıldır Türkiye’de de yürütüyoruz. Biz Avon Türkiye olarak kadın sağlığı ve meme kanseri gibi bir alanda yürütülecek bir sosyal sorumluluk projesinin etkinliğinin aynı zamanda sürekliliğe bağlı olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle tüm enerjimizi, projemizi her yıl çeşitli alt projelerle destekleyerek, geliştirerek, daha fazla kadını bilinçlendirerek daha geniş bir kitleye ulaşmak için harcıyoruz. Bu çerçevede; 2010 yılında da projemizi genişletecek, etkinliğini artıracak pek çok faaliyette bulunduk.

2 MİLYON TL’LİK FON OLUŞTURDU 
15 yılda gelinen nokta ne, merak ediyorum…
Kadın sağlığı tüm dünyada Avon’un son derece duyarlı olduğu bir konu. Dünyada kadın sağlığı projelerine en çok fon ayıran şirket olan Avon, meme kanseri çalışmalarının da en büyük destekçisi konumunda. Avon, 1992 yılından beri ‘Meme Kanseri ile Mücadele Kampanyası’ çerçevesinde 50 ülkede 725 milyon dolarlık fon oluşturdu. Bu fon, kadınlarda en çok görülen kanser türü olan meme kanserine karşı mücadelede kullanılıyor. Türkiye’deki çalışmalarımızın finansmanında en önemli kaynaklarımızdan biri, Avon olarak özel olarak tasarladığımız ve ürettiğimiz ‘meme kanseri ile mücadele ürünlerimizin’ satışından elde ettiğimiz gelir. Sahadaki satış temsilcilerimiz bu ürünleri gönüllü olarak satıyor ve buradan elde edilen gelirin tamamı fona aktarılıyor. Proje kapsamında bugüne kadar Avon kataloglarında ve internet sitesinde yer alan Meme Kanseri ile Mücadele Ürünleri’nin satışı ve bağışlarla 2 milyon TL’ye yakın fon topladık. Bu fon sayesinde birçok kadına ulaştık ve birçok ilke imza attık.

Bu yıl için ne hedefliyorsunuz? 
2011 yılının bizim projemiz için özel bir anlamı var. Projede 15’nci yılımızı bu yılki etkinliklerimizle daha fazla kadına ulaşmak hedefiyle planlamış bulunuyoruz. Bu yıl, proje sözcülüğümüzü ünlü sanatçımızNükhet Duru üstlendi. Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu ile işbirliğimiz devam etmekte. 2010 yılı sonunda yaptığımız “Meme Kanseri Algı Araştırması”na göre meme kanserine karşı önlem alan kadınların oranının daha alt sosyo ekonomik statü gruplarında ve genç yaş gruplarında daha düşük olduğunu gösteriyor. Biz de, bu nedenle 2010 yılında yaptığımız Avon’la Sağlığa Yolculuk TIR’ı ile 32 ili ziyaret ederek kırsal kesimdeki kadınlarımıza da ulaşıp onları da meme kanserinde erken teşhis yöntemleri ile tanıştırdık. Bu çalışmalarımıza önümüzdeki yıllarda da devam ediyor olacağız. 2011 yılında bir diğer amacımız, meme kanserini sadece Ekim ayında değil yılın her ayı konuşulan ve farkında olunan bir konu haline getirmek. Bunun için yıl içerisinde bilgilendirme seminerleri, mamografi cihazı bağışları, meme kanseri ile mücadele yürüyüşü ve farklı fon toplama aktiviteleri düzenleyeceğiz. Önümüzdeki dönemde kadınları kontrollerini yapmaları için harekete geçirecek çalışmalar yapmayı ve 15’nci yılımızda 15 bin kadına ulaşmayı hedefliyoruz.

SATIŞ TEMSİLCİLERİMİZ BU İŞE SAHİP ÇIKTI 
Böyle bir projeyi 15 yıl sürdürmenin sırrı nedir?
Bu proje ile ilgili özellikle sahadaki binlerce satış temsilcisi arkadaşımıza teşekkür etmemiz gerekir. Onlar bu işe bu kadar sahip çıkmasalar, büyük bir adanmışlıkla kapılarını çaldıkları her kadına meme kanseri ile mücadelenin önemini hatırlatmasalar, çok değerli vakitlerini hiçbir kar payı almadan meme kanseri ile mücadele özel ürünlerinin satışı için harcamasalardı biz bugün bu etkiyi yaratamamış olurduk. Bu projenin bu denli uzun soluklu olması ve bundan sonraki dönemlerde de devam edecek olmasının temel sebeplerini şöyle özetleyebilirim: Kanser tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her geçen yıl yaygınlığı artan bir halk sağlığı sorunu. Meme kanseri, Türkiye’de en yaygın kanser türü ve bu hastalık çok büyük oranda kadınlarımızı tehdit ediyor. Ama bir gerçek daha var; meme kanseri erken teşhis edilmesi durumunda çok ciddi oranda iyileştirilebilir bir hastalık. O halde ne kadar çok kadını bu alanda bilinçlendirebilirsek, o kadar iyi diye düşünüyoruz, her gün daha gidecek yolumuz var dememizin sebebi de bu.

LİDERLERİN GÖNÜLLÜLÜĞÜ TEŞVİK EDİCİ 
Bunları yaparken sizi en çok zorlayan ne oluyor?
Açıkçası ben bu konuda her geçen yıl daha da olumlu düşüncelere sahip oluyorum. Türkiye’de hem şirketlerin hem de onların ulaşmayı hedeflediği kitlelerin kurumsal sosyal sorumluluk projelerine bakışı günden güne çok daha pozitif oluyor. Şirketler artık kurumsal sosyal sorumluluk uygulamalarını kendi itibar yönetimlerinin çok önemli bir parçası olarak görüyorlar. Daha gerçek ihtiyaçlara odaklanarak hem vakit hem de kaynak ayırıyorlar. Şirketlerin liderleri, çalışanlarına örnek olmak adına gönüllülüğü kendilerinden başlayarak teşvik ediyorlar. Ancak yine de bu projelerin duyurulması, toplumla daha çok paylaşılması ve arzu edilen heyecan dalgasını yaratması için kanaat önderleri diyebileceğimiz kişilerin gönüllü katılımları ve desteği çok önemli. Türkiye’de yaşayan bir yabancı olarak, sizce daha çok hangi konularda sosyal sorumluluk projeleri geliştirilmeli? Ben bu konuda herhangi bir sınırlamanın yanıltıcı olacağını düşünüyorum. Ama öncelikli bazı alanların olduğu da bir gerçek. Sağlık, eğitim ve çevre bana göre öncelikli alanlar.

SÖYLEŞİ; AVEA CEO'SU ERKAN AKDEMİR


Girişim ve istihdama odaklandık, 219 bin kişinin kalbine dokunduk...

Avea CEO’su Erkan Akdemir, istihdam ve girişimcilik alanlarını kurumsal sosyal sorumluluk öncelikleri olarak belirlediklerini ve çalışmalarını bu konulara dokunacak şekilde yürüttüklerini belirtiyor. Akdemir’e göre Türkiye son yıllarda son derece gelişkin ve başarılı sosyal sorumluluk projelerine sahne oluyor ve özel sektörün giderek artan bir ilgisi var. “Önümüzdeki dönemde de özel sektörün sosyal konularda daha fazla rol almaya yöneldiğini görmek Türkiye açısından umut verici bir durum” diye konuşan Akdemir, “Türkiye ile ilgili vizyon ve değerlerimizi paylaşan kurumlarla birlikte, öncü ve fark yaratan projelere imza atmaya, Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmaya devam edeceğiz” diyor. Avea’nın sosyal sorumluluk stratejisini ve yeni projelerini Erkan Akdemir’den dinliyoruz...

Sosyal sorumlulukta önceliği istihdam ve girişimciliğe veren, engellilerden üniversitelilere kadar farklı alanlarda projeler geliştiren Avea’nın CEO’su Erkan Akdemir, ‘Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmaya devam edeceğiz’ diyor...

Avea olarak bugüne kadarki sosyal sorumluluk karnenizde neler var?

Sosyal sorumluluk yaklaşımımız çerçevesinde Türkiye’nin en öncelikli konuları olan istihdam ve girişimcilik alanlarını Avea’nın kurumsal sosyal sorumluluk öncelikleri olarak belirledik. Fiziksel Engelliler Vakfı’yla (FEV) birlikte yürütmekte olduğumuz ‘Özrümüzle Üretiyoruz Projesi’yle 2 bin 590 engelli vatandaşımıza iş olanağı sağlanmasına katkıda bulunduk. Gençleri girişimcilik konusunda destekleyen ‘Hayatımın Fikri Projesi’yle 2 binden fazla üniversiteli gence girişimcilik konusunda eğitim ve danışmanlık hizmeti verilmesini, 44 genç girişimcinin işlerini kurmalarını sağladık. Türkiye genelinde oluşturduğumuz 200 Bilişim Teknolojisi Sınıfı’nda 200 bin çocuk bilgisayar eğitimi aldı. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile birlikte 2002 yılından beri devam ettiğimiz ‘Deprem Acil Müdahale Projesi’yle İstanbul’un deprem etkinliğinin 7/24 takip edilmesine katkıda bulunuyoruz. ‘Depreme Duyarlılık Günleri Projesi’yle 15 binden fazla insanı deprem konusunda bilinçlendirdik. Kurumsal sosyal sorumluluk Avea’nın stratejisinin ayrılmaz bir parçası. Kurumsal kimliğimize de katkı yapan çalışmalarımız sosyal sorumluluğu kurumsal kültürümüzün bir parçası haline getiriyor.

KEŞKE DEDİĞİMİZ HİÇ OLMADI 
Bugüne kadar yurtiçinde veya yurtdışında örneklerini gördüğünüz projeler arasında iç geçirdiğiniz ve “Bunu biz niye yapmadık?” dediğiniz oldu mu?
Sosyal sorumluluk projelerimizi Türkiye’nin ihtiyaçlarına uygun şekilde tasarlayarak paydaşlarımızla hayata geçiriyoruz. Bu açıdan bakıldığında ilkelerimiz ve toplumun ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz bu projelerin hedefi bulduğunu ve arzu ettiğimiz etkiyi oluşturduğunu görüyoruz. Türkiye’nin ihtiyaçlarına doğru çözümler ürettiğimizin en iyi kanıtı olarak 219 binden fazla insanımıza dokunan projelerimizin başarılı sonuçları keşke dememiz için bir neden bırakmıyor.

TÜRKİYE’NİN ÖNCELİKLERİNE BAKIYORUZ 
Avea, bir sosyal sorumluluk projesini nasıl geliştiriyor? Hangi kıstasları ele alıyorsunuz? Projelerimizi Türkiye’nin ve insanlarımızın önceliklerini göz önüne alarak belirliyoruz. Türkiye’nin öncelikleri aynı zamanda Avea’nın da öncelikleri. Projelerimizin uygulanabilir, katılımcı bir yaklaşımla gerçekleştirilmesi ve ölçülebilir somut sonuçlar üretebiliyor olması bizim için en önemli kriterler. Elbette her projenin kurumsal sosyal sorumluluk stratejimiz çerçevesinde belirlemiş olduğumuz odak alanlar olan girişimcilik ve istihdam konularında değer üretiyor olmasına dikkat ediyoruz.

2011’DE YENİ PROJELER GELİYOR 
Geçen yılın öncelikli projeleri nelerdi? Bu yıl için öne çıkacak yeni projeler var mı? 
2010 yılında FEV’le ‘Özrümüzle Üretiyoruz Projesi’ne devam ettik. Proje kapsamında geçtiğimiz yıl 564 engelli vatandaşımız kişisel özellikleri ve birikimlerine uygun işlere girdi. Geçtiğimiz yıl ayrıca bu proje kapsamında Türkiye’nin en kapsamlı engelli çalışan ve işveren araştırmasını tamamlayarak sonuçlarını kamuoyuyla paylaştık. Araştırmayla engellilerin çalışma hayatı özelinde gereksinimleri incelendi. Araştırma sonuçları engellilerle ilgili gelecekte yapacağımız çalışmalarda bize yol gösterici olacak. 2011 yılında girişimcilik ve istihdam başta olmak üzere birkaç farklı alanda yeni sosyal sorumluluk projelerini başlatmak için çalışmalarımızı sonuçlandırdık. Türkiye ile ilgili vizyon ve değerlerimizi paylaşan kurumlarla birlikte, öncü ve fark yaratan projelere imza atmaya, Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmaya devam edeceğiz.

KAPIMIZ PROJE GETİRENLERE AÇIK 
Size dışarıdan gelen projelere bakışınız nasıl?
Bize iletilen projeleri Avea’nın sosyal sorumluluk öncelikleri ve ilkeleri çerçevesinde değerlendiriyoruz. Uygun işbirliği olanakları çerçevesinde farklı paydaşlarla işbirliklerine her zaman kapımız açık. Sizi en çok heyecanlandıran hangisiydi, merak ediyorum… Gerçekleştirdiğimiz tüm sosyal sorumluluk projelerini aynı heyecanla ve inançla hayata geçiriyoruz. Her projemiz toplumun farklı bir gereksinime yanıt olarak düşünülmeli, farklı toplumsal konulara gücümüz yettiği oranda aynı hassasiyet ve önemle yaklaşıyoruz.

EN ZORU PAYDAŞLARI İŞE KATMAK 
Bu işin en zor tarafı ne?
Sosyal sorumluluk projeleri bu konunun doğası gereği farklı birçok paydaşın katılım ve katkısına açık olan hatta buna ihtiyaç duyan projeler. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de bu projelerin en zorlu yanı tüm paydaşları projeye katarak hepsinin katkılarıyla oluşturulacak olan ortak akılla toplumsal yarar üretebilmek. Bunun için bu konuda uzman ekipler oluşturarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sosyal sorumluluk projesinin sürdürülebilir olması için bir sosyal ihtiyaca yanıt veriyor olması gerekiyor. Sosyal sorumluluk projeleri süreç içinde değişen ihtiyaç ve koşullara uygun şekilde sürekli olarak değerlendirilerek geliştirildikleri ve konunun tüm paydaşları sürece katıldığı oranda başarılı oluyorlar. Projeyi destekleyen kurumların projenin arkasında duruyor olması ve proje kaynaklarının sürdürülebilir olması da diğer önemli unsurlar.

SORUMLULUĞU HEYECANLA ÜSTLENİYORUZ 
Sizce sosyal sorumluluk şirketlere ne katıyor?
Sosyal sorumluluk projeleri şirketlerin kurumsal birer vatandaş olarak toplum içindeki itibarlarına önemli katkılar sağlıyor. Bu hem çalışanların kuruma olan bağlılığını artırarak motivasyon sağlıyor, hem de şirketlerin ve markaların kamuoyu gözündeki algısına büyük katkı sağlıyor. Kurumsal vatandaş olarak Avea toplumsal sorumluluklarını heyecanla üstleniyor. Son olarak, Türkiye’de bu anlamda gelinen nokta ne? Bir sosyal sorumluluk projesinin sürdürülebilir olması her şeyden önce projenin doğru şekilde analiz edilerek belirlenmiş bir sosyal ihtiyaca yanıt veriyor olması gerekiyor. Sosyal sorumluluk projeleri süreç içinde değişen ihtiyaç ve koşullara uygun şekilde sürekli olarak değerlendirilerek geliştirildikleri ve konunun tüm paydaşları sürece katıldığı oranda başarılı ve sürdürülebilir oluyorlar. Projeyi destekleyen ve uygulayan kurumların projenin ve proje hedeflerinin arkasında duruyor olması ve proje kaynaklarının sürdürülebilir olması da diğer önemli unsurlar. Türkiye son yıllarda son derece gelişkin ve başarılı sosyal sorumluluk projelerine sahne oluyor ve özel sektörün giderek artan bir ilgisi var. Önümüzdeki dönemde de özel sektörün sosyal konularda daha fazla rol almaya yöneldiğini görmek Türkiye açısından umut verici bir durum.

SÖYLEŞİ; ANADOLU SİGORTA GENEL MÜDÜRÜ MUSTAFA SU


Paydaşlar eğitim istedi, ANADOLU SİGORTA bin ‘geleneksel usta’ yetiştiriyor...
Anadolu Sigorta Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Su’yu şu sıralar en çok heyecanlandıran projelerin başında kuşkusuz “Bir Usta Bin Usta” geliyor. Değişen hayat koşulları nedeniyle unutulmaya yüz tutan meslekleri Kültür Ve Turizm Bakanlığı ile birlikte yeniden canlandırmak için kolları sıvayan Anadolu Sigorta, 10 yılda bin geleneksel usta yetiştirmeyi hedefliyor. Meslekler arasında neler yok ki… Edirne’de Edirnekari, Mardin’de taş işlemeciliği, Van’da savatlı gümüş işçiliği gibi her biri binbir emek ve göz nuru gerektiren işler… Mustafa Su’yla hem ikinci yılına giren ‘Bir Usta Bin Usta’ projesini hem de sosyal sorumluluk konusundaki 2011 yol haritasını konuştuk…

‘Bir Usta Bin Usta’ projesiyle Bursa’da Karagöz tasviri, Edirne’de Edirnekari, Eskişehir’de lületaşı işlemeciliği gibi unutulmaya yüz tutmuş meslekleri canlandırmayı hedefleyen Anadolu Sigorta, 10 yılda bin ‘usta’ yetiştirecek...

Hangi alanda sosyal sorumluluk projesi geliştireceğinize nasıl karar veriyorsunuz?

Yaptırdığımız araştırmalar sonucunda bizden en çok sosyal sorumluluk kampanyası beklenen alanın eğitim olduğu ortaya çıktı. Biz de dolayısıyla eğitim alanında birçok proje araştırdık, bize önerilen her projeyi titizlikle inceledik. Ancak Bir Usta Bin Usta projesi daha ilk dinlediğimde beni heyecanlandıran, gerçekleşmesini kişisel olarak da desteklediğim bir proje olarak öne çıktı, bir başka deyişle ilk günden içimi ısıttı. Bu projeyle, Anadolu’nun birçok kentinde yetenekli, üretken ve el uzatıldığında pek çok şeyi başaracak insanlarımızın olduğuna bizzat tanık olduk. Yok olmaya yüz tutmuş bir mesleği öğrenenlerin yüzlerinde, gurur ve başarının şekil bulmuş ifadelerini görmek bizlere de aynı heyecan ve mutluluğu veriyor.

KAYBEDİLMEMESİ GEREKEN MESLEKLER
Yeri gelmişken, ‘Bir Usta Bin Usta Projesi’ ikinci yılını kutluyor. Fikir nasıl doğdu ve daha da önemlisi bugüne kadar nasıl yol aldınız?
Anadolu Sigorta olarak geçen yıl 85. kuruluş yıldönümümüzü kutladık. Şirketimizin neredeyse Cumhuriyet ile yaşıt olması nedeniyle, ülkemize ve insanlarımıza karşı bir sorumluluk yüklendiğimizi düşünüyoruz. “Kaybetmek yok” sloganıyla özetlediğimiz hizmet anlayışımızın, sadece iş ortaklarımızı ya da müşterilerimizi değil, Anadolu Sigorta’yı bugünlere taşıyan tüm Türkiye’yi kapsaması gerektiğinin bilincindeyiz. Bu bilinçle, geçmişin önemli ekonomik gücü olan, her biri sanatsal beceri gerektiren ancak gelişen teknoloji ve değişen hayat koşulları nedeniyle yok olmaya yüz tutan mesleklerin ‘kaybedilmemesi’ için harekete geçtik. Bu çerçevede, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Müdürlüğü’nün teknik danışmanlığında, “Bir Usta Bin Usta” projemizi oluşturduk. Bu projeyle amacımız, meslek ustalarının deneyimlerini gençlere aktarmasına fırsat yaratarak, ülkemizin kültür mirası olarak gördüğümüz yerel mesleklerin geleceğe taşınmasına katkıda bulunmak. Geçen yıl proje kapsamında Trabzon’da kazaziye, Bursa’da Karagöz tasviri, Edirne’de Edirnekari, Eskişehir’de lületaşı işlemeciliği, Gaziantep’te de kutnu dokumacılığı kurslarını düzenledik. Bu beş mesleğin incelikleri, ustaları tarafından verilen eğitimlerle, genç kursiyerlerimize öğretildi.

HEDEF BİN USTA YETİŞTİRMEK
Peki bu projeyle ne hedefliyorsunuz?
Amacımız 10 yıl boyunca projemizi devam ettirmek ve projemizin isminde de belirtildiği gibi en az 1000 ustanın yetişmesine katkıda bulunmak. Anadolu Sigorta olarak bu projenin arkasında duruyor, projenin başarılı bir şekilde hayata geçip, sürdürüleceği bir fonu da tahsis etmiş bulunuyoruz. Projeye ayırdığımız bütçenin tek başına rakamsal değeri ile değerlendirilmesinin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Bu sebeple bir rakam telaffuz etmemeyi tercih ediyoruz. Projemiz kapsamında bu yıl, Çorum’da kargı bezi dokumacılığı, Hatay’da ipek dokumacılığı, Mardin’de taş işlemeciliği, Sivas’ta boynuz/tarak yapımı ve Van’da savatlı gümüş işçiliği meslekleri kursiyerlerle buluşacak.

TÜM TÜRKİYE BİZİM PAYDAŞIMIZ 
Sosyal sorumluluk stratejinizi merak ediyorum...
Sosyal sorumluluk projelerinin, insan odaklı ve sürdürülebilir olması bizim için önemli. Sadece müşterilerimiz ya da acentelerimizi değil, tüm Türkiye’yi paydaşımız olarak değerlendirmek ve bu temelde toplumun kendisine de katkı sağlamak şeklinde özetlenebilir.

Sizin sosyal sorumluluktaki öncelikler listenizde neler var?
Sosyal ve kültürel boyutu olan projeleri ele alıyoruz. Toplumsal dönüşümü olan girişimler sağladığı fayda bakımından büyük önem taşıyor. Bu çerçevede, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Müdürlüğü’nün teknik danışmanlığında gerçekleştirdiğimiz “Bir Usta Bin Usta” projesinin dışında, 2010 yılında yine Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından organize edilen, “Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni”ne de ana sponsor olduk. Bu sponsorluğumuzla ülkemizin somut olmayan kültürel mirasının korunması ve “Türkiye Ulusal Envanteri”nin oluşturulması çalışmalarına destek sağlamayı hedefledik. Geçen yıl Kasım ayında yapılan törende “Bir Usta Bin Usta” projesi kapsamında kurs gören gençlerimizle mesleğin deneyimli ustalarını bir araya getirerek, bir anlamda gelenekten geleceğe yönelik bir köprü de oluşturduğumuzu düşünüyoruz.

MEVCUT İŞİ SÜRDÜRMEK DAHA ETKİLİ 
2011 sosyal sorumluluk takviminizde neler var?
Anadolu Sigorta olarak her sene farklı bir sosyal sorumluluk projesi yapmaktan ziyade zaten çalışmalarına başladığımız Bir Usta Bin Usta projemizi devam ettirmenin daha anlamlı ve etkili olduğunu düşünüyoruz. Bu çerçevede projemiz 10 yıl boyunca her sene farklı illerde ve farklı mesleklerde yinelenecek ve sürekliliği sağlanacak.

Yaptığınız sosyal sorumluluk projeleri hangi evrelerden geçiyor? Bu evrelerde sizi zorlayan unsurlar oluyor mu?
Şirketimiz belirli aralıklarla, profesyonel araştırma firmaları ile ortak çalışarak, algı ve bilinirlik araştırmaları gerçekleştiriyor. Sosyal sorumluluk projemizin konusunu belirlerken de, bu araştırmalardan çıkan sonuçları esas aldık. Bir diğer ifadeyle müşterilerimizin ve iş ortaklarımızın bizi hangi alanlarda konumlandırdığına bakarak, projemizi o yönde şekillendirdik. Bilimsel altyapıyı kullandığımız bu yöntemin, projemizin başarılı bir şekilde hayata geçmesi ve devam etmesi için en önemli kriter olduğunu düşünmekteyiz. Stratejimizin bir diğer ayağı da konunun uzmanı olan tüm kurum ve kuruluşlardan destek almamız, uzmanların bilgi ve deneyimlerinden yararlanıyor olmamız. Söz gelimi Bir Usta Bin Usta projemiz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın teknik danışmanlığında yürütülüyor. Bakanlık, yıllara göre illerin hangileri olması gerektiği üzerine tavsiyelerde bulunuyor. Seçilecek illerin belirlenmesi haricinde, bu şehirlerde projenin iş ortağı konumundaki Sivil Toplum Kuruluşları ile iletişimin düzenlenmesi sürecinde de önemli katkılarda bulunuyor. Eğitimler, İl Kültür Müdürlükleri ve o illerdeki STK’ların desteği ile sürdürülüyor. Bu yaklaşımımız sonucunda projemiz, profesyonel bir anlayışla ve maksimum verimlilik esasıyla başarılı bir şekilde devam ediyor. Projemizin ilk yılında, işin doğası gereği karşılaşılan basit bazı sorunlar dışında, hiçbir problemle karşılaşmadık. Gündelik küçük sorunlar da hızlıca ve herhangi bir aksamaya neden olmadan kolaylıkla çözüldü.

BU İŞ KURUMUN İMAJI İÇİN YAPILMAZ
Sosyal sorumluluk projelerinin kuruma katkılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu tür projelerin kuruma ne katacağından ziyade topluma neler vereceğini irdelemek daha doğru olacak. Zira sosyal sorumluluk projeleri esas olarak, kurumun imajını güçlendirmek amacıyla yapılmaz. Bu amaçla yapılıyorsa o zaman zaten sosyal bir proje olmayacaktır. Anadolu Sigorta olarak bu toplumdan aldığımız gücü, yine bu ülkeyle paylaştığımız sürece büyümeye devam edeceğimize inanıyoruz.

Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites