Pazartesi

SÖYLEŞİ; YILDIZ HOLDİNG KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ ZUHAL ŞEKER


'Mutlu Çocukluk Herkesin Hakkı' Felsefesiyle Yatırım Yapıyor...

Türkiye’de belki de ‘kurumsal iletişim’ kavramıyla en çok özdeşleşen, bugüne kadar sayısız projeyi birbiri ardına hayata geçiren isimlerin başında o geliyor... Zuhal Şeker’den bahsediyoruz... Yıldız Holding Kurumsal İletişim Genel Müdürü Zuhal Şeker, bugüne kadar sadece ‘ses getiren’ sosyal sorumluluk projelerini hayata geçirmekle kalmadı, yaptıklarıyla yola yeni çıkanlara da ışık tuttu. Spordan kültür sanata kadar her biri fark yaratan projelere imza atan Yıldız Holding’in, sosyal sorumluluktaki stratejisini Zuhal Şeker’le konuştuk…

Sabri Ülker’in ‘Dünyanın neresinde olursa olsun herkesin mutlu bir çocukluk geçirmeye hakkı vardır’ düsturundan hareket eden Yıldız Holding’in imza attığı spor, kültür ve sanat projelerinin kalbinde çocuklar yer alıyor...

Türkiye’de sosyal sorumluluğa ilişkin yaşanan değişimden bahseder misiniz?

Eskiden kurumlar sosyal sorumluluk olarak, daha ziyade üretim kalitesi, iş güvenliği gibi doğrudan kendi alanları ile ilgili konulara eğiliyordu. Bugün ise ekonomik ve hukuki sorumluluklarının çok ötesinde kendileriyle doğrudan ilgisi olmayan ancak toplumu derinden etkileyen meselelerle ilgili sosyal sorumluluk projeleri geliştiriyorlar. Hatta günümüzde kurumların tek taraflı ve tek seferlik sosyal sorumluluk projeleri yapmaları dahi pek anlam ifade etmiyor. Sosyal sorumluluk projeleri uzun vadeli, sürdürülebilir, yaygın ve kitleleri harekete geçirebildiği oranda etkili olabiliyor. Kalıcılık ancak kitlelerin projeyi sahiplenmesi ve aktif rol alması halinde mümkün olabiliyor. Bugün dünyada kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları, şirketlerin kurumsal itibarını destekleyecek şekilde yürütülüyor.

Oysa Türkiye’de uzun yıllar hayırseverlik şemsiyesi altında projeler üretildi. Bugün ise sürdürülebilir kalkınma için çeşitli olanaklar sağlamasının yanında, kurumsal sosyal sorumluluk özel sektörün de yararlanabileceği bir araç olarak değerlendiriliyor. Sosyal sorumluluk projeleri artık Türkiye’de sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması yolunda önemli bir araç olacak.

Çünkü sürdürülebilir kalkınma artık sadece devletlerin ya da hükümetlerin sorumluluğunda değil. İş dünyasına ve sivil toplum kuruluşlarına da önemli görevler düşüyor. Ben şuna inanıyorum. Her şirket kendi faaliyet alanı ile ilgili bir projeyi hayata geçirse sürdürülebilir kalkınmayı topyekün sağlamış oluruz. Şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluğa bu açıdan yaklaşması, kaynakların sürdürülebilirliği ve insani kalkınma için de gerekli. Bu yolda son yıllarda önemli adımlar atıldı ama dünya ölçeğine ulaşmak için hala gidecek yol olduğunu düşünüyorum. Yurtdışıyla karşılaştırdığınızda Türkiye’deki projeler arasında nasıl farklar var? Gelişmiş ülkelerdeki pek çok uluslararası şirket, uzun vadede işlerinin sürdürülebilirliği için, bulundukları şehir ya da ülkelerdeki paydaşlarla lokal çalışmalar yapıyor. Bizde ise yapılan araştırma sonuçları ve mevcut işlerin başarıları, halkın hala kurumlardan eğitim konusunda fayda sağlamasını bekliyor. Bu yüzden Türkiye’de kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları daha farklı kulvarda ama yine halka fayda sağlayarak uzun vadede ülkenin gelişimine katkıda bulunmak yönünde gerçekleşiyor.

ÖNCELİKLERİN AYNI OLMASI ÖNEMLİ 
Sosyal sorumluluk konusunda nasıl bir yol izlenmeli? 
Genç bir ülkeyiz ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de eğitim konusunda desteklenecek projelere ihtiyaç var. Bu konuda sağlanacak en küçük fayda, gelecek nesiller üzerinde büyük farklar yaratır. Geçmişte bu konuda birtakım çalışmalar yapmıştık. 2011’de yeni bir adım daha atacağımızı söyleyebilirim. Peki bu işi Türkiye’de en iyi bilen isimlerden biri olarak, sizce en çok hangi konularda sıkıntı yaşanıyor? En zor konu, aynı proje için çalıştığınız farklı kurumların önceliklerini aynı çizgiye getirmek. Bence en önemli ve en zor konu tüm proje paydaşlarının önceliklerinin aynı olmasını sağlayabilmek. Teoride öyle görünse de, pratikte aynı amaç doğrultusunda işbirliği sağlamak maalesef çok daha güç. STK, katılımcı bireyler, hizmet aldığınız farklı kurumlar aynı projeye destek verme nedenleri farklı olduğu için öncelikleri değişiyor. Bu da projenin başarısına gölge düşürme ihtimalini ortaya çıkarıyor.

MUTLU ÇOCUKLUK HERKESİN HAKKI 
Yıldız Holding’in sosyal sorumluluğa bakışını özetleyebilir misiniz?
Yıldız Holding’in sosyal sorumluluk projelerinin temelinde, gelecek nesillerin spor yapan, sağlıklı beslenen, iyi eğitimli bireylerden oluşmasına katkı sağlayacak çalışmalar yer alıyor. Yıldız Holding olarak sosyal sorumluluk projeleri geliştirirken, Türkiye coğrafyasına yayılan, erişim gücü yüksek, sürekliliği olan, çalışanlarımızın ve distribütörlerimizin de içinde yer alabileceği projelere öncelik tanıyoruz. Aynı anda pek çok noktada uygulanabilmesi; kurum, marka ve Türkiye ihtiyaçlarına uygun olması da bizim için ayırt edici kıstaslar arasında yer alıyor. Kurucumuz ve Onursal Başkanımız Sabri Ülker’in ‘Dünyanın neresinde olursa olsun herkesin mutlu bir çocukluk geçirmeye hakkı vardır’ felsefesinden hareketle biz de ‘Önce Çocuklar’ dedik. Yıldız Holding’in ana markası Ülker’in yürüttüğü Herkes için Futbol ve Ülker Çocuk Sinema Şenliği de bu ölçütler etrafında geliştirildi.

EĞİTİM ALANINDA YENİ PROJE GELECEK 
Bu yıl sizi hangi projelerle göreceğiz?
2011’de eğitim alanında bir proje üzerinde çalışıyoruz. Her yıl ayrı bir proje üzerinde çalışmaktan ziyade bir-iki proje seçip bu çalışmalara uzun süreli destek veriyoruz. 2007’de yaptığımız bir çalışmayla sosyal sorumluluk alanlarımızı yeniden tanımladık. Projelerimizin merkezine çocukları yerleştirdik. ‘Onların bedenen ve zihnen sağlıklı bireyler olabilmesine yönelik projelerde olacağız’ dedik. 3 yılda 100 bin çocuğumuzu sporla, 400 bin çocuğumuzu ise sinema ile buluşturduk. Her iki alanda da Türkiye’nin önemli eksikleri olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle projelerimiz gelecek yıllarda da devam edecek.

Hiç, ‘Keşke biz yapsaydık’ dediğiniz bir proje var mı?
Sosyal sorumluluk projelerine bir kişisel performans göstergesi olarak bakmıyorum. Bu konudaki her girişimi de beğeniyor ve canı gönülden destekliyorum. En fazla ‘keşke hepsinde de ben olsam’ diyebilirim. Kişisel olarak Birleşmiş Milletler’in bin yıl kalkınma planında yer alan tüm hedeflere ve en çok da çocuklarla ilgili olan hedeflere ulaşabilecek bir sihirli değneğe sahip olmak isterdim.

LIVE AID BENİM İÇİN UNUTULMAZDI 
Sizin için en unutulmaz sosyal sorumluluk projesi hangisiydi?
Üniversite öğrencisiydim. Bob Geldof, Live Aid projesiyle dünyayı ayağa kaldırmıştı. 13 Temmuz 1985’te İngiltere’de, 100 bin kişi Afrika’ya yardım için Wembley Stadı’nı doldurdu. U2’dan Duran Duran’a, Phil Collins’ten Queen’e kadar müziğin tüm devleri oradaydı. Dünya televizyonları bu olayı canlı yayınladı. ‘We are the world, we are the childeren’ şarkısını hatırlamayan yoktur. Dünyada sosyal sorumluluk projelerin ilk modern uygulamasıydı. Live Aid bir anlamda milat oldu. 20 yıl sonra tekrarlandığında ise artık para toplamak değil dünyanın zengin ülkelerini yönetenleri rahatsız etmek, harekete geçirmek gibi bir amaç üstlenmişti. Live Aid yıllar içinde elbette değişti, günün ihtiyaçlarına göre şekillendi. Bu projenin üstüne çıkan projeler de oldu. Ama ilk Live Aid unutulmazdı.

Son olarak, sosyal sorumluluk projeleri şirketlere ne katıyor? 
Sosyal sorumluluğu öncelikleri arasına koyan şirketlerin marka değerleri artıyor. Daha nitelikli personeli cezbetme, motive etme ve tutma imkanı doğuyor. Hassas yatırımcılara ulaşma imkanı oluştuğundan hisse değerleri artarken borçlanma maliyetleri düşüyor. Verimlilik ve kalite artışları yaşanıyor. Risk yönetimi daha etkin hale geliyor.

0 yorum:

Yorum Gönder

Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites